Alevilerin sorununun çözümünün teminatı Başbakan'dır. Yerel seçimlerden sonra tüm Türkiye'de Alevilerin sorunlarının tartışıldığı çalıştaylar başlayacak. Bu toplantılarda tüm farklı kesimleri dinleyip bize yol haritası olacak raporu ortaya çıkaracağız. Sonrası siyasi iradenin işi. AK Parti olarak yapılması gerekenleri yapacağız.
MURAT AKSOY
Kapatma davasının Türkiye'ye maliyeti çok ağır olmuştur
Hafta başında Devlet Bakanı Sait Yazıcıoğlu'nun bir gazeteye verdiği röportajdaki ifadeler bazı Alevi kurumlarının tepkisini çekti. Hatta bazıları AK Parti'nin Alevilerin sorunlarının çözümünde samimi olmadığını söyleyip Yazıcıoğlu'na teşekkür ettiler. AK Parti İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu ile hem Yazıcıoğlu'nun açıklamalarını, 22 Temmuz'dan bu yana olan süreci hem de bundan sonrasını konuştuk.
Çamuroğlu, kapatma davasına dikkat çekerek, "davanın Türkiye'ye maliyetinin çok ağır olduğunu ve bu süreçte davanın, sadece Alevilerin sorunları değil, AB ile ilişkilerden, ekonomiye kadar bir çok alanda işleyişi felç ettiğini" söyledi. Çamuroğlu, Alevilerin sorunlarının çözümünde, AK Parti'nin samimiyetini; "son iki yılda yapılanlar ile daha önce yapılmayanlar kıyaslandığında ortaya çıkacaktır" dedi.
* * *
Geçtiğimiz hafta Devlet Bakanı Sait Yazıcıoğlu verdiği bir röportajda Alevi açılımı ile ilgili olarak, "O işin resmî bir yürütücüsü yok" ve Alevilerin Diyanet'teki temsiline sıcak bakmıyorsunuz değil mi?" şeklindeki bir soruya da; "Asla doğru bulmuyorum" cevabını verdi. Ne düşünüyorsunuz bu açıklamalar hakkında.
Sayın Yazıcıoğlu benim hemen hemen her hafta görüştüğüm bir bakan. Biz Alevi meselesinde birlikte çalışıyoruz. Sayın Yazıcıoğlu'nun verdiği röportajı dikkatice okudum. Sayın Yazıcıoğlu; “Diyanet İşleri Başkanlığı içinde Alevilerin temsilinin mümkün görülmediğini” söylüyor ki, orada sonradan bir 'asla' kelimesi ekleniyor. Sayın Yazıcıoğlu ile röportajdan sonra konuştum, kendisi bana “'asla' kelimesinin asla kendi ağzından çıkmadığını” söyledi. Ki hocayı tanıdığım kadarıyla 'asla' kelimesini en son söyleyecek insanlardan biridir. Öyle kesin, katı kelimelerden kaçınan bir kişiliği vardır.
Alevi örgütleri Yazıcıoğlu'nun açıklamasına tepki verdiler...
İlginç olan bu bence Çünkü, Alevilik'le ilgili konuşan Alevi STK'larının pek çoğu Diyanet'te temsili zaten istemezler. Buna rağmen Devlet Bakanı çıkıp “Diyanet'te temsil olmaz” diyince neden tepki veriyorlar anlamak mümkün değil.
ÇÖZÜM DİYANET'İN DIŞINDA
O söyleşide size de bazı göndermeler var...
Evet. Diyanet'te Alevilerin temsili yoluyla Alevilerin sorunlarına çözüm arama noktasında hiçbir zaman olmadım. Bu iş, Diyanet'in içinde çözülmez, dışında bir çözüm üretmeliyiz. Diyanet İşleri Başkanı ve yardımcıları ile bir toplantı yaptık. Bu toplantıda ortaya ortak bir tavır çıktı: Biz bu meseleyi Diyanet'in dışında çözmeliyiz. Ki bu konuda Sayın Yazıcıoğlu'nun görüşlerini bildiğim için o röportajdaki; bu açılıma inanmadığı, böyle bir açılım olmadığı şeklindeki sözlere itibar etmem mümkün değil.
O zaman sorun nedir peki Sayın Bakan'ın açıklamalarında?
Sorun kelimelerden kaynaklanıyor.
Nasıl yani?
'Açılım' kelimesi mesela. Bu kelime bizim kullandığımız değil, bize atfedilen bir kelime. Biz yaptıklarımız için asla 'açılım' kelimesi kullanmadık. Biz; “Alevilerin problemleri var, bunları çözülmelidir” dedik. Bir kısım basın buna 'açılım' diye isim taktı. Bu bizim dışımızda gelişen bir şey. Sanırım Yazıcıoğlu'nun bu isme itirazı var, ki benim de var. Bu açıdan Yazıcıoğlu haklı.
