Üniversiteyi terk etmediler
İstanbul Üniversitesi’nde araştırma görevlilerinin iş güvencesi talebi ve akademisyenlerin piyasa koşullarında çalıştırılmasını protesto etmek için "Üniversiteleri Terk Etmiyoruz" eylemi gerçekleştirildi.
soL (HABER MERKEZİ) Üniversite bileşenleri 50/d maddesine göre araştırma görevlilerinin doktoralarını tamamlamasından sonra işten atılmalarına ve piyasa koşullarında çalıştırılmalarına karşı gerçekleştirdiği eylemlere bir yenisini daha ekledi. Başta araştırma görevlileri olmak üzere öğretim üyeleri “Üniversiteleri Terk Etmiyoruz” eylemi kapsamında İstanbul üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’nde sabahladı.
Araştırma görevlilerinin Şubat ayında duyurduğu “Üniversiteleri Terk Etmiyoruz” eylemi, İstanbul Üniversitesi’nde Merkez Kampus araç giriş kapısı önünde öğretim üyeleri, araştırma görevlileri ve öğrencilerin bir araya gelmesiyle saat 16.30’da başladı. Araç kapısından alkışlarla Siyasal Bilgiler fakültesine yapılan yürüyüşün ardından saat 19.00’ya Merkez Kampus ana giriş kapısında yapılacak olan basın açıklaması ve Fen Edebiyat Fakültesi’ndeki Cemil Birsen Konferans salonundaki etkinlik beklenmeye başlandı.
Saat 19.00’da oluşturulan kortej basın açıklamasının yapılacağı Kampus ana kapısına doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş sırasında “Biz Kalacağız Yök Gidecek” dev pankartının yanı sıra eyleme katılan İstanbul Üniversitesi, Yıldız Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi araştırma görevlilerinin, Üniversite Konseyleri ve Eğitim Sen 6 No’lu Üniversiteler Şubesi’nin pankartları taşındı. Eylemde “Biz Kalacağız YÖK Gidecek”, “Doktoralı İşsiz Olmayacağız”, “Direne Direne Kazanacağız”,”Üniversiteler Bizimle Özgürleşecek” sloganları atıldı.
Araştırma görevlilerinin hak mücadelesi ve 50/d maddesiyle araştırma görevlilerinin iş güvencelerinin gaspı sürecinde gelinen nokta konusunda basın açıklamasını Araştırma Görevlileri Temsil Kurulu adına Ar. Gör. Cemil Ozansü okudu.
Ozansü, üniversitelere ve geleceklerine sahip çıkmak için bu eylemi gerçekleştirdiklerini belirtti. Anayasanın 130. Maddesi’nin üniversite özerkliğini tanımladığını ve araştırma görevlilerinin özlük haklarının kanunla düzenlenmesi gerektiğini belirttiğini ifade etti. 26 Kasım 2008 tarihinden bu yana Anayasa’da tanımlanan üniversite özerkliğinin ayaklar altına alındığını belirten Ozansü, akademik personelinin iş güvencesi ve çalışma şartlarının Ankara’nın mutlak denetimine girdiğini ve “12 Eylül müdahalesi” kadar tehlikeli bir içeriğe kavuştuğunu vuerguladı.
Ozansü, Türkiye’nin genç akademisyenlerinin kendilerini ülkenin geleceğini yaratma görevine adadığını söyleyerek “Cumhurbaşkanlığına sesleniyoruz: Anayasanın uygulanmasını teminat altına alma görevi makamınıza aittir. Anayasanın uygulanmasını istiyoruz” dedi. Ozansü basın açıklamasını tüm halkı, meslek örgütlerini ve sendikaları üniversitelere sahip çıkmaya, ülkenin geleceğine sahip çıkmaya çağırdıklarını belirterek sonlandırdı.
AKP ve YÖK Cumhuriyet'in üniversitelerini tasfiye ediyor
Ozansü’nün ardından basın açıklaması yapan İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Serap Kuruca AKP ve YÖK’ün el birliği ile Cumhuriyet üniversitelerinin yetişmiş bilim insanlarını tasfiye ederek, kendisine ve “cemaate” bağlı Amerikancı kadrolarla yeniden inşa etmek istediğini vurguladı.
İş Güvencesi olmadan kamusal eğitim ve bilim olamaz
Üniversite Konseyleri Derneği adına konuşan Çiçek Çavdar, iş güvencesi elinden alınan akademisyenin bilimsel bağımsızlığının elinden alındığını vurgularken akademisyenlerin tüm illerde açılan altyapısı olmayan üniversitelerde esnek istihdama mahkum edildiğine dikkat çekti. Çavdar “İş güvencesi elinden alınan akademisyen, kamu yararına çalışma olanağı elinden alınarak özel üniversitelerin ya da özel sektörün hizmetine sunulmaktadır. Üniversite Konseyleri Derneği bu süreçte araştırma görevlilerinin İstanbul Üniversitesi’nde başlattığı ve diğer üniversitelerde yaygınlaşan mücadelelerini desteklemekte ve bütün üniversite bileşenlerini piyasacı ve gerici saldırılara karşı örgütlenmeye çağırmaktadır” dedi.
