Fehmi SALIK
Ülkemizde tanık olduğumuz seçimlerin çoğunun, demokrasiyle bağdaşmadığı gibi bu seçim de demokratik değildir.
O herkesin ağzında sakız olup çiğnenen % 10 barajı, dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde uygulanmaya konmadığı halde, sadece bizim ülkemizde geçerlik kazandığı için bu seçim, demokratik değildir.
Meclis’e girecek olan milletvekilleri, birilerinin dayatmasıyla önümüze sürüldüğü için bu seçim, demokratik değildir.
Halkın vergileriyle dolan “hazine havuzu” , sadece üç partinin tarlasını suladığı için bu seçim demokratik değildir.
Varsa/yoksa “ben ; sadece ben” bencilliğinde kıvrananlar, demokrasi kulvarında koşmak isteyen diğer yarışçıların önüne engel yığıp türlü oyunlarla onları yarış dışı bırakmaya çalıştıkları için bu seçim demokratik değildir.
Bir ülkede geleceğimizin aydınlatıcısı olarak bilinen gençlerimiz, şaibeli sınavlarla karşı karşıya kalıyorsa ve bu sınavları yapan kurumların başına “aşırmacı profesörler” oturtuluyorsa; yürütmenin başı, bunları görmezlikten geliyorsa; önlemini alıp gereğini yapmıyorsa; bu olumsuzlukları umursamayıp böylesi bir ortamda seçime gidiyorsa; o seçim demokratik değildir.
Bir ülkede insanlar anadillerini özgürce kullanamıyorsa; kimliklerini rozet gibi göğüslerinde taşıyamıyorsa; dilleri/kimlikleri hor görülüp yok sayılıyorsa; o ülkenin demokratik bir ülke olduğundan nasıl söz edilebilir? Demokratik olmayan bir ülkenin yaptığı seçim de demokratik değildir.
Bir ülkede yaşayan halkların inançlarına saygı göstermezsen; var olan tüm olanakları sadece bir mezhebin yararı için seferber edersen; Kürt’e, Laz’a, Çerkez’e ille de “sen Türk’sün” diye dayatırsan; Alevilerin ibadet yeri olan cemevlerini tanımazlıktan gelirsen; çağımıza yakışmayan şu “zorunlu din dersleri” ne bir son vermezsen; değişik etnik yapıya sahip körpe dimağlara her gün “Türk’üm” diye yemin ettirirsen; peki bu yapılanları, dünya kamuoyuna nasıl kabul ettirebilirsin? Bütün bu olumsuzluklar gündemde kaldığı sürece demokrasiden söz etmek, havanda su dövmek gibi bir şeydir. Bu tür bir ortamın öznesi olanların, yapacakları seçim de, demokratik olamaz.
Bir başbakan düşünün; geçmişinde bir şiir okuduğu için cezaevine girer; içerde devede kulak bir süre yatar; sonra içinde yer aldığı partiye karşıt bir partinin yardımıyla seçilme hakkı elde eder, milletvekili olur; daha sonra da yürütmenin başına oturur. O gün onun uğradığı mağduriyet, bugün YSK tarafından bağımsız adaylar için yürürlüğe konmuş durumdadır. Nedense başbakanın sesi çıkmıyor hiç. Onun işi, başından aşkın bu günlerde. Sevinci yere göğe sığmıyor. Öyle ya; büyük futbolcu Alex, Türk oluyor. Ülkenin kentlerinde insanlar yerlerde sürüklenirken; Molotoflar, sis bombaları, biber gazı birbirine karışırken; insanlar soluklanamaz durumda çırpınırken futbolcu başbakan Fenerbahçeli Alex’le aynı karede görünmenin mutluluğunu yaşıyor. Ülkenin görünümüyle başbakanın görünümünü kıyaslayın ve de söyleyin şimdi; böylesi bir görünümü sergileyen bir ülkenin yapacağı seçimin adı, “demokratik” olabilir mi?
Bir ülkede adalet herkese eşit pay edilmiyorsa; insanlar suçlarının ne olduğunu bile bilmeden aylarca/yıllarca, sorgusuz/sualsiz cezaevlerinde yatıyorsa; bir mahkeme başkanı aynı görüşte olmadığı için diğer yargıç arkadaşları tarafından tehdit edilebiliyorsa; o ülkeyi yönetenlerin demokratlığından, alınan kararların doğruluğundan söz edilebilir mi? Demokrat olmayanların oluşturdukları seçim, demokratik bir seçim olabilir mi?
Eğer bir ülkede yayımlanmayı bekleyen dosyalar, henüz kitaplaşmadan toplanıyorsa; bu dosyaların okunmaları engelleniyorsa; bunları okuyanların cezalandırılacağı anons ediliyorsa o ülke antidemokratik bir ülkedir; antidemokratik bir ülkede yapılan seçimler, demokratik değildir.
Bir ülkede “şaibeli” olduğu açıkça belirginleşen bir sınavı, öğrenciler protesto için eyleme giriştiğinde, o ülkenin başbakanı, bu haksızlığı giderecek önlemleri alacağı yerde, öğrencileri başkalarının kışkırttığını var sayarak “Bunların önüne biz de 5 bin, 10 bin genç çıkarabiliriz” diye bir başbakana yakışmayacak bir söylemde bulunabiliyorsa o ülkede demokrasinin “D” sinden söz edilemez. Demokrasinin “D” si olmayan bir ülkede yapılan seçimler, demokratik değildir.
Bir ülkede beynin ürettiği, emeğin biçimlendirdiği, gözün ve yüreğin ortaklaşa sahiplendiği sanat yapıtları o ülkeyi yöneten başbakan tarafından “ ucube” diye tanımlanıyor ve o yapıtların yıkımı gerçekleşiyorsa; sanatçılar yaptıklarından ve söylemlerinden dolayı hançerleniyorsa; o ülkede sanatın, emeğin, düşüncenin köküne kibrit suyu dökülmüş demektir. Bu tür bir yangının oluştuğu bir ülke, demokratik bir ülke olamaz; böylesi bir ülkede yapılacak seçim de, demokratik bir seçim değildir.
Daha da uzatsam, İzmir’den Ankara’ya köprü olur.
İyisi mi son tümcemi söyleyip susayım:
Önümüzdeki bu seçim, demokratik değildir…
Fehmi SALIK
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy7427 = 'fehmisalik' + '@';
addy7427 = addy7427 + 'gmail' + '.' + 'com';
var addy_text7427 = 'fehmisalik' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';
( '' );
7427 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
Alevi Haber – 20 Nisan 2011