Aksaray-Gülağaç ilçesine bağlı Saratlı kasabası, Kapadokya gezilerinde görülmesi gereken yerlerden. Aslında biz oraya gittiğimizde geceydi, nasıl bir yer olduğunu görmedik ama insanlarını tanıdık. Gecenin bir vakti rahatlarını bozduğumuz insanlar öyle sıcak karşıladılar ki, biz de hemen ekleyiverdik mutlaka görülmesi gereken yerler arasına.
Kasabanın belediye başkanı emekli bir öğretmen. Bizi aldığı gibi evine götürdü. Biz sobanın etrafında toplanıp ikram edilen şarabı yudumlarken, o kendi hikayesini anlattı.
Muharrem Kaplan, 1999 yılından beri başkanlık yapıyor kasabada. Denilene göre bu kadar süre içinde makamında oturduğu saatleri toplasanız bir gün etmezmiş. Biz diyenlerin yalancısıyız.
Sarıatlı’dan geçtim Nevşehir’e doğru
“Kasabamız 18. yüzyılda Türkiye’nin muhtelif yerlerinden gelen Alevi-Bektaşi inancını benimsemiş insanlardan oluşmakta. Bizim gelişimiz, yurt edinişimiz 160 yılı kapsıyor ama kasabanın tarihi çok derin. Bunun kanıtı da Romalıların yaşadığı bir yeraltı şehrinin kasabamızda bulunuyor olmasıdır. Daha eski devirlere ait kalıntılar da var. Fakat bölge olarak düşünürsek, bize çok yakın mesafede yine Gülağaç ilçesine bağlı Kızılkaya köyü yakınlarında yapılan kazıda Türkiye’nin ilkleri dediğimiz MÖ 9 ve 10. yüzyıla kadar giden bir yerleşim yeri var.”
Saratlı isminin yeni olmadığını söylüyor Kaplan. Buna kanıt olarak da Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinin ikinci cildinden bir alıntı yapıyor. Şöyle yazıyormuş: “Sarıatlı’dan geçerek Nevşehir’e gittim.” Çelebi geçip gitmiş oradan ya da ilginç bir şeyler bulamamış olacak ki başka bir şey yazmamış.
Temelde insan var
Kasabanın uzak tarihi böyle. Biraz da bugünden konuşalım. Saratlı 2000 yılında kasaba olmuş. 2004 yılında ilk seçimlerde bir öğretmen belediye başkanlığı görevini yürütmüş. 1999’dan beri ise Kaplan yapıyor bu işi. Ne yapmışlar bu kısa sürede peki: “Bu kısa süre içerisinde Saratlı’da hem fiziksel dönüşüm hem de beyinsel bir dönüşüm sağlamaya çalıştık ve belli oranlarda da başardık. Bizim belediye anlayışımız sadece yolları yapmak, çöp toplamak, kaldırım yapmak olayı değil. Bizim benimsediğimiz aynı zamanda sosyal belediyecilik; yani insanı temel alan, insanı dönüştüren bir anlayış. Yolları yaptık, garajını, mezarlığını, spor kompleksini yaptık; kaldırımlarını, parkını, bahçesini yaptık. Bunlara ek olarak da eğitime, yani insana yöneldik. Dönüşümün insan ile sağlanacağını düşündüğümüz için birçok programlı lise hayata geçirdik. Üniversitede elliye yakın öğrencimiz var bu liseden mezun olan. Ve biz yerel yönetim olarak bu öğrencilerimize maddi destek veriyoruz. Liseye gelen öğrencilerin de yol ve diğer giderlerini karşılamaya çalışıyoruz.”
