Bu seçimde Aleviler temsil edilebilecek mi?

Bu seçimde Aleviler temsil edilebilecek mi?Şenol KALUÇ* Sandıkların açılmasına iki aya yakın bir zaman var. Ancak daha şimdiden, seçimlerin...

Bu seçimde Aleviler temsil edilebilecek mi?

Şenol KALUÇ*

Sandıkların açılmasına iki aya yakın bir zaman var. Ancak daha şimdiden, seçimlerin ilk kaybedenleri açıkça ortaya çıktı: ALEVİLER.

Aleviler 2009'dan beri AKP'nin başlattığı Alevi açılımı süreci ile birlikte Türkiye tarihinde belki de ilk kez acı olaylar dışında hiç olmadıkları kadar gündem işgal ettiler. Geçen üç yılın ardından normal şartlarda Alevilerin siyasetteki makus talihlerinin değişmesi beklenirdi. Fakat tuhaf bir durum ortaya çıktı. Açıklanan parti listelerinde gayrimüslimler ve Romanlar hariç neredeyse Türkiye'deki tüm etnik ve dinî figürler listelerde hak ettikleri yeri alırken Aleviler adeta yok sayıldı.

12 Haziran seçimleri öncesi Aleviler için büyük ümit doğuran CHP'nin "Aleviler nasıl olsa çantada keklik" düşüncesinden vazgeçeceği düşünülürken açıklanan listelerde -oylarının yüzde yetmişini aldığı Aleviler hariç- Ergenekon sanıklarından, tescilli sağ siyasetçilere kadar herkese yer açıldığı görüldü. Kılıçdaroğlu rüzgârı ile Alevilerle tekrar barışma fırsatı yakalayan CHP, Şahin Mengü'nün "CHP mezhep partisine dönüşüyor" itirazlarına rağmen Alevileri açıkça dışladı. CHP'yi 'Alevi partisi yapmamakla' övündüğü iddia edilen Baykal'ın bile Alevilere reva görmediğini Kılıçdaroğlu yaparak CHP listelerinde -zorunlu haller dışında- ilaç için bir iki isim hariç Alevi adaylara yer ver(e)medi ve CHP'nin 'Beyaz Türklerin' partisi olduğunu bir kere daha tescilledi. CHP, Genel Başkan Kılıçdaroğlu üzerinden -ünlü sanatçımız Sabahat Akkiraz'ın CHP kurultayı sırasındaki sert eleştirilerini hatırlatırcasına- Demirelvari bir tutumla Alevilere adeta "Başkan sizden, yeter" mesajı verdi. Tabii burada CHP'den Aleviler adına aday olduklarını açıklayan isimlerin gel-gitleri de ayrıca ele alınmalı. Cihaner'in son dakikada YSK'nın itirazı ile adaylığının açıklanması ise taktiksel bir hareket olarak görülmeli.

AKP'nin listelerinde ise her şeye rağmen açılım sürecinde sarf edilen güzel sözlerin hatırına hiç değilse İstanbul, Ankara, İzmir gibi Sünni-muhafazakâr seçmenin fazlaca rahatsız olmayacağı yerlerde Alevi adaylar gösterilebileceği beklentisi vardı. Ancak AKP de -CHP gibi- açılım sürecindeki tüm empati vaatlerine karşın Alevilere yönelik somut bir adım atmayarak AKP'nin açıkça Sünni-muhafazakâr bir parti olduğunun altını çizdi. Boşnak, Gürcü, Laz, Çerkez, Kürt, Pomak gibi etnik renklerin yanında çeşitli cemaatlere yakın isimlere de yer veren AKP, tüm açılım vaatlerine rağmen Alevilerden oy alma iddiası taşımadığını ve bu kitleyi re'sen yok saydığını umut kırıcı bir şekilde gösterdi. Gelecek dönemde AKP'nin Alevilerle olan ilişkisini nasıl yürüteceği konusunda da kafalarda derin şüpheler bıraktı.

Seçimin asıl kaybedenlerinin Alevi STK'ları olduğu ise çok açık. Açılım sürecinde siyaseten sürekli olarak yalpaladılar. Bir sivil toplum örgütü gibi davranmak yerine sürekli siyasi bir partide olması gereken refleksleri, çoğunlukla da sol ya da Kemalist tepkileri sergilediler. Haklı isteklerinde kamuoyu yaratacak ve çeşitli kesimlerin desteğini alabilecek bir dil kullanmak yerine, arkaik ve çatışmacı bir dili tercih ettiler. Partilerin milletvekili listeleri Alevi STK'larının bu politikalarının iflasının açık bir göstergesi. Malum, 'Bir musibet bin nasihatten yeğdir'. Alevilerin bugünden itibaren klasik siyaset ve oy kullanma alışkanlıklarını gözden geçirmeleri ve yeni bir dil üretmeleri gerekiyor. Çünkü bir tarafta kendilerini çantada keklik gören siyasi yapılar, diğer tarafta ise tüm empati vaadine rağmen organik ilişki kurmaktan çekinen partiler var. Bu durumun doğru şekilde analizi ve meşru siyaset çerçevesinde alternatiflerinin üretilmesi Alevilerin taleplerinin geleceği açısından elzemdir.

Geleneksel Alevi çevreleri de artık "CHP'ye oy vermeyelim ama kime oy vereceğiz?" açmazından kurtulmak zorunda. Bu soru sorulduğu ve Aleviler blok halinde siyasetin sadece bir kefesinde kaldıkları sürece bir güç odağı olarak Türkiye siyasetinde hak ettikleri yeri hiçbir zaman alamayacakları açık. Alevilik, hem demokratik çoğulculuğun bir gereği olarak hem de siyasette pazarlık gücüne sahip olabilmek için kendi sağ-muhafazakâr kanadını da yaratmak durumunda. Çünkü sol-Kemalist söyleme hapsolunması, Alevilerin siyaseten göz ardı edilmesini kolaylaştırıyor. Hem de siyasetin her iki kanadı tarafından...

(*) Alevi-Bektaşi Araştırmaları Merkezi Direktörü  

Zaman - 18.04.2011

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku