2 Temmuz 1993'te 35 canın yakılarak öldürüldüğü Sivas Madımak katliamının bir de yabancı kurbanı vardı: Hollandalı Carina Cuanna. Cuanna, Türkiye'de araştırmaları için bulunuyordu. Cuanna'nın adı diğer kurbanlara göre daha az anıldı. Yakın zamanda onun günlüklerine dayanarak "Carina’nın Günlüğü" filmi çekildi.
Carina'nın hayatına ilişkin en çarpıcı ayrıntılardan beri geçtiğimiz yıl katliamın yıldönümünde BBC'de yayınlanan bir mektuptu. Cuanna'nın arkadaşı Maryze Schoneveld Van Der Linde'nin kaleme aldığı mektupta Cuanna'nın Türkiye'ye neden geldiği ve hikayesi anlatılıyordu. "Türk kadınlarının sosyal ağları ve kendi aralarındaki hiyerarşik ilişkileri" konulu araştırmayı yapan Cuanna'nın ardından Linde "Carina'nın ölüm haberini aldığımda Norveç'te tatildeydim. İnanamadım. Etrafımda başı karlı dağlar görüyordum ve ben en iyi arkadaşımın artık yaşamadığına inanamıyordum. Onun Ankara'da misafir olduğu ailenin yanında olduğunu, Sivas'ta olmadığını sanıyordum. Daha sonra öğrendim ki, misafir ailesi tarafından kültüre dair tecrübe edinmesi için Sivas'a davet edilmiş. Misafir olduğu ailenin şenliklere katılacak olan iki yeğeni: Asuman ve Yasemin Sivri ile birlikte gitmişler. Onların da gösterisi varmış. Önlerinde daha uzun yıllar olan iki genç kız da Carina ile birlikte öldüler." yazmıştı.
[caption id="attachment_31788" align="aligncenter" width="608"]
İşte BBC'de Linde'nin yazmış olduğu o yazı:
"Carina ile Leiden Üniversitesi'ndeki Kültürel Antropoloji eğitimimizde tanıştık. Hemencecik çok iyi arkadaş olduk. Sanki birbirimizi yüzyıllardır tanıyor gibiydik.
Her ikimiz de Hollanda'nın 'Achterhoek'undan (uzak köşesinden) geliyorduk ama daha önce birbirimizi hiç görmemiştik, tanışmamıştık.
Her ikimiz de Türkiye ve Türk halkına karşı yakınlık, sıcaklık duyuyorduk. Neden? Bu soruya ikimiz de cevap veremiyorduk, ama öyleydi işte.
Eğitimimiz sırasında staj döneminde bireysel araştırma yapabilmek için beraber çalıştık.
Bunun için de belli bir not almamız gerekiyordu. Böylece üniversiteye kendi başımıza stajımızı ayarlayabileceğimizi netleştirmiş olacaktık. Bu çalışmaların yanı sıra ek ders olarak Türkçe öğreniyorduk, böylece araştırmalarımız sırasında tercümansız insanlarla konuşabilecektik.
Bu bizim gözümüzde mantıklı bir karardı. Türkler arasında araştırma yapacaksan insanlarla Türkçe konuşabilmeliydin. Sevdiğimiz insanlar arasında çok okuyarak, tartışarak, gülerek ve beraber yola çıktığımız bu maceradan keyif alarak hazırlanıyorduk.
Ben Hollanda'da kalarak Doetinchem kentinde araştırma yapacaktım. Doetinchem Carina'nın yaşadığı, benim ise orta eğitimimi gördüğüm kenttir.
Ben Türkiye'ye gidemiyordum ilerleyen bir kas hastalığım vardı -Pompe hastalığı-. Bu benim suni teneffüsse bağlı olmam demekti (ki hala da öyleyim) ve tekerlekli sandalyedeydim (ki hala öyleyim).
Onun için beraber bir karar verdik: Doetinchem'de yaşayan bir grup insanı bulacak ve onların Türkiye'nin hangi bölgesinden geldiklerine bakacaktık.
'ÖLÜM HABERİNE İNANAMADIM'
Bulduğumuz insanlar Çorumlu ve Alevi'ydi. Bu kişilerle Doetinchem'de çalışan Rahmi Sivri aracılığı ile tanıştık. Carina Çorum'da araştırma yapacaktı, oradaki aile/akrabalarla herşey ayarlanmıştı. Carina, Türkçesini biraz daha geliştirmek için Ankara'da Türkçe kursuna gidecekti.