Biz herkesi severiz
Başkan pek ayrıntılarına girmek istemiyor ama yine de ucundan söyleyiveriyor: “Alevi Bektaşi inancına bağlı insanlar olarak bizim elbette sorunlarımız var.” Ve devam ediyor: “Bizim felsefemizin başında sevgi ve dayanışma var. Mutlaka bazı sorunlar oluyor. Türkiye bunu aşamadı ne yazık ki. Siyasi olarak mutlaka hükümetlerin kendilerine yakın olan belediyelere daha farklı yaklaştıklarını biliyoruz. Bu ne yazık ki böyle. Biz kıt gelirlerimize rağmen kasabamızı fiziksel olarak da dönüştürdük. Yollarını yaptık. Kasabamızı Nevşehir-Aksaray devlet yoluna bağlayan yolu genişlettik. Ayrıca kasabamızın içindeki yolları yaptık, genişlettik, asfaltladık. Yine vatandaşın rahatı için Arnavut kaldırımı ile merkezden kenarlara doğru döşemeye başladık.”
Türkiye’nin sorunları neyse bizim sorunlarımız da onlar
“Kasaba halkının temel sorunu Türkiye gerçeğinden ayrılmayan işsizlik sorunudur” diyor Kaplan: “Saratlı da bu ülkenin bir parçası nihayetinde. Bir de yağış yok, tarım gelişmemiş, yoğun tarım yapılmıyor. Göz boyayacak şekilde tarımsal destek adı ile birkaç kuruş veriliyor ama bunlar yeterli olmuyor elbette. Çiftçi daha bilgili olmalı, alternatif ürünler konusunda eğitilmeli. Yerin altında su var ama çıkarılmıyor. Devletin çıkarması ve suyun kullanımı konusunda çiftçiyi eğitmesi gerekiyor ama bunlar yapılmıyor.”
Ama Saratlı bir turizm bölgesinde bulunuyor, bundan nasıl faydalanıyorlar: “Tüm Anadolu turizm bölgesi. Bu bir avantaj Anadolu için. Ama bugüne dek ciddi olarak ele alınmamış bu konu. Tarihi ve kültürel değerler ve eserler de çok ciddi bir şekilde korunmamış, tahrip olmuş. Şimdi biz Saratlı yerel yöneticileri olarak arkadaşlarımızla oturduk düşündük ne yapabiliriz Saratlı için, öz kaynaklarımızı artırmak için diye. Ve Kapadokya’ya bağlı olarak turizm aklımıza geldi. Bizim de yeraltı şehirlerimiz var Romalılardan, Bizanslılardan kalma. Biz onları kendi gücümüzle temizledik, çevre düzenlemesini yaptık.” Tabii bunları yaparken maddi manevi destek alamamışlar ilgili kurumlardan. Fakat kendi çabaları ile yaptıklarının karşılığını almışlar fazlası ile. Bugün Saratlı’ya yılda en az 50 bin yabancı geliyor.
Başkan, insanların buraya geldiklerinde sıcak karşılandıklarını da anlatarak şunları söylüyor: “Biz yetmiş iki millete aynı nazarla bakarız. İnsanlarla daha rahat kaynaşıyoruz, etkileşime giriyoruz, bu da paranın ötesinde dönüşüm dediğimiz olayda ayrı bir zevk katıyor.”
Peki halka yansıyor mu bu turizm geliri: “Aslında tarım kasabası. Turizm gelirinden çok fazla yararlanamıyor. Halka yatırım yapıyoruz tabii ama halkın direkt cebine giden bir şey yok. Yeraltı şehrinin orada olana aileler bebek satıyorlar.”
Bektaşi demsiz olur mu?
Bir de şarabı var Saratlı’nın. Bektaşi demsiz olur mu? Ama Saratlı şarabı evlerde yapılıp tüketiliyor. Ekonomik değeri olmadığı için bağlar kurumaya başladığı için üzüm de olmuyor. “Ama aslında bunu daha büyük çapta yapıp ekonomik kazanca dönüştürmek lazım. İmal edip pazarını bulmak lazım ama bunlar yapılmayınca olmuyor işte” diyor Kaplan ve ekliyor: “Şarabımızın en önemli özelliği kimyasal aktif madde olmaması, kükürtdioksit yok içinde. Aslında şarabı saklamak için kükürtdioksit gazı basılır ve mantarlanır. Bizim şaraplarda bu yok. Bu da ona ayrı bir tat verir.”
Taylan Özgür EFE / EVRENSEL HAYAT
EVRENSEL - 23 Aralık 2007