Cafer SOLGUN : AKP, Alevi Sorunu, Reform

Cafer SOLGUN : AKP, ALEVİ SORUNU, REFORMAKP'nin Alevi sorununda açılımlar gerçekleştireceği yönündeki haberler, Alevi sorununun...

Cafer SOLGUN : AKP, ALEVİ SORUNU, REFORM

AKP'nin Alevi sorununda açılımlar gerçekleştireceği yönündeki haberler, Alevi sorununun gündemleşmesine yol açtı. İyi de oldu. AB'nin son İlerleme Raporu'nda, Alevilerle ilgili açılım beklentisinin ifade edilmiş olmasının ve AİHM'in zorunlu din dersleriyle ilgili kararının da tetikleyici bir rol oynadığı söylenebilir. Nedeni ne olursa olsun, AKP'nin Alevi sorununda bazı adımlar atmaya karar vermesi, üzerinden atlanamayacak bir önem taşıyor. Kuşkusuz söz konusu edilen açılımların içeriği henüz tam anlamıyla netleşmiş değil. Ama anlaşılan, Alevilerin geleneksel 12 İmam orucunda, Alevi dedelerine iftar verilmesi gibi bazı jestler yapılması planlanıyor. Asla "küçümsemek" kastıyla söylemiyorum, ama sorunun bazı "jestlerle" kalıcı bir çözüm sürecine sokulamayacağı da bellidir. Bu jestler, daha kalıcı ve özünde bir zihniyet dönüşümünü barındıran tutarlı bir politikanın ilk adımları oldukları ölçüde asıl anlam ve değerlerini bulacaklar. Dolayısıyla Alevi sorununda hükümetin ne tür açılımlar planladığını açıklaması, konunun daha sağlıklı tartışılmasının önünü açacak. Bunun için de, zaman yitirilmeden bir Alevi konferansı düzenlenmesinde sonsuz yarar var.

Hakim devlet zihniyetinde ve toplumda, çok ciddi önyargılar bulunduğu, kimse için sır değil. Yakın geçmişte Alevi-Sünni çelişkisi yaratarak karanlık senaryolarını hayata geçirmek isteyen güçler olduğunu da biliyoruz. Bülent Ecevit yaşamını yitirdikten sonra, arşivinden çıkan ve kamuoyuna sızan MİT kaynaklı raporu hatırlayın: Söz konusu raporda Kahramanmaraş katliamının, MİT içerisindeki MHP kanadıyla MHP'nin ortak tertibi olduğu bilgisi vardı…

Alevi sorunu, neresinden bakılsa devlet ve toplum açısından bir "yüzleşme" ve zihniyet dönüşümü sorunu. Sorunla bütün neden ve sonuçlarıyla birlikte yüzleşmek için daha fazla zaman yitirmeye Türkiye'nin tahammülü yoktur; olmamalıdır.

AKP hükümeti, bir yaklaşım farkı ortaya koyarak dahi, Alevi sorununda inisiyatif ve sorumluluk üstlenmiş görünüyor. Yıllarca Alevileri bir "oy deposu" gören, Alevi inancını "şeriat geldi, geliyor" demagojileriyle istismar eden, Alevilerin laiklik duyarlılıklarını mevcut çarpık ve adaletsiz sistemin bekası için kullanan siyaset mantığı, artık tükenmiştir. Aleviler, son seçim sürecinde de görülmüştür ki, artık daha çok sorgulayan ve kendi istemlerine sahiplik eden bir konumdadırlar. "Aleviler laikliğin teminatıdır" demagojilerini yürütenlere karşı Aleviler, artık "bu laiklik bize ne verdi, on yıllardır oy verdiğimiz CHP hangi demokratik istemimizin temsilciliğini yaptı" diye sormaktadırlar. DTP de dahil, mevcut siyasi partilerin Alevi sorunuyla ilgili derli toplu, tutarlı bir politikaya sahip olmayışları, AKP'nin Alevi açılımına niyet etmesini daha önemli hale getirmiştir. Bunu belirtmek hiç kimse için bir "kompleks" konusu olmamalıdır. Reha Çamuroğlu'nun kişiliğiyle ilgili değerlendirmeler de, sorunun esasını gözden kaçırma yanılgısının gerekçesi yapılmamalı.