Araştırmamızın amacı insanlar başka ülkelere göç ettiklerinde aile yapısında ne gibi değişimler olduğunu incelemekti. Odaklandığımız kesim ise Türk kadınları ve elbette o kadınların aileleriydi.
[caption id="attachment_31789" align="aligncenter" width="607"]
Araştırmamızın adı:
"Türk kadınlarının sosyal ağları ve kendi aralarındaki hiyerarşik ilişkileri"
Carina'nın ölüm haberini aldığımda Norveç'te tatildeydim. İnanamadım. Etrafımda başı karlı dağlar görüyordum ve ben en iyi arkadaşımın artık yaşamadığına inanamıyordum.
Onun Ankara'da misafir olduğu ailenin yanında olduğunu, Sivas'ta olmadığını sanıyordum.
Daha sonra öğrendim ki, misafir ailesi tarafından kültüre dair tecrübe edinmesi için Sivas'a davet edilmiş.
Misafir olduğu ailenin şenliklere katılacak olan iki yeğeni: Asuman ve Yasemin Sivri ile birlikte gitmişler. Onların da gösterisi varmış. Önlerinde daha uzun yıllar olan iki genç kız da Carina ile birlikte öldüler.
Olayı öğrendikten sonra erkek arkadaşımla birlikte Hollanda'ya döndük.
'HOLLANDA'DA SİVAS KATLİAMINI ANLAYAN YOKTU'
İnanılmazdı. Hollanda'da kimse olan biteni bilmiyordu. Onlara göre, çok uzaklarda fanatik "Müslümanlarla" olmuş bir olaydı. Müslüman kelimesini tırnak içine aldım; benim gözümde bir insanı "kutsal amaç olarak gördükleri" din adına öldürmenin hiçbir değeri yoktur.
Ve hangi dinden olduğu da fark etmez. Acım büyük ve derindi.
Türkiye'den bilgi edinmek zordu çünkü her şey Türkçe'ydi. Ne mutlu bize ki, bu olaya bizim kadar üzülen Türkçe öğretmeni, benim için ve ailesi için birçok gazete haberini Türkçe'den Hollandaca'ya çevirdi.
Bu sayede birazcık da olsa bir şeyler anladım. Carina da günlüğünde olan bitenle ilgili hiç bir şey anlamadığını yazıyordu. Otel odasında kapalı kaldığı anda yazmış "Allahü Ekber diye bağırıyorlar ama niye?"
Onun gidişi beni, onun ailesini, benim ailemi ve birçok insani üzdü. Biz anlamıyoruz. Anlamıyoruz çünkü birçok gazete haberine göre olayların arkasında başka şeyler de var. Ve benim için hala, neler olup bittiği netleşmedi.
Sevindiğim tek şey ölüm cezalarının Türkiye'de infaz edilmemiş olması.
KATLİAMDAN BİR YIL SONRA SİVAS...
Ben ölüm cezalarına karşıyım, belki yakalanan 33 kişi suçludur ama belki de olayı kışkırtanlar, ya da başlatanlar değildirler? Bilmiyorum. Bildiğim tek şey hala tüm yaşananları anlayamadığımdır. Belki bir gün netleşir, belki de hiçbir zaman netleşmez...
Carina öldü, onu öldürmeye hakları olduğunu düşünen ve onu tanımayan insanlar tarafından öldürüldü.
Hala sık sık onu düşünürüm.
Olaylardan bir yıl sonra annemle birlikte Sivas'a gittim.
Çok tuhaf ve gerçek dışıydı. Orada hissedilen o büyük gerginlik, aynı zamanda orada yaşayan insanların samimiyeti… Büyük bir zıtlık.
Çorum'a da gittik. Carina'nın yanlarında kalacağı misafir ailenin yanına. Carina ile hiç tanışmamışlardı fakat hiçbir zaman onların yanına gelemeyeceği için çok üzgünlerdi.
Hollandalı kızlar duş almayı sever diye sırf onun için duş yapmışlar. Onu hiç tanımayan ve köyde yasayan insanlar çok tatlı, çok güzel.
O zaman anladım Türkiye'yi bizim neden sevdiğimizi… Ben hala seviyorum. Hiçbir zaman bitmeyecek bir aşk…
Hala Türkçe öğreniyorum ve Hollanda'da yaşayan Türk kadınlarıyla çalışıyorum. Bana çok şey öğreten ve enerji veren harika bir iş.
Binlerce adamdı Carina ve 36 kişiyi öldürenler… Fakat milyonlarca Türk var bunu hiçbir zaman yapmayacak olan. İşte benim kalbimdeki sıcaklık da bu milyonlar..."