Nazım ALPMAN / BirGün
Avrupa Parlamentosu’nun (AP) ana giriş kapısı arı kovanı canlığında… Bir yandan yeni tamamlanmış AP seçimleri sonrasında kurumun yeni yöneticilerini belirleyecek olmanın heyecanı var, diğer yanda tesislerde yapılacak uluslararası bir toplantının başlayacak olmasının koşuşturması…
Türkiye’de yaşayanları da ilgilendiren toplantı devasa binanın ikinci katındaki salonda yapılıyor: “Dersim ve Alevi Konferansı.”
AP Sol Parti tarafından düzenlenen toplantının tam adı “Dersim 1937-38, Aleviler, Yaşananlar ve Devletin Rolü” olarak saptanmış.
Geçtiğimiz günlerde TBMM’de yapılan gündemli toplantıda CHP adına konuşan Onur Öymen’nin Dersim’de 1937-38’de yaşanan acı olayları savunup, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da adlı adınca “Dersim Katliamı” diyerek insanlıkla bağdaştırılamayacağını söyleyince AP’deki toplantı tek adla anılmaya başladı: Dersim Konferansı!
DERSİM İÇİN UTANMAK
AP’deki toplantı öncesinde Brüksel’e hareket etmeden önce yaşı henüz 30 olmamış genç bir işkadını bana şöyle dedi:
- Ben bu zamana kadar Dersim diye bir şey bilmiyordum. Onur Öymen’in konuşmasından sonra konuyla ilgilendim. İnternetten bir dolu yazı okudum, gidip kitaplar aldım. Bu zamana kadar Dersim ile ilgili hiçbir şey bilmediğim için utandım.
İyi okulları bitirmiş genç işkadını dostumun siyaset ilgi alanı dışındaydı. Ama aynı bilgi eksikliği Hürriyet genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök için de geçerliydi. Özkök, “ben bile” diyordu:
- Dersim konusunda çok fazla bilgim yoktu!
En genç kadınından en yetkin gazete yöneticisine kadar geniş bir bilgisizlik içinde onlarca yıl geçirdik. Ne oldu? Dersim’de yaşatılan acılar, o acıları yaşayanlarca unutuldu mu? Hayır!
Sadece toplumun bilgisizliğine güvenilerek yüzleşme gereksinimi hissedilmedi. Her gün “bilgi çağındayız” diye böbürlenmenin bir faturası olacaktı elbette… Bilgiye ulaşmak artık eskisi kadar güç değil. Bir gün bir politikacı çıkar “Dersim” der, ortalık ayağa kalkar.
Hayatında ilk kez “Dersim” adını duyan genç kadın oturur bilgisayarının başına Dersim’le ilgili binlerce yazı, belge, yüzlerce fotoğraf, onlarca kitap olduğunu görüverir. O zaman utanır; utanmasını bildiği için…
PARÇALAR BİRLEŞİNCE
Brüksel’deki toplantı bu açıdan tam sıcak gündemin üstüne denk geldi. Ama bu “zamanlama mucizesi” konferansın davet sahibi Alman Sol Parti milletvekili Jurgen Klute’ye değil, Onur Öymen’e ait olduğunu teslim etmemiz gerekiyor. Çünkü toplantı iki ay öncesinden kesinleşmişti.
AP’deki toplantı, Sol Parti Başkanı Lohtar Bisky ile Dersim Yeniden İnşa Derneği Başkanı Mustafa Şen’in konuşmalarının ardından, konu üzerine kapsamlı araştırmaları olan Mehmet Bayrak’ın sözleriyle başladı. Bayrak, pek çok çarpıcı bilgi verdikten sonra döneme ilişkin şiirli, şarkılı örneğin bir mısraını aktardı:
- Türk’ün süngüsünün göründüğü yerde Kürtlük biter!
Mustafa Kemal, Büyük Millet Meclisi’nde Sağlık bakanlığının sorunları görüşülürken bir üyenin “Türklere” çok fazla vurgu yapması üzerine söz almış ve şöyle demişti:
- Bu Meclis sadece Türklerin değil, Kürtlerin, Lazların, Çerkezlerin ve onları birbirine bağlayan İslam cemaatinin mensuplarından oluşmuştur.
Bayrak, “Dersim, isyan değildir, katliamdır” diyerek sözlerini tamamladı.
FARELER GİBİ ÖLDÜLER
Erdoğan Aydın ise 86 yıldır demokratikleşememiş Cumhuriyetin bu özelliği kuruluş ilkelerinde aramak gerektiğini söyledi. Aydın, “Sınırlarını gerektiğinde yok edici üçgeniyle tamamlamış olan bu kurum sadece Alevileri, Kürtleri değil, Sünnileri, Türkleri de mağdur etmekten kaçınmamıştır” dedi.
Edebiyatçı Sema Kaygusuz, Dersim’den sürülen bir aileye mensup olduğunu çok geç öğrendiğini anlatırken kendisine sorular yöneltip yanıtlarını da kendisi verdi:
- Bir gün evde Alevilik diye bir şey duydum, bana sakın bunu başka yerde söyleme diye tembihlediler.
Kaygusuz’un babaannesi Dersim’i yaşamış gerçek tanıktı. Torununa masaldan, yemek pişirmeye kadar her şeyi anlatmıştı. Ama ölünceye kadar Dersim’e ilişkin hiçbir şey söylememişti. Kaygusuz sordu:
- Neden?
- Çünkü utanıyordu!
DTP Tunceli milletvekili Şerafettin Halis ise Onur Öymen’in istifa etmemesini savundu:
- Öymen, CHP’nin sahici yüzünü temsil ediyor!
Halis, daha sonra eski Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in anılarından bölümler okudu:
- Mağaralara sığınmışlardı uçaklardan atılan gaz bombalarıyla fareler gibi öldüler. Dersim davası da kapandı, bitti.
Tebliğlerin her biri arkeolojik kazılarda bulunan bir taş yapı parçası gibiydi. Birbirlerini tamamlıyorlar ve ortaya devasa bir tablo çıkıyordu:
-Dersim 1937-38’de yaşananlar büyük bir katliamdır!
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy8010 = 'nazimalpman' + '@';
addy8010 = addy8010 + 'birgun' + '.' + 'net';
var addy_text8010 = 'nazimalpman' + '@' + 'birgun' + '.' + 'net';
( '' );
8010 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
BİRGÜN - 23 Kasım 2009