Sayın Yazıcıoğlu bildiğimiz kadarıyla bu konuda duyarlı da...
Evet. Kendisi Meclis kürsüsünden çıkıp; “Bu ülkede Aleviler ve oların sorunları var” diyerek soruna isim koydu. Bir adım daha atarak; “Bu sorunlar çözülmeli” dedi. Dolayısıyla Yazıcıoğlu'nun bunu inkâr etmesi mümkün değil.
KAPATMA DAVASI PAHALIYA MÂL OLDU
Bu durumda röportajı nasıl okumalıyız. Bir yanlış anlaşılma mı var?
Vallahi yanlış anlaşılma mı, yoksa kötü niyet mi, bilemiyorum. Söylemek istediklerinin röportaj tekniğine kurban edildiği kanaatindeyim.
2008'de bir ilk gerçekleşti Ankara'da Muharrem iftarı yapıldı. Başbakan katıldı, “Acılarınız, acımızdır” dedi. Sonra başka bir adım atılmadı bu süreçte. Neden?
Sadece Alevilerin sorunları çözme konusunda değil, Türkiye'nin önünü tıkayan ve şimdiye kadar maliyeti he-saplanmayan bir kapatma davası ile karşı karşıya kaldık. Bu süreç, bizim elimizi kolumuzu bağladı ve hükümet cihazını felç etti. Bugün adım atamadığımız birçok konuda kapatma davasının etkisini görmek mümkündür. Bu açıdan kapatma davasının Türkiye'ye maliyeti görünenden çok daha fazla olmuştur.
Sonra...
Kapatma davası sonrası, Sayın Başbakan ile bu süreci yeniden yürütme kararı aldık. Muharrem iftarının ikincisi gerçekleşti. Ardından Sayın Yazıoğlu bu konuda Bakanlar Kurulu'nda resmî olarak görevlendirdi. Sayın Yazıcıoğlu bu konuda önemli bir akademisyeni Sayın Necdet Subaşı'yı kendisine danışman olarak görevlendirdi. Bu aralar herkes seçime odaklandığı için adım atamadık.
O zaman yerel seçimlerden sonra bu konuda somut adımlar atılacak...
Evet. Uzun süredir üzerinde konuştuğumuz ve mesafe aldığımız bir çalışma planı hazırladık. Seçimlerden sonra bunu hataya geçireceğiz.
Nedir bu çalışma?
Tüm Türkiye'de Alevilerin sorunları nasıl çözür diye çalıştaylar (work-shop) düzenleyeceğiz. Şuradan başlayacağız Alevilerin sorunları, Alevilerin sorunu değil, milletin sorunudur. Kürt sorununda olduğu gibi. Başörtülülerin sorunu da milletin sorunudur, sadece başörtülülerin değil. Farklı toplumsal kesimlerin katılacağı, istişarelerde bulunacağı bir çalıştaylar dizisi yapılacaktır. Bir dizi çalıştaydan bahsediyoruz.
Yol haritası çıkaracaksınız...
Bu çalıştaylar dizisinin sonunda neler yapılabilir, yapılmalı şeklinde bir rapor ortaya çıkmasını bekliyoruz. Ortaya çıkacak rapora göre de gerekirse yasal yasal düzenlemeler yapmayı hedefliyoruz. Ki, bence gerekiyor. Biz bu konuda samimiyiz. Çözüm istiyoruz. Ve çözüm iradesi Meclis'tedir.
Başbakan samimi mi bu konuda?
Sonuna kadar. Tek güvencemiz o. Şunu söylememiz gerekiyor, soğuk savaş yıllarında kurumsallaşmış ilişkiler, kurumlar, yapılar tasfiye ediliyor. Bunlar büyük değişimlerdir. Tabiî ki, komutanların gözaltına alınması, tutuklanması olağan şeyler değil. Tabiî ki, tepki olur. Belki de Erdoğan liderliği dışındaki bir hareket böyle bir Türkiye'yi taşıyamazdı. Karizmatik bir lider gerekiyordu. O da Erdoğan.
Bu aynı zamanda bir handikap değil mi parti için?
Belki ama. Kabul etmemiz gerekiyor ki, Türkiye bir geçiş dönemi yaşıyor. Geçiş dönemleri, normal düzenin şartlarına sahip değildir. Türkiye, çağdaş dünyaya entegre olma sürecinde bir geçiş döneminde. Olağanüstü şartlar ve dönemlerden geçiyoruz. .
Alevileri kazanmak için çok çalışıyoruz
Alevilerin AK Parti'ye yaklaşımları nasıl?