Eğitim Sen 6 No’lu Üniversiteler Şubesi Başkanı Timur Akçalı basın açıklaması gerçekleştirdi. Akçalı, Eğitim Sen’in 50/d mücadelesine sahip çıktığını belirterek “Güvencesiz çalışma sadece yüksek öğrenim sistemimizin bir sorunu değildir. Eğitimin her seviyesinde güvencesiz ve sözleşmeli çalışma giderek artmakta, eğitim vahşi bir piyasaya bağlanmakta, Eğitmin bilimsel, laik ve demokratik niteliği törpülenmekte ve eğitimde fırsat eşitliğinin zeminini ortadan kaldırmaktadır” dedi.
Yapılan basın açıklamalarının ardından araştırma görevlileri, öğretim üyeleri ve öğrenciler İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’ne doğru sloganlarla yürüyüşe geçti. Vezneciler’deki fakülte binasına ulaşılmasının ardından Cemil Birsel Konferans salonundaki program başladı. Programda Beyoğlu Kumpanya sahne alırken, Bilgesu Erenus müzik dinletisi gerçekleştirdi.
Gerçekleştirilen eylemde yer alan akademisyenlere eylemin anlamını ve taleplerini sorduk
Ar. Gör. Deniz Morva / İstanbul Üniversitesi
Üniversite asistan alma sürecindeki problemleri YÖK’e bağlıyor. Biz de bunun için YÖK’e gidip Yusuf Ziya Özcan ile görüştük. YÖK de problemin üniversite yönetimiyle ilgili olduğunu söylüyor. Topu birbirlerine atıyorlar.
Bunun dışında 31 Temmuz Yönetmeliği ile akademisyenlerin sınavla seçilme durumu söz konusu. Bu anlamda asistanlar ALES ve KPDS sonuçlarına göre sıralamaya tabi tutuluyorlar. Mülakata girip giremeyeceği ilk aşamada buna göre belirleniyor. Bu anlamda akademisyenlere çalışabileceği asistan seçme olanağı tanınmadığı gibi asistan adaylarının siyasal görüşü, sosyal hayatı, kendisini nasıl yetiştirdiği göz ardı ediliyor. Bizim amacımız bu aşamada topyekün bir mücadele geliştirmek, güncel kadro sorunumuzu çözmek dışında tüm asistanların bundan sonra yaşayacağı problemlere odaklanmak.
Ar. Gör. İsmail Hakkı Kumru / Uludağ Üniversitesi
Bugün aynı sabah Uludağ Üniversitesi’nde yaklaşık 300 kişiyle eylem yaptık. Şu an uygulamadaki 31 Temmuz Yönetmeliği kanunun önüne geçirilmeye çalışılıyor. Araştırma görevlileri ALES ve KPDS ile seçiliyor artık. Ben yurt dışında ve yurtiçinde bir çok kongreye katıldım, uluslararası geçerliliği olan yayınlarım var. Bilimsel çalışmaların hiçbir önemi kalmadı. Biz bu duruma karşı mücadele edilmesinden yanayız.
Ar. Gör. Arda Halu / Boğaziçi Üniversitesi
Bizim problemimiz üniversitenin gelenekleriyle alakalı. Boğaziçi Üniversitesi’nde akademik süreçte kopukluk yaşanıyor, süreklilik yok. Sadece 50/d’den asistan alımı yapılıyor. Aynı talepler bizim için de geçerli. Bu anlamda bizim mücadelemiz üniversitedeki akademik süreçle ilgili önemli bir yere sahip. Mücadelemiz genel bir iş güvencesi sorununun bir parçası. Daha etkin bir mücadele yürütmemiz şart.
Ar. Gör. Cevahir Kayam / İstanbul Üniversitesi
Ben eski Araştırma Görevlileri Derneği kurucu kadrolarındanım. O zamanlar 50/d sürecine karşı örgütlüydük, mücadele ediyorduk. Ancak dernek kapandıktan sonra uygulama daha da yaygınlaştı.Bugün gelinen aşamada asistanların örgütlü olması çok iyi. Arkadaşlar ileriki aşamada YÖK’e ve 50/d gibi uygulamalara karşı kazanım elde edebilir. Mücadelenin devam etmesi gerekiyor.
Prof. Dr. Tahsin Yeşildere / İstanbul Üniversitesi / Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı
Bu mücadeleyi tüm akademi bileşenlerinin desteklediği aşikar. Sosyal güvence olmadan bilim üretilemez. YÖK’ün tüm üniversite bileşenlerini bir araya getirmesi ve karar aşamasında onları da göz önünde bulundurması gerekiyor. 50/d’ye karşı yürütülen mücadele hukuki bir mücadele bunu kabul etmek gerekiyor. Şu an hukuki sorunu olan arkadaşların kadro durumunu çözmek gerekiyor.
SOL HABER - 6 Mart 2009