‘Barış ve Adalet’ şiarıyla 29 Mayıs ile 5 Haziran tarihleri arasında İngiltere’de düzenlenen 11. Britanya Alevi Festivali’ne katılan gazeteci Can Dündar izlenimlerini “Aleviler Tarih Yazıyor” başlığıyla Özgürüz Radyo’nun Özgür Yorum programında podcast olarak yayımladı.
“BAĞNAZLIĞIN TESLİM ALINDIĞI TÜRKİYE’DE BÜYÜK ADIMLAR”
Dündar, gördükleri ile ilgili olarak “Belki bunlar Alevi canlar için küçük ama bağnazlığın teslim aldığı Türkiye şartlarında büyük adımlar” yorumunda bulunurken, konuşmasının tamamında şunları kaydetti:
“Geçen hafta Londra’da bir cemevinde tanık olduğum tablo Alevi canlar için tanıdık olabilir ama benim için tarihsel önemdeydi. Britanya Alevi Festivali’nin 11’incisine davetliydik. Barış Atay ve Çilem Küçükkeleş ile Türkiye siyasetindeki yasaklardan, sanat üzerindeki kısıtlamalardan, dinbaz bağnazlığın artan baskısından söz ettik. Panelden sonra festivali organize eden dostlar “Ben Kolay Ölmem” oyununun sahneleneceğini söyledi. Ona da kalmak istedik. Ahmed Arif ile Cemal Süreya’nın hayali bir tren yolculuğunu anlatan oyuna Kardeş Türküler’den Vedat Yıldırım, Cansun Küçüktürk de müzik ile eşlik ediyordu.
“HİZMET DAĞITILIRKEN CİNSİYETE DEĞİL EHLİYETE BAKILIYOR”
Buraya kadar yeni bir şey yok. Yeni olan, en azından benim için yeni olan bu tiyatro gösterisinin bir cem odasında düzenlenmesiydi. Penceresinde bütün semavi dinlerin işaretleri kazılı geniş cem odasının ortasındaki alan tiyatrocular için açılmıştı. Müzisyenler hemen bu alanın arkasında, seyirciler ise tam karşıda yer minderlerine ve sandalyelere oturarak yerlerini almışlardı. Göktay Tosun ve Cüneyt Yalaz’ın harika oyununu izledik hep birlikte. Cemevini bir süredir bir kadın, bir erkek başkan yönetiyor.
Çıkışta konuştuğum eşit başkanlar, cemevlerinin sadece ibadethane değil, birer kültür merkezi olduğunu hatırlattılar. Ama cem odasında bir sanatsal etkinliği ilk kez yaptıklarını söylediler. Aynı odada bir ilkin daha gerçekleşeceğini ve yakında bir klasik müzik konseri verileceğini anlattılar. Daha da ilginci ertesi gün yine aynı odada cem bağlanacak, cemi de postta dedeler otururken, bir kadın ana yönetecekti. Hizmet dağıtılırken cinsiyete değil, ehliyete bakılıyor.
“KADIN İLE ERKEĞİN EŞİT STATÜDE YÖNETMESİ BÜYÜK ADIM”
Hacı Bektaş’ın “Erkek, dişi sorulmaz muhabbetin dilinde. Hakkın yarattığı her şey yerli yerinde” sözü hayata geçiriliyordu. Belki bunlar Alevi canlar için küçük ama bağnazlığın teslim aldığı Türkiye şartlarında büyük adımlar. Sadece aynı odada tüm semavi dinlerin simgelerinin birlikte kucaklanması ve ibadetin fikirle, sanatla, kültürle buluşması açısından değil; kadın ile erkeğin ayini de, kurumu da eşit statüde yönetmesi açısından da büyük adımlar.
Biliyorsunuz, Aleviler Almanya’da kamu tüzel kişiliği statüsü kazandı, böylece Alevi inancı Almanya’da resmen tanındı. Türkiye’de bir yasaklar silsilesine dönüşen inanç, özgürlükçü bir siyasal iklimde, kültürle, sanatla, gençlerle kaynaşabiliyor, kadınla erkeği ayrıştırmak şöyle dursun, eşit statüye taşıyabiliyor. Cemevinden ayrılırken bu tabloyu yaratanları ve dünyaya bir örnek sunanları tebrik ettik.”
PİRHA / İSTANBUL