Patimizde Alevi üyeler, yöneticiler ve milletvekilleri var. Ancak Aleviler siyaseten kendilerini fazla ifade edemiyorlar. Önemli bir kısmı, nedenini açıklayamamakla birlikte hâlâ CHP'ye oy veriyorlar. Ama CHP'den de sürekli şikâyet ederek oy veriyorlar. Bir tür aşk-nefret ilişkisi var. Burada bir problem var ve bunu vatandaş olarak Alevilerin çözmeleri lazım.
AK Parti olarak sizin yaklaşımınız nedir Alevilere?
Valla yapmaya çalıştıklarımız ortada. Alevi vatandaşların ideolojik önyargılardan kurtulup AK Parti'ye öyle bakmaları daha sağlıklı olacaktır. Biz laikliğe karşı değiliz, bizim İslam devleti, din devleti talebimiz yok, seçmenimizin de yok. Biz Türkiye'yi demokratikleştirmeye çalışan bir hareketiz.
Partisiniz ama...
Kurumsal olarak öyle ama. Ben buna hareket demeyi daha uygun buluyorum. Çünkü burada Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde bir milli hareket var. Kapatma davası sırasında gördük ki, siyasi figür olarak Erdoğan yoksa AK Parti de yok. Bu açık.
Seçimlerde yüzde 47'yi aşacağımızı umuyorum
Partinin yıprandığını düşünüyor musunuz?
Kriz var, işsizlik var. Ekonomik rakamlar iç açıcı değil. Buna rağmen partimize karşı halk desteği azalmıyor.
Neden azalmıyor peki?
Bence halkın AK Parti'ye desteğini anlamak için verili olan paradigmanın dışında bakmak gerek. Ekonomik rakamlara baktığınızda oyumuzun çok düşmesi gerekiyor ama düşmüyor.
Beklentiniz nedir?
Yüzde 50 bandında çıkarsak şaşırmam. Elimizde olan bazı yerleri kaybedebiliriz, bazı yerleri de kazanabiliriz. Ama il genel meclisi oy oranımız yüzde 47 üzeridir. Siyasette rakam vermek risktir ama benim beklentim bu.
Alevilere yönelik sorun ayrımcılıktır
Diyanet'in dışında çözüm nasıl olacak? Alevilerin yaşadıkları sorunların çözümü Diyanet'e havale edilemez. Bu sorun siyasal ve sosyal bir sorundur. Nedir Alevilerin talepleri? Cemevleri ibadethane olsun, zorunlu din dersi kaldırılsın gibi. Bu talepleri Diyanet yerine getiremez. Bu taleplerin muhatabı siyasettir, Meclis'tir.
Diyanet'in yapısı da sorunlu değil mi?
Diyanetin mezhepler üstü bir konuma getirilmesi, buna göre yeniden yapılandırılması lazımdır. Yani orada mezheplerin oransal olarak temsili değil, yeniden yapılandırarak bir dinî regülas-yon işlevi vermeniz gerekmektedir.
ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ İSTEYEN DERNEKLER VAR
Alevilerin sorunları derken siz neyi ifade ediyorsunuz?
Alevilerin sorunları derken, genel olarak cemevlerinin statüsü, zorunlu din dersi gibi talepler öne çıkıyor. Ama bence ana sorun bunlar değil. İki temel sorun var. İlki Alevilere yönelik “ayrımcılık”tır. Sosyal, psikolojik ayrımcılıktır. Bunlar bizimle başlamadı. Biz bunu ortadan kaldırmaya çalışıyoruz.
İkincisi...
İkinci sorun ise; Aleviliğin temsil ettiği kimlik üzerinden yaratılmaya çalışılan muhalif kimliktir. Bu Alevileri sistem dışında bırakmayı, sistemle çatışmayı, bir tür gettolaşmayı doğurmaktadır. Oysa biz AK Parti olarak her türlü gettolaşmaya karşıyız. Biz, dışlanmış toplumsal kesimleri çevreden, merkeze taşımayı ve bu merkezi mümkün olduğunca genişletmeyi hedefliyoruz. Bunu büyük ölçüde de başardık. Mütedeyyin muhafazakâr ke-simleri, Kürtleri merkeze taşıdık. Ama Alevileri henüz taşıyamadık. Bunun eksikliğini duyuyoruz. Şimdi bunu da başarmak istiyoruz. İşte bize muhalif olan Alevi STK'ların tedirginliği bu yüzdendir. Onlar dışarıda kalan Aleviler üzerinde bir tür iktidar odağı yaratarak bunun siyasetini yapıyorlar. Bazıları Alevileri, AK Parti'ye karşı düşmemesi gereken son kale olarak görüyorlar. Bu yanlış.
YENİ ŞAFAK - 22 Mart 2009