Taha Akyol
CHP yönetiminin önde gelen isimlerinden Sayın Mustafa Öztürk ile kızı, akademisyen Esra Öztürk’ün görüşleri, adeta Türkiye’deki değişimin simgeleridir.
Hemen her ailede böyle farklılıklar yaşanıyor.
Esra Öztürk, fevkalade değerli “Modernlik Nostaljisi” adlı akademik eserinde, Atatürk dönemine ilişkin ‘Kemalist’ algılamaları anlatıyor. Bu algılamalardan biri şöyle:
“Atatürk döneminde tek çatlak ses yoktu. Herkes onun izindeydi!”
Gerçekten farklı bir ses yoktu. Milli devletlerin oluşması sürecinde dünyanın hemen her yerinde olduğu gibi bizde de Atatürk’ün deyimiyle “ırken ve kültürce türdeş ve birleşik” bir toplum amaçlanmış, buna uymayan “çatlak sesler”, kimlikler ve görüşler bastırılmıştı.
“Takrir-i Sükûn” bunun çok sert ve çok acılı bir uygulama örneğiydi.
Bugünkü Türkiye’de bu mümkün mü?!
Dip dalgaları
Bugün eğitim ve şehirleşme gibi dinamikler, dün bastırdığımız “çatlak sesler”in ortaya çıkmasına yol açıyor: Sünni ve Alevi inançlar artık 1930’lardaki gibi “vicdanlarda” kalmıyor, talepleri var!
Bırakın 1930’lardaki “brakisefal Alpin Türk ırkı” söylemini, artık “Kürt realitesi” terörle birlikte en büyük sorunumuzdur!
Ve artık bırakın “Takrir-i Sükûn”a dönmeyi, “Atatürk’ün partisi” de OHAL’den bile bahsetmiyor.
Akademik tarihçilik ve sosyal bilimler geliştikçe, Esra Özyürek örneğinde gördüğümüz gibi, eleştirel araştırmalar da gelişiyor.
Böyle bir dönemde 1930’lar mümkün mü?
Artık 1930’ların metot ve anlayışlarıyla çözemeyeceğimiz iki dev sorun var Türkiye’nin karşısında:
- Toplum içinde itikadi ve bilhassa etnik gerilimlerin kitlevi çatışmalara dönüşmesine meydan vermemek için karşılıklı hoşgörü anlayışının oluşturulması... Bir bakıma ‘türdeş’ten ‘çoğulculuğa’ geçiş sürecinin gerilimleri.
- ‘Türdeş toplum’ esasına göre yapılanmış cumhuriyetin, temel esaslarını koruyarak bu çoğulculuğu benimsemesini, bunun gerektirdiği demokratikleşme sürecinin gerilimleri...
Sihirli formül yok
Hem kendi içinde farklılıkları ortaya çıkan toplumu barış içinde sürdürebilmek... Hem toplumsal farklılıklarla devlet arasında barışıklık sağlamak!..
Hem içimize sindirmek, hem reformlarını yapmak!
Dev bir iş! Hazır formülü de yok.
En zor, en ‘patlayıcı’ sorun, Kürt meselesidir. Çözüm sürecinde en büyük engel terördür!
Beri yanda, bu çağda Kürtçe bayram afişlerini bile yasaklamak, ülke bütünlüğüne hizmet etmiyor, terörizmin tabanındaki etnik milliyetçi radikalizmi körüklüyor!
Cemevlerini ibadethane saymak için büyük reformlara gerek yok; bu kadar kolay bir adımı bile atmamak hangi akla hizmettir?!
Yine bir sosyal sorun olan türban yasağı kitleleri dışlamaktan, rencide etmekten başka hangi akla hizmettir?
Bu tür, dün bastırılmış, bugün dışa vurmuş sorunları dünün değil, bugünün anlayışlarıyla çözebiliriz.
Büyük, köklü, devrimci, kesip atan formüller bu tür karmaşık sorunları çözmez, büsbütün azdırır!
Mutlaka hoşgörü, sağduyu ve empati değerleriyle hareket ederek, aşırılıklardan sakınarak çözümlerin oluşmasına herkes özen göstermelidir.
Aksi halde?.. Düşünmek bile insana dehşet veriyor.
Taha Akyol
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy74369 = 't.akyol' + '@';
addy74369 = addy74369 + 'milliyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
var addy_text74369 = 't.akyol' + '@' + 'milliyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
( '' );
74369 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
MİLLİYET - 15 Kasım 2008