(...)“Yazınızdaki ‘Haydi şu yüksek yargıyı Alevilerden temizleyelim’ konulu kısmı okuyunca boğazıma bir şey düğümlendi. Bunu bilmediğimden veya ilk defa duyduğumdan değil ama sade bir vatandaş tarafından bu kadar fütursuzca kullanılması ve yüzümüze çarpılması çok ağırıma gitti. Çoğu devlet kadrosundan Aleviler temizlendi zaten. Bir tane Alevi vali var mı?
CHP'yle aralarında 'kan' olduğunu söyleyen Sinan Etiz Kılıçdaroğlu'yla görüştükten sonra
Murat YETKİN / Radikal
'Kılıçdaroğlu 'Araya kan girmiş, CHP'ye nasıl oy verelim' diye soran Radikal okurunu aradı, buldu, konuştu ve bakın neler oldu.'
22 Aralık’taki “Kemal Kılıçdaroğlu’na nasıl oy verelim?” başlıklı yazımda bir okur mektubuna yer vermiştim.
19 Aralık’taki ‘CHP değişim sözü verdi’ yazıma tepki olarak ismiyle yazan Radikal okuru, dedesinden bu yana hep sağ partilere oy verdiklerini ve şimdi de AK Parti seçmeni olduğunu söyleyerek muhafazakâr ve Sünni seçmenin CHP’ye derin bir güvensizlik ve önyargıyla baktığını söylüyordu.
12 Eylül halkoylamasında ‘Yüksek yargıyı Alevilerden temizlemek’ için telefon zinciri kuranlardandı; hatta CHP’li bacanağını da bu şekilde ‘evet’ vermeye ikna ettiğini yazmıştı.
Okur mektubu yayımlamak fazla yaptığım ve doğru bulduğum bir iş değil. Ancak bu okurum mektubunda bana çarpıcı gelen ifadeleri büyük bir samimiyetle yazmıştı.
Alevilere karşı bir Muhafazakâr Sünni İttifak-MSİ tanımı yapması yanı sıra, Ergenekon ve Balyoz davalarına “27 Mayıs’ın intikamı” olarak baktıklarını söylemesi, merhum Başbakan Adnan Menderes’in 27 Mayıs’ta idamından CHP’yi sorumlu tutarak “Araya kan girmiş, nasıl Kılıçdaroğlu’na oy verelim” diye sorması, Atatürk’ü sevdiğini ama İsmet İnönü’yü hatırlattığı için Kemalizmi sevmediğini yazmış olması ilginçti.
Bu mektupta, açıkça söylenmese de Kılıçdaroğlu’nun Alevi olduğuna işaret ediliyor, CHP’nin diğer nedenlerin yanı sıra bu nedenle de merkez sağdan oy alamayacağı iddia ediliyordu. Ayrıca aileden Demokrat Partili, Adalet Partili, DYP’li tanıdıklarıma danışıp bu hissiyatın gerçekten yaygın olduğunu saptadım.
Kendisinden ismini saklı tutmak kaydıyla izin alarak bastığım mektubun yankısı derin oldu. Dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanından Radikal okurları ilginç tepkiler verdiler. Bu tepkilerin çoğu, benim de yazımda kayıt koyduğum, muhafazakâr sağın Alevilere bakışı üzerineydi.
Mektubu okurken zihnimde Nazi Almanyası’nda iktidar sahiplerinin Yahudilere bakışı gibi bir dışlama söyleminin izini bulmaktan rahatsızlığımı okurumuzla paylaştığım için şimdi sizinle de paylaşıyorum.
‘Alevilerin yüzüne çarpıyor’
Bunların en dikkat çekici olanı “İç Anadolulu bir Aleviyim” diye başladığı mektubuyla Ozan Çetin isimli okurumuzdan geliyordu. Bazı bölümleri aktarıyorum:
Ben ve çoğu Alevi akrabam/arkadaşım eğitime çok önem veren ebeveynlerimiz sayesinde okullarımızı bitirdik. Hangisine baksam mühendis, müdür, memur vs. Ben de Aselsan’da ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nde fedakârlıklarda bulunup çeşitli projelerde yer alarak kendimce bu ülkeye, devlete bir şeyler kattığıma inanıyorum.
“Yazınızdaki ‘Haydi şu yüksek yargıyı Alevilerden temizleyelim’ konulu kısmı okuyunca boğazıma bir şey düğümlendi. Bunu bilmediğimden veya ilk defa duyduğumdan değil ama sade bir vatandaş tarafından bu kadar fütursuzca kullanılması ve yüzümüze çarpılması çok ağırıma gitti. Çoğu devlet kadrosundan Aleviler temizlendi zaten. Bir tane Alevi vali var mı?
“Biz de mi çocuklarımızı Alevilere karşı yapılan haksızlıkları, katliamları belleterek büyütelim? Biz de mi elimize silah alıp dağa çıkalım? Biz de mi ayrılıkçı olalım? ‘Araya kan girdi’ diye kahvehane ağzıyla yazmış arkadaş. Biz de araya ne kanlar, ne katliamlar girdi; bu mudur bu olayı çözmenin yolu? Farklı olanı, farklı yaşayanı dışlamak? Ermenileri attık, Rumları attık, Kürtleri atacağız, sonra sıra Alevilere mi gelecek?”
“Ben de samimiyetle bu arkadaşa ve o arkadaş sahsında ‘Muhafazakâr Sünni İttifak’a diyorum ki madem onlar bir barometre gibi, madem bu ülke onların seçimleri ve perspektifleri ile şekilleniyor, o zaman kusura bakmayın ama onlar perspektiflerini değiştirmeden bu ülkeden bi halt olmaz.”
Akşam gelen telefon
Ancak en ilginç yankı, yazının yayımlandığı gün, akşam 18.00 civarında geldi. Arayan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu idi.
“Yazınızı okudum” dedi; “Çok ilgimi çekti. İsim vermemişsiniz ama o okurunuzla görüşmek istiyorum. Telefonunu bulabilir miyiz?”
Okurumuza ulaştım ve talebi ilettim. Önce büyük çekinceyle karşıladı ama sonra diyeceklerini doğrudan CHP liderine söylemek fikri hoşuna gitti, “Verebilirsiniz” dedi.
Artık izin aldığıma göre adını verebilirim: Mersinli enerji üretim danışmanı Sinan Etiz, dün bana yeniden mesaj gönderdi. Kılıçdaroğlu telefonla aramış ve ‘uzun uzun’ konuşmuşlardı.
Kılıçdaroğlu “Kibar bir insandı”. Kendisi de “Tabii saygıda kusur etmemişti”.
Aslında muhafazakâr sağın Aleviler konusundaki görüşlerini o açıklıkta anlatırken kendisi de rahatsız olmuştu, ne de olsa eşi de Alevi idi. Ama birilerinin bunları samimiyetle söylemesinin zamanının geldiğine inanarak yazmıştı.
Ergenekon ve Balyoz davalarını konuştular
Etiz, Kılıçdaroğlu ile Ergenekon ve Balyoz davaları üzerine de konuştuklarını söyledi. Kendisi, bu davaların başladığından bu yana Türkiye’de faili meçhul cinayetlerin son bulduğunu söylemiş, Kılıçdaroğlu da “Doğrusu darbeyi, çeteleri savunan bir şey söylememiş”, Profesör Mehmet Haberal’ın da mı çeteci olduğunu sormuştu.
Muhafazakâr sağcı işadamı, CHP lideri 12 Eylül’deki halkoylamasının ardından Kenan Evren’in, Yaşar Büyükanıt’ın yargılanamamasındaki ikiyüzlülüğe dikkat çekince “Siz iktidara gelirseniz yargılayın” demekten başka bir yanıt bulamadığını da anlattı dün telefonda.
Kılıçdaroğlu, Etiz’i Ankara’ya CHP Genel Merkezi’ne davet etmiş, yüz yüze de konuşmak istemişti. CHP ile arasında kan olduğunu söyleyen Etiz, “Gelince arayacağım, zaten Oğuz Oyan da üniversiteden hocam olur, onu da ziyaret ederim” diyordu.
Kılıçdaroğlu, Etiz’in oyuna da talip olmuştu. Daha önce, telefonunu Kılıçdaroğlu’na vermek üzere iznini istediğimde “Ne konuşayım. CHP’ye verecek oyum yok” diyen Etiz, “Neden olmasın? O da memleketimizin partisi, ikna olursam…” diyordu telefonda.
‘Hangi dünyaya kulak kesilmişse, diğerine sağır’
İlginç bir durumla karşı karşıyayız. Kılıçdaroğlu siyasete, İsmet Özel’in dizesinde söylediği “Hangi dünyaya kulak kesilmişse diğerine sağır” olmayan bir anlayış getirmeye başladı.
Radikal okuru Etiz’in Radikal’in çoğunluğunu oluşturan insan hakları, kişi özgürlüklerine saygılı okurunun tepkisine yol açan mektubuna gösterdiği yaklaşım buna örnek oluşturuyor. Siyasetin bu tür anlayış çabalarına ihtiyacı var. Bu konuya devam edeceğiz ama…
CHP’yle aralarında ‘kan’ olduğunu söyleyen Sinan Etiz, Kılıçdaroğlu’yla görüştükten sonra “Kılıçdaroğlu ‘Araya kan girmiş, CHP’ye nasıl oy verelim’ diye soran Radikal okurunu aradı, buldu, konuştu ve bakın neler oldu.”
Radikal - 25.12.2010