Hükümetin sorunu bazı jestlere indirgeyerek ele alma olasılığı, ancak Alevilerin ve demokrat kamuoyunun süreci yapıcı tarzda etkilemesiyle etkisiz kılınabilecek bir olasılıktır. Alevi sorununun kapsam ve içeriği, birkaç Alevi kökenli siyaset erbabının vicdan ve izanına bırakılarak doğru ortaya konulamaz. Bu nedenle AKP, sorunu gündemleştirmekle attığı adımı sürdürerek, bir Alevi konferansı toplanmasına önayak olmalı. Bütün Alevi örgütlerinin, ilgili sivil toplum örgütlerinin katılacağı bu konferansta, çözüm yollarıyla beraber sorunun doğru ortaya konulmasının imkanları yaratılacağı gibi, varılacak sonuçların bir "yol haritası" değeri ifade edeceği de şimdiden öngörülebilir. 

Ne ki AKP'nin sorunu gündemleştirmesi, Alevi örgütlerinin büyük çoğunluğu tarafından temkinli karşılandı, dahası "Alevileri asimile etmek", "Alevi oylarına göz diktiler" tepkilerine yol açtı. Alevilerin temkinli yaklaşmaları, anlaşılır bir durumdur. Uzun bir evveliyatı olan kendini savunma, güvensizlik ve muhalefet şekillenmesinin bir anda aşılmasının kolay olmayacağı besbelli.
 
Sorunun gündemleşmesine sert ifadelerle ve cepheden karşı durmak yerine, daha yapıcı bir eleştirel tutum takınmak, açık ki Aleviler için daha yerindedir. Eleştiri ve itiraz hakkını, istemlerini daha güçlü bir sesle gündeme getirmek, düşünülen açılımların içinin doğru doldurulmasını sağlamaya çalışmak yönünde kullanmak, daha gerçekçi ve sorumlu olandır.

Örneğin "Alevilere iftar verilecek" açıklamasını, derhal "Alevilerde toplu iftar yoktur" tarzında karşılamak, itiraz ve redde koşullanmış bir tutumun dışavurumu olmuştur. Halbuki Alevilerde iftar geleneğinin olmayışı biraz da Aleviliğin baskı altında olmasıyla doğrudan ilintilidir. Bırakalım iftarı, Dersim gibi Alevilerin yoğunlukta yaşadığı yerler dışında, Alevilerin oruç zamanını duyan, bilen, fark eden var mıdır?

Muhalefet ve uzun bir tarihi süreç içinde şekillenmiş olan güvensizlik duygusu, Alevilerin demokratik istemlerinin karşılanmasına yönelik bir çabayla paralel aşılır. Böyle bir sürecin işleyişi karşısında Alevilerin tutumu, yapıcı ve sorumlu olmakla değer kazanır. Yeter ki ortaya bir siyasi irade konulsun. Alevilerin buna yaklaşımı, şu veya bu siyasi oluşumun etkisinden bağımsız olarak, gerçek bir demokrasinin ancak kendi yurttaşlarıyla, inançları, kimlikleri ve değerleriyle barışık olmaktan geçtiğini yansıtan bir nitelik taşımalı.

Unutmayalım ki mevcut Diyanet sistem ve işleyişi, laiklik, devlete hakim olan Alevi anlayışı, toplumdaki Alevi algısı ve daha da sıralanabilecek çok sayıda birbiriyle iç içe geçmiş sorunun varlığından dolayı, Alevi sorununu çözmek, gerçek bir demokratik reform ve toplumsal barış projesi demektir. Sorunu bu önem ve ciddiyet içinde görmek gereği vardır.

Çünkü Alevi sorununun çözümü yönünde atılacak her adım, Türkiye'yi büyütür; bizi daha çok "biz" haline getirir…

Cafer Solgun
*Yüzleşme Derneği Başkanı

www.yuzlesmedernegi.org
TARAF GAZETESİ - 5 Aralık 2007

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku