Bu ülkeyi Türkleştiren ve Müslümanlaştıran Alevilerdir

Bu ülkeyi Türkleştiren ve Müslümanlaştıran Alevilerdir Mine Şenocaklı'nın Prof. İzzetttin Doğan ile gerçekleştirdiği söyleşinin...

Bu ülkeyi Türkleştiren ve Müslümanlaştıran Alevilerdir

Mine Şenocaklı'nın Prof. İzzetttin Doğan ile gerçekleştirdiği söyleşinin üçüncü bölümü

Prof.İzzettin Doğan’dan çarpıcı açıklamalar
 
Prof. Doğan’la söyleşimizin üçüncü bölümünde Türkiye’deki Alevilerin durumunu konuştuk uzun uzun. İşte Doğan’ın ağzından çarpıcı başlıklar:

Bu ülkeyi Müslüman kılan Alevilerdir. Türkleştiren Alevilerdir, Alevilik’tir. Türk kavimlerinin Anadolu’ya girişi 11. asırdır. Ama 1071’den, Malazgirt’ten önce gelen kavimler var, bu yerler hâlâ yaşıyor. Urfa Kısas’ta, 87’ye yakın saz şairi var. Ama kala kala 4 tane Alevi ve Türk köyü kalmış. Bir taraftan Şafiler önemli ölçüde baskı yapmışlar, bir taraftan Osmanlı Devleti döneminde büyük baskılar var. Batı’ya doğru göçe devam etmişler ama orada hâlâ birkaç köy kalmış ve o köyler bugün hâlâ Aleviliği yaşıyorlar. Dersim diye bilinen Tunceli en önemli merkezlerden biri ve orada 37’ye yakın Türk yerleşimi var.  Aşiretler, bağlı oldukları ocaklarla beraber gelmişlerdir. Yani dini inanç önderleriyle birlikte gelmişler, Dersim’e yerleşmişler ve oradan tüm Anadolu’yu aydınlatmaya çalışmışlardır. O yüzden Bektaşilik yoktur Doğu’da, Alevilik vardır. Neden? Çünkü Hacı Bektaşi Veli’nin Orta Anadolu’ya gelişi 13. asırdır. Halbuki ondan 200 sene önce Anadolu Türkleşmeye, Müslümanlaşmaya, Alevileşmeye başlıyor. Ama bugün Aleviliğin sorgusu yapılıyor. Alevilik Müslümanlık içinde mi, dışında mı diye tartışılıyor. Türkiye, bu tür inanılmaz tarihi hataları yaşıyor.

Mevlana’yı, Yunus’u çıkarın Türkiye karanlıkta kalır

Alevilik, yalnız Alevilerin değil, Türkiye’nin büyük bir kültür sorunudur. Bugün Alevileri, yani büyük düşünce insanlarını çıkartın sahadan Türkiye karanlıkta kalır. Mevlana’yı çıkarın, Yunus’u çıkarın, Hacı Bektaş’ı çıkarın, yüzlerce, binlerce şairi çıkarın aradan, Türkiye kültürel olarak karanlıkta kalır. Yani o aydınlık Türkiye’yi göremezsiniz. Bir Arap ülkesi görürsünüz ve Arap değerlerini uygulayan ve İslami değerler sistemini de şekil üzerine bina eden bir uygarlık uygulaması görürsünüz.

Türkiye’de İslam’ı Araplaştırmaya çalışıyorlar

Anadolu’da bugüne kadar yaşanan Müslümanlık, Alevi Müslümanlığıydı. Şimdi Araplaştırmaya çalışıyorlar. En büyük sorun orada. Onun için Alevilerin önünü açmak istemezler. Çünkü Aleviliğin önü açılırsa, Aleviliğin İslam anlayışı bu ülkede kamuoyuna ifade edilebilirse hiç şüpheniz olmasın Türkiye’de Sünni yurttaş oranı yüzde 8-10’da kalır. Öbürleri Müslümanlığı Aleviler gibi anlayacaktır. Zaten Türk kavimlerinin doğal olarak anlayışları oydu. Anadolu’yu Müslümanlaştıran hareket Aleviliktir. 13. asırda sadece Mevlana’ya bakmayınız, Yunus’a, Hacı Bektaş’a, Abdal Musa’ya bakmayınız, onlardan çok önce Ebûl Vefa var. Doğu Anadolu’da hakim olan, özellikle Ebûl Vefa ve çevresi, Dersim’e gelip yerleşen ocaklardır. O ocaklardır oradaki meşaleyi yakanlar. Sonra, ikinci göç dalgasında Hacı Bektaşi Veli ve çevresi geldiğinde Orta Anadolu’yu aydınlattılar. Ondan sonra orada yerleşenler yaktıkları meşalelerle, Kırım üzerinden Balkanlara geçenlerle birlikte Balkanları aydınlattılar ve bütün bu aydınlanma hareketinin temelinde Türklerin İslam anlayışı vardı. Yani Kuranı Kerim ayetlerini saz ile, semah ile, kadın erkek bir arada, dede huzurunda icra ederek, anlamak ve uygulamak vardı. Bugün de Balkanlara gittiğinizde aynı semahların döndüğünü görürsünüz. Bu nasıl oluyor peki Sünni Osmanlı’da? Çünkü Osmanlı da başında Sünni değildir. 16. asra, yani 1517’lere kadar Osmanlı Devleti’nin dini, mezhebi yoktur. Seküler bir yapısı vardır. 1517’den, yani hilafetin getirilmesinden itibaren, Yavuz Sultan Selim’le birlikte yapı değişmiştir ve Sünnilik resmi mezhep olarak kabul edilmiştir. Kahire’den 2 bine yakın Sünni ulema getirilmiştir. Sünniliğin eğitimine başlanmıştır ve eğitimin kabul edilmesi için kılıç kullanılmıştır. Binlerce, onbinlerce baş kesilmiştir Sünniliğin yayılması için ve Aleviliğin püskürtülmesi için.

