Rıza Zelyut / Güneş
AKP hükümeti, Alevilerle ilgili gerçeklerin tespit edilmesi için çalıştaylar düzenlemeye başladı. Bunlardan ilkine Alevi örgütleri davet edildiler. Devlet Bakanı Faruk Çelik'in denetimindeki ilk toplantıda; 35 Alevi Bektaşi temsilcisi şu konularda ortak karara vardılar:
Cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması,
Zorunlu din derslerinin kaldırılması,
Madımak Otelinin müze yapılması,
Alevi köylerine cami yapma uygulamasından vazgeçilmesi ve atanan imamların geri çekilmesi,
Alevi İnanç Merkezleri'nin Alevi Kurumlarına teslim edilmesi.
Sıkıntının atlatılması için Alevi ve Sünni halk katmanlarının birbirlerini tanıması ve birbirlerine iyi gözle bakması gerekiyor. Bunun için okullarda, isteğe bağlı olarak Alevilik eğitimi verilmelidir. Bazı Alevi örgütlerinin bu isteğe laiklik gerekçesiyle karşı çıkması; Alevilik eğitiminin dışlanmasını gerektirmiyor. Çünkü; Alevi örgütleri istedi diye din dersi eğitimi (Sünnilik eğitimi) de kaldırılmıyor.
KİM BU ADAMİSYENLER
Hükümet; 8 Temmuz'da akademisyenlerle bir Alevi Çalıştayı daha düzenledi. Bu toplantıya çağrılanların çoğu Alevilere karşı önyargılarla dolu isimlerdi. Zaten bunlar konuşmalarında da kendilerini ele vermişler. Öyle ki bazılarını Bakan Çelik uyarmak zorunda kalmış.
O toplantıya katılan çok değerli bilim insanlarımızı elbette ki ayrı tutuyorum. Prof. Ahmet Yaşar Ocak, Doç. Ali Yaman, Atilla Erden, Prof. Binnaz Toprak, Fuad Bozkurt, Hüseyin Bal, Tarhan Erdem gibi akademisyenler, gerçekten de Alevi toplumunun da kabul edip tespitlerine katılacağı isimler. Fakat; Mümtazer Türköne gibi bir ismin oraya çağrılması; hükümetin girişimi hakkında kuşkulanmamıza yol açtı. Onun; 'Aleviler iktidara gelme umudu taşımadıklarından darbelere destekçi oluyorlar!' anlamında konuşması da kendisinin akademisyen değil provokatör olduğunu göstermeye yetiyor. MHP, ANAP, DYP derken AKP iktidarıyla birlikte bu partiye yelken açan birisinden nasıl objektif yargı beklersiniz? Ya Nevzat Tarhan orada ne geziyordu? Onun zihniyetinin Alevilerin varlığını tehdit eden bir çizginin sözcüsü olduğunu bilmeyen mi var? Bu adamın; Alevilerin birileri tarafından kullanılmaya açık olduğunu söylemesi, aslında kendisini tarifidir diye düşünmek gerekiyor.
Akademisyen görüntülü son manzara, Alevi aydınlarında Fethullahçıların durumu kontrol etme girişimi gibi bir izlenim yarattı. Bakan Çelik, böyle düşünüyor demiyorum ama gelinen sonuç odur.
CHP NE YAPACAK?
Eğer hükümet Alevi gerçekliğini öğrenmek istiyorsa; bunu daha çok içeriden alınacak bilgilerle yapmak zorundadır. Mümtazer Türköne ve Nevzat Tarhan gibi gibi Fethullahçı tiplerden alınacak bilgilerle konu çözülmez tam aksine kronikleşir. Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan olumlu fetva almaya kalkışmak da boşuna beklemektir. Çünkü; Diyanet, varlığını Alevi gerçeğini inkar etmeye borçludur. Sorunu, dinsel olarak bile değil; insan hakları ve demokratik hak talebi olarak görmek; hükümetin daha rahat hareket etmesini sağlayacaktır. Bu konudaki Milli Güvenlik Kurulu vesayeti de artık ciddiye alınmamalıdır.
Eğer AKP; siyasi gücünü TBMM'de bu yönde kullanırsa; tarihi bir adım atmış olur.
MHP; Alevi toplumunu rahatlacak önlemlerin alınması için Meclis'te her türlü desteği vereceğini açıkladı.
Buna çıkarsa CHP karşı çıkar.
Çünkü; sıkıştırılmış bir Alevi toplumunun oyunu almak CHP için kolay bir yöntem... Bu yol da yıllardır kullanılıyor.
Hükümet; akıