... Ara salonda da polisle protestocular arasında tartışmalar sürdü. Baktım salonda ayağa kalkıp tek başına protestoyu başlatan kır saçlı bayanla eşi de oradalar. Öğrendim ki bu yaşlı insanlar, 2 Temmuz Sivas kıyımında kızları yakılan acılı ana babaydılar. Polis ortalığı yatıştırmaya çalışıyor, Kim gelirse gelsin onlar konuk… demeye getiriyordu. Bu açıklama ne acılı ana babayı ne de protestocuları ikna edebildi. Hep birlikte şunları söylüyorlardı, Biz de Sivas'a türkü çağırıp semah dönmeye gittik, onlar bizi yaktılar, bizi yakanlara hoşgörü olur mu, Serçeşme'ye akan kanımızı izlemeye mi gelmişler… Sonra duyduk ki o acılı ana baba fenalaşmışlar, tansiyonları yükselmiş. Soruyorum bir tanık bir vatandaş olarak, kimin hakkı var, Muharrem ayı, Cem töreni, Alevi açılımı şu bu adlar altında Alevilerin acılarını deşip onurlarını kırmaya? Nedir amaç, ne yapılmak isteniyor? Tüm ülke insanları sünnileştirilse ne olacak, başımız göğe mi erecek, bugünden daha mı iyi olacak ülkemiz. Bırakın farklılıklarımızla bir arada yaşayalım. Gölge etmeyin başka ihsan istemez. Nedir Aleviler, Kürtler üzerinde oynanan oyunların perde arkası?...
Başak GÖKÇE : Serçeşme'de İzlenen Cem Töreni mi, Akan Kanlar mı ? …
22 Ocak 2007 günü Hacıbektaş'a yolum düştü. Türbede indim. Saat 14.00 sularıydı. Hacıbektaş Kültür Merkezi önünde polis kalabalığı ile Kültür Merkezi'ne yönelen insanlar dikkat çekiyordu. Vatandaşın birine sordum, Ne var burada diye. Cem töreni yapılacak, dedi. İçimden, iyi dedim gelmişken bir Cem töreni de izleyip gitmiş olurum. Ancak kapıda, girişte ve salonda etkinliği kimin düzenlediğine yönelik ne duyuru, ne açıklama ne de bir afiş vardı. İnsanlar sessizlik içinde salonu dolduruyorlardı. Kenarda bir koltuğa oturdum. Etkinlik uzarsa kimseyi rahatsız etmeden kolayca çıkabileyim diye. Neyse etkinlik başladı. Halk ozanları deyişlerini saz eşliğinde okumaya başladılar. On beş dakika geçip salon dolmaya başladıktan sonradır ki içeride bir hareketlilik oldu. Kalabalık bir gurup ön sıradaki protokol koltuklarına buyur edildi. Yapılan anonsta anlaşıldı ki gelen milletvekilleri arasında BBP Sivas milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu da vardı. Adı okunur okunmaz salondan ıslıklar ve yuhalamalar yükseldi.
İnsanların morallerini bozup canlarını sıkmaya bu olay yetmişti. Kulak verdim ne oluyor diye. İnsanların kafaları karışıktı. Kimdi bu etkinliği düzenleyen, protokole çağrı çıkaran kimdi. İnsanlar nasıl doldurmuşlardı salonu. Kulağıma ilişen, etkinliği belediyenin düzenlediği yolunda insanlarda bir yanılsama yaratıldığıydı.
Neden Alevileri ilgilendiren "Aşure ve Cem Töreni" türünden etkinliklere Alevilere karşı tavrı bilinen üstelik 2 Temmuz 1993 Sivas cankıyımında insanları kurtarabilecekken ölüme gönderen bir partinin genel başkanı çağrılır ki? Bu salondaki herkesin dikkat ve tepkisini çekti. Salonun önlerinde kır saçlı bir bayan ayağa kalkmış sesi pek duyulmasa da oldu bittiye getirilen bu durumu protesto ediyordu. Yönünü kalabalığa dönüp seslenirken onları da tepki göstermeye çağırdığını anladım. Ama salon hipnoz edilmiş gibi suskundu. Ardından gençler protesto ettiler. "Ne işi var bunların… Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya mı gelmişler…" dediğini duydum. Görevliler müdahale edip salon dışına çıkarmaya çalışırlarken arkalarda kaynaşmalar oldu. Yeniden ıslık ve yuhalama sesleri yükseldi. Protestocular salona yönelik, Daha ne duruyorsunuz…Bunlar Serçeşme'ye bizim akan kanımızı izlemeye gelmişler… diyerek salonun boşalmasında etkili oldular.
Ara salonda da polisle protestocular arasında tartışmalar sürdü. Baktım salonda ayağa kalkıp tek başına protestoyu başlatan kır saçlı bayanla eşi de oradalar. Öğrendim ki bu yaşlı insanlar, 2 Temmuz Sivas kıyımında kızları yakılan acılı ana babaydılar. Polis ortalığı
yatıştırmaya çalışıyor, Kim gelirse gelsin onlar konuk… demeye getiriyordu. Bu açıklama ne acılı ana babayı ne de protestocuları ikna edebildi. Hep birlikte şunları söylüyorlardı, Biz de Sivas'a türkü çağırıp semah dönmeye gittik, onlar bizi yaktılar, bizi yakanlara hoşgörü olur mu, Serçeşme'ye akan kanımızı izlemeye mi gelmişler… Sonra duyduk ki o acılı ana baba fenalaşmışlar, tansiyonları yükselmiş. Soruyorum bir tanık bir vatandaş olarak, kimin hakkı var, Muharrem ayı, Cem töreni, Alevi açılımı şu bu adlar altında Alevilerin acılarını deşip onurlarını kırmaya? Nedir amaç, ne yapılmak isteniyor? Tüm ülke insanları sünnileştirilse ne olacak, başımız göğe mi erecek, bugünden daha mı iyi olacak ülkemiz. Bırakın farklılıklarımızla bir arada yaşayalım. Gölge etmeyin başka ihsan istemez. Nedir Aleviler, Kürtler üzerinde oynanan oyunların perde arkası?... Bu perdenin arkasını, Hacıbektaş ve Yükseköğretim Kurumlarına Yardım Derneği'nin çıkardığı Hacıbektaş Dergisi'nin Kasım-Aralık 2007 tarihli 96. sayısından okuyalım. Dergi, 2002 yılından geriye son 53 yılın karşıdevrim kronolojisini çıkarmış. Yalnızca 1997 yılını onun da bir bölümünü aktarıyorum.
"1997: Refah Partili Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, 'Laiklere şeriat enjekte edilecek' diyordu.
1997: Şevket Yılmaz, 'Allah'ın size soracağı soru şöyle: Küfür düzeninde İslam Devleti olsun diye niye çalışmadın?'
Hasan Hüseyin Ceylan, 'Bu vatan bizimdir, rejim bizim değildir kardeşlerim. Rejim ve Kemalizm başkalarınındır. Türkiye yıkılacak beyler!'
Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe, 'Bu törenlere içim kan ağlayarak katılıyorum. Bu düzen değişmeli. Bekledik, biraz daha bekleyeceğiz. Gün ola harman ola. Müslümanlar içlerindeki hırsı, kini eksik etmesin.'
Şanlıurfa Belediye Başkanı Çelik, 'Ben kan dökülmesini istiyorum. Demokrasi böyle gelecek, fıstık gibi olacak.' diyorlardı…"
Yukarıdaki alıntılar yorum götürmez derecede açık değil mi. Protestocuların çığlığı, tepkisi, duyarlığı bir o derece yerinde ve gerekli değil mi. Sol sol diye eze gelip marjinal diye küçümsediğiniz bu ülkenin solcuları hâlâ bu toplumun sigortası, yüz akı ve vicdanı olmayı sürdürüyor. Sözümü son bir tümceyle bitireyim. Ülkenin irili ufaklı yöneticileri ile milletvekilleri Muharrem ayı ve Cem törenleri düzenleyip katılım yarışına gireceklerine eğer Alevilere karşı içten ve çekilen acılara karşı duyarlı iseler, işe, 35 aydının yakıldığı Sivas Madımak Oteli'ni "Demokrasi ve İnsan Haklarına Saygı Müzesi" ya da "Kültür ve Sanat Müzesi"ne çevirmekle başlasınlar. Acılı insanların Cem törenlerine katılıp Serçeşme'ye yara deşmeye akan kanı izlemeye gelmesinler. Elbet eğer azıcık olsun acı çeken insanlara saygı kalmışsa bu böyledir. Vatandaş olarak gazetenize yazarak duygu ve tanıklığımı kamuoyu ile paylaşayım istedim.
Başak Gökçe
Sulucakarahöyük Gazetesi
Serçeşme /HACIBEKTAŞ
24 Ocak 2008