Alevilik daha özgürlükçü bir İslam anlayışını yansıtır

Cumhuriyetle beraber çok şey değişti. Cumhuriyet, din ve devlet işlerini ayırma politikasıyla, yeni doğacak devletin yapısını laik bir yapıya oturtmakla dinin devlet hayatından çıkmasını ve yurttaşın kendi sosyal yaşamına indirgenmesini esas aldı. Nereye kadar? Çoğulcu demokrasinin Türkiye’de işlemeye başlamasına kadar. 1950’lerden sonra din istismarının çok oy getirdiği görüldüğü için yeniden eski yaralar kaşınmaya başlandı ve din istismarı kullanarak iktidar önemli ölçüde istikrar sağladı. Hangi manada? Yani sağ dediğimiz, muhfazakâr geçinen ve laik cumhuriyetten yana çok da istekli olmayan siyasal iktidarlar dini duyguları sömürmeyi çok daha kolay bir hedef olarak kabul ettikleri ve daha kolay icra ettikleri için o yola girdiler ve Türkiye’de bir de baktık ki, Atatürk döneminde getirilen evrensel insani değerleri benimseyen yeni nesiller yetiştirmeyi hedef alan bir eğitim sistemi yerine yeniden imam hatip okullarının, yüzbinlerce Kuran kursunun oluştuğu ve insanların anlamadıkları bir dilde ve bilmedikleri bir yazıda kendilerini geliştirmeye çalıştıkları yeni bir düzen doğmuş oldu ve bu düzen yavaş yavaş meyvelerini verdi. 82 Anayasası’yla birlikte din derslerinin mecburi hale getirilip, sadece Sünni İslam, İslam diye Türk halkına yutturulmaya devam edilince, 82’de doğan bebek 2005’te 23 yaşında oy verdiği zaman da, o kültürden beslenerek, o değerlerle yetiştiği için oylarını kendisine öyle bir düzen vaat eden partilere vermeye başladı. İşte işin özü budur. Tabii öyle olunca da, Aleviliğin önünü mümkün olduğunca kapatmak gerekiyor. Çünkü Alevilik daha çağdaş, evrensel değerleri içeren, kadına çok önem veren, kadın ve erkek arasında ayrım yapmayan bir İslam anlayışını ifade ediyor.

‘Laiklik mi, demokrasi mi?’ deseler hiç düşünmeden laiklik derim 

Aleviler laiklik konusunda taraftırlar. Benim kendi kurumumda taraftırlar. Alevi dernekleri, Alevi kuruluşları, tümü siyaset dışı uğraş götürmekle birlikte, söz konusu olan laik cumhuriyetse orada taraf tutarlar. O konuda hiçbir tereddüt yok.

İç savaş çıkabilir!

Bana şimdi, ’İki seçeneğiniz var hocam, laik düzen mi, demokratik düzen mi daha önemli?’ diye sorsalar, hiç tereddütsüz laik düzen derim. Neden? Çünkü laik düzen olduğu takdirde Türkiye’nin şartları barış içinde bir yaşamı mümkün kılar. Ama demokratik bir yapı laikliği feda etme pahasına kuruluyorsa eğer, orada çok ciddi kaygılarım var. Çünkü Türkiye’de dini duyguları istismar etmek çok kolay. İktidar, bu şekilde çok kolay elde ediliyor ve elde edildikten sonra bırakmamak için, çıkar kavgalarında sürekli üstte kalmak için daha da fazla istimar edilecektir. Bu ise Türkiye’yi iç savaşa götürür. Yani laikliğin olmadığı bir demokraside Türkiye’de bir iç çatışma olacaktır. Bu durum iç savaşa kadar varabilir. Peki ne yapmak lazım? İlla askerin müdahalesine gerek yok. Onun için vatandaşın eğitim düzeyini, bilinç düzeyini yükselteceksiniz.

YARIN

Neden yüksek makama gelmiş bir Alevi yok?

MİNE ŞENOCAKLI - Foto: Burak KARA
VATAN - 18 Haziran 2008

Basında Aleviler Haberleri

Can Dündar: Aleviler tarih yazıyor!
Hilal Nesin’e sistematik saldırı
Alevi Kadınların ilk ve tek dergisi PELGÜZAR