Ergin DOĞRU
Sinema salonlarında vizyona giren Saklı Hayatlar Türkiye’nin önemli bir gerçekliği olan Alevilere dikkat çekiyor. Türkiye’ deki yaşamları adeta saklı hayatlar olan Aleviler bu filmde kendi seslerini duyurmaya çalışıyorlar.
Türkiye’de kimi filmlerde Alevilikle ilgili değinmeler olsa da konu olarak Alevileri ve yaşadıkları sorunları ele alması itibari ile Saklı Hayatlar bir ilk kabul edilebilir. Kısıtlı bir bütçe ile çekilen ve kollektif bir birliktelikle ancak sonlandırılabilen film özellikle Aleviler arasında ilgi ile karşılandı.
Filmin sinema tekniği, dili vb konularını eleştirmenlere bırakırsak, eksik taşıdığı muhakkak ama bir ilk film olan Saklı Hayatları bu bakımlardan irdelemek ve sinema üzerinden eleştirmeyi çok gerekli görmüyorum. Kaldı ki bu anlamda bakıldığında muhakkak çok eleştirilecek yan bulunacaktır. Kurgusal geçişler ve senaryo bütünlüğünde kimi eksikler göze çarpıyor fakat filmi izlediğinizde her şeye rağmen salondan memnun ayrılıyorsunuz ve eksikler gözünüze çarpmıyor. Öte yandan çok ciddi bir eksiklik ve sırıtmanın olmadığını da hemen belirtmeli.
Saklı Hayatlar Türkiye’ de inkar politikalarına maruz kalmış Alevilerin sıkıntılarını anlatıyor. Konu Nergis ve Murat’ın aşkı üzerinden anlatılırken tarihsel önyargılar oldukça sade vurgulanıyor. Çorum katliamından kaçarak İstanbul’a yerleşen bir Alevi annenin korku ile kendini nasıl sakladığını evine yerleştiği, milliyetçi-muhafazakar aile ile ilişkileri anlatılıyor.
Alevilerin toplum içerisinde kendisini var etmesinin koşulu olarak korkuya dayalı olarak kendisini gizlemesi iyi aktarılıyor. Filmin en çarpıcı sahnelerinden kendisini gizlediği için Alevi olduğu bilinmeyen ailenin evde Kuran okuma sırasında evin küçük çocuğunun çok masum ve safça seccade sanarak, getirip evin ortasına attığı Hz. Ali resminden sonra evde toplananların kaçtığı sahne dikkat çekici .
Tüm Alevilerin benzer sahneleri yaşayarak toplum içerisinde yalnızlaştırıldığı yada dışlandığına hepimiz tanığız. Filmin yönetmeni herkesin bildiği bu gerçeği oldukça çarpıcı bir biçimde filme yansıtıyor. Aslında sinemada herkesin bildiğini aktarmak zordur, zira dil çarpıcı olmazsa izleyiciyi sıkma riski yüksektir. Bu filmde ise bu örnekler filme iyi yedirilmiş. Herkesin bildiği bir başka diyaloga baktığınızda bunu iyi anlayacaksınız;
Alevi olan Nergis ile miliyetçi-muhafazakar ailenin çocuğu olan Murat’ın aşkı açığa çıktığında milliyetçi-muhafazakar aile “bunlar Kızılbaş, seni evlatlıktan red ederiz” derken, Nergisin Alevi olan annesi ise” bizim yezide verilecek kızımız yok” diyor. İkiside tanıdık olan bu diyaloglar Türkiye’ de egemenlerin oluşturduğu önyargının ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.
Benzer diyaloglar ve çarpıcı sahneleri filmin bütününde görebilirsiniz. Film bu yönüyle aslında toplumdaki çelişki ve önyargıları iyi vurguluyor. Önyargıların eşit düzeyde olmasa da karşılıklı olduğuda vurgulanan diğer bir gerçek.
Film bu toplumda saklı hayatları yaşayan Alevilerin sıkıntılarını, mecburiyetlerini iyi anlatıyor . Alevilerin sıkıntılarını bilmek isteyenlerin, Alevileri kısmen de olsun tanımak isteyen Sünnilerin özelikle izlemesi gereken bir film Saklı Hayatlar. Yıllarca aşılmayan ön yargıları kırmak sinemanın diliyle daha da kolaylaşacaktır.
Her alanda olduğu gibi sinema sektörününde tekelleştiği günümüzde Saklı Hayatlar gibi doğru konuları yakalamış nitelikli projelerin devam etmesi ve gösteriminin sürmesi için herkesin Saklı Hayatlar'a destek vermesi gerekiyor. Bu tarzda filmlerin artmasını istiyorsak biz izleyicilere düşen filmleri izlemek.
Alevi Haber – 15 Mart 2011