Fazıl Say'ın "Hiç unutamıyorum" dediği olayın iç yüzü:
Sansür kararı Erdoğan'ındı
Fazıl Say öfkeli... "Karanlık güçlere teslim olmayacağız" dediği açıklamasında, bu iktidarın kendisine ve müzik sanatına şimdiye kadar dostça davranmadığını söylüyor.
Örnek olarak da kendi yazdığı "Metin Altıok ağıtı" adlı oratoryonun, iktidarın ilk kültür bakanınca sansürlendiğini hatırlatıyor.
"Bu olayı hiç unutamıyorum" diyor.
Onda bu kadar yer eden ve 3.5 yıl sonra patlamasına neden olan olayı kısaca hatırlatmak istiyorum.
'İbret için yakılması...'
Bu sansüre tanığım.
Çünkü sansürlenen görüntüler, bizim "Sivas belgeseli"ndendi.
2003 Temmuz'uydu.
Fazıl, Sivas katliamında yakılarak öldürülen ozan Metin Altıok için bir oratoryo bestelemişti.
"Kucağında büyüdüğü" Altıok, babası Ahmet Say'ın yakın arkadaşıydı. Ona yaraşır bir eser hazırlamıştı.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın düzenlediği gecede kendisine Kültür Bakanlığı'nın Devlet Çoksesli Korosu eşlik edecekti. Böylece devlet de, ağır ihmalinin neden olduğu bu konuda samimi bir adım atmış olacaktı.
Fazıl, bu büyük şairin sadece Sivas'la anılmasına üzülüyordu. O yüzden eserini katliam üzerine değil, Altıok üzerine kurmuştu. Sadece konserin sonunda Altıok'un bir şiiriyle Sivas'a atıf yapıyordu:
"Heybesinde yılan işaretleri/ baldıran zehri yüzüğünün içinde/ ve yanında kav taşıyan ben/ tekinsizim size göre/ ibret için yakılması gereken..."
Perde karartıldı
İşte bu şiir, fonda Sivas yangını ve Altıok'un son görüntüleri eşliğinde yayımlanacaktı.
Fazıl'ın isteği üzerine 3 dakikalık o filmi hazırladık.
Konser gecesi, seyirci koltuğunda yerlerimizi aldık. Ancak bir türlü başlamıyordu. Bir aksilik olduğu belliydi. Sanatçılar ancak 22.00'de yerlerini alabildiler. "Son şiir" başladığında gecikmenin nedenini anladım:
Bizim filmin gösterileceği perde karanlıktı.
'Sansürlediler!'
Konser sonrası yayına gittiğimde Fazıl sinirden titriyor, "Sansürlediler" diye çırpınıyordu.
Bir ara ekip arkadaşlarıyla toplanıp sahneye çıkmamayı düşünmüş, ancak bir kez daha Altıok'u Sivas'a kurban etmekten çekinmişti.
O gece ve ertesi gün, konunun tüm taraflarıyla konuştum; neler yaşandığını birinci elden öğrendim.
Perdedeki görüntüler önce İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nı rahatsız etmişti.
Bu haber, Kültür Bakanı'na uçurulmuştu.
Bakan Erkan Mumcu, "AKP içinde rahatsızlık yaratma ihtimaline rağmen bu zor projeye sahip çıktım. Ama o görüntülerde ısrar ederlerse koroyu çekerim" demişti.
Gün boyu telefon trafiği işlemiş, ancak gösteriye saatler kaldığı halde kriz çözümlenememişti.
Sonunda konu, Başbakan Erdoğan'a intikal etti.
Başbakan da hem Kültür Bakanı'nı hem de İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı yönetimini arayıp son sözünü söyledi:
"O film yayımlanmasın!"
Yani -o dönem hem İKSV'den, hem Kültür Bakanlığı'ndan doğrulattığım bir bilgiyle söyleyebilirim ki- sansür kararı, aslen Başbakan'a aitti.
Asıl küfür
Konsere birkaç saat kala gelen bu dayatma Fazıl Say'ı çıldırtmıştı.
Sivas filmi kurban edilmiş; Metin Altıok'a niye ağıt yakıldığı, onun hayata nasıl veda ettiği izleyicilere gösterilememişti.
O gün kendisine reva görülen bu dayatmayı hiç hazmedemedi.
Hiçbir sanatçı da hazmetmemelidir.
Devletin bir sanat projesine destek olması, ona müdahale hakkını vermez.
Mumcu, bugün kararını savunurken "Devletin olanaklarıyla devlete küfredilir mi?" diye soruyor.
Devlet, bu katliamın sergilenmesini niye kendine küfür sayıyor ki?..
Devletin itibarına asıl gölge düşürenler, olayda ağır ihmali bulunanlardır.
Canileri korumak, mağdurları tahrikçilikle suçlamak, bir katliam otelini kebapçı yapmak... asıl bunlar "devlete küfür" sayılmalıdır.
Ne zaman Sivas kurbanlarından özür dileyip Madımak'ı müze yapabilirsek, ne zaman yeni bir Madımak yaşanmayacağını garantileyebilirsek, ne zaman sanatçılarımıza özgür bir çalışma ortamı sağlayabilirsek, o zaman Fazıl Say'a "Gitme" deme hakkımız olur.
Can DÜNDAR
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy18464 = 'can.dundar' + '@';
addy18464 = addy18464 + 'e-kolay' + '.' + 'net';
var addy_text18464 = 'can.dundar' + '@' + 'e-kolay' + '.' + 'net';
( '' );
18464 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
Milliyet - 17 Aralık 2007