Bir röportaj ve Gülen cemaati

Bir röportaj ve Gülen cemaatiEce TemelkuranAyşe Arman’ın, ‘kocasını Amerika’daki Fetullahçılara kaptıran’ Leyla Hanım’la...

Bir röportaj ve Gülen cemaati

Ece Temelkuran

Ayşe Arman’ın, ‘kocasını Amerika’daki Fetullahçılara kaptıran’ Leyla Hanım’la yaptığı röportaj enteresan. Zira Leyla Hanım’ın Fetullah Gülen Cemaati’ni tarifi, başına gelenleri anlatırken kullandığı dil yeniden okunmaya değer. Leyla Hanım’ın anlattıklarından çıkardığım şu:

Gülen Cemaati ‘nezaketle insanların üzerine çöken bir kabus’. Bir kanser gibi ürüyor ve bundan kurtulmak mümkün değil. Neredeyse mistik güçlere sahip bir canavar. Hatta ve hatta Gülen Cemaati, nasıl diyeyim, JR gibi bir şey! Dallas’taki JR gibi yani. Her zaman galip gelen kötü! Leyla Hanım’ın ruh hali bu.

Türk eşittir Fetullahçı!

Yurtdışına sık çıkanlar ya da yurtdışında yaşayanlar zaten bilir. Artık ‘yurtdışında Türkler’ dendiğinde ilk akla gelen Gülen cemaati mensupları.

Eğer onlar dışında birileri varsa, bir örgüt kurmuşlarsa bile o kadar silikler ki, yurtdışında Türkiye’yi Gülen Cemaati mensupları temsil ediyor.

Bu durum, Türkiye’nin Doğu’sunda otomatik olarak böyle. Batı’da ise Avrupa ve Amerika’da kalburüstü muhitlerde, mesela üniversitelerde, çokkültürlülüğün temsil edildiği her platformda sizi beni Fetullah Gülen’in müritleri temsil ediyor. Bu yüzden sinir krizi geçirebilirsiniz veya buna bayılabilirsiniz, fark etmez. Durum budur.

Eminim Leyla Hanım gibi çoluğunu çocuğunu ‘Fetullah’a kaptırmak’ derdi olan insanların sayısı da epey yüksektir. Bu bakımdan Arman’ın röportajı, ciddi bir temsil değeri taşıyor. Temsil değeri taşıyan şeylerden biri de Leyla Hanım’ın kullandığı dil. Deniyor ki, ’kaptırılan adam’ vaktiyle bohemmiş, içki içer, gezermiş ve fakat şimdi Kuran’ı elinden düşürmez olmuş, tesettürle ilgili karısına vaaz veriyormuş.

‘Kötü Kadın’ ve Fetullah

Şimdi bu size nasıl geliyor? Kötü mü? Yanlış mı? Leyla Hanım’ın Arman’a ‘Vay başıma gelenler’ diye anlattıkları, bu toplumun çoğunluğunun ‘Bak adam nasıl doğru yolu bulmuş Hoca efendi sayesinde’ dedirtecek cinsten.

Barı pavyonu bırakan bir adam var, bir kere! Şahane! Namaz kılıyor, dinle ilgileniyor, bu da iki! Nefis! Türkiye’de birçok insan bu röportajı ‘batağa batmış bir kadının hidayete eren kocasını da kendisiyle birlikte çamura çekmeye çalışması’ olarak okuyacaktır. Onlar Leyla Hanım’ı eski Türk filmlerindeki sarışın, uzun ağızlıkla sigara içen ve kahkahalar atarak kocasını kumar masasına oturtan ‘kötü kadın’ gibi görecektir.

Gazetenin cevap hakkı!

Başka bir mesele de sol ideolojiden öcü görmüş gibi korkan Beyaz Türklerin, muhafazakârlaşma karşısında yaşadıkları çaresizlik. Röportaj bu konuda da şahane bir örnek.

Leyla Hanım diyor ki ‘Bunlara karşı bir dernek mi kursak ne yapsak?’ 80’lerde darbenin ve uluslararası sermayenin yardımıyla yola çıkan, hâlâ ulusal ve uluslararası desteğe sahip olan, dünyadaki muhafazakârlaşma trendinin dalgasını süren, neo-liberal vahşetle koyun koyuna yatan ve daha birçok avantaja sahip olan bir ‘ekonomik ağa’ karşı dernekle mücadele etmeyi düşünmek, hakikaten benim de izlemek istediğim bir tecrübe olur.

Bir başka mesele Zaman gazetesinin ‘cevap hakkı’. Bu ‘ağ’ nasıl bir ağ diye her seferinde hayret ediyorum. Vaktiyle Habertürk’teki programımızda Şahin Alpay da aynı hissi yaratmıştı bende. Soli Özel Fetullah Hoca ile ilgili bir şey söylerken, kulağıma eğilip belki üç ya da dört kere ‘Bana cevap hakkı doğdu’ demişti. Niye? Doğduysa Hoca’ya cevap hakkı doğdu.

Zaman gazetesi için de aynı şey geçerli. Bir gazeteyse haberini, yorumunu yapar. Zaman’a cevap hakkı neden doğsun? Bir tarikatın ya da bir ekonomik çıkar grubunun yayın organına cevap hakkı doğar ama bir gazetenin Gülen Cemaatine laf edildi diye niye cevap hakkı olsun? Cemaate yakınlaşan herkes Hoca’nın bir parçası mı oluyor? Gülen’le ilgili bir şey denince, niye herkese cevap hakkı doğuyor?

Bir de tabii hep merak ederim: İnsanlar nasıl aniden değişiverirler? Bu bir kişilik meselesi sanırım. İnsanın bir dünya görüşü, sağlam bir ideolojik duruşu yoksa ‘Aslında hiç sandığımız gibi değillermiş’ gibi acayip bir argümanla hayatı değişiveriyor. Gülencilerin canavar olmadığını görünce, hoplaya zıplaya hidayete eriyor. Bu insanların kibar, sabırlı ve kararlı olması insanları niye bu kadar şaşırtıyor?  Evangelistler böyledir, bu mu bilinmiyor?!

Ece Temelkuran

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy35913 = 'okur' + '@';

addy35913 = addy35913 + 'ecetemelkuran' + '.' + 'com';

var addy_text35913 = 'okur' + '@' + 'ecetemelkuran' + '.' + 'com';

( '' );

35913 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


MİLLİYET- 12 Nisan 2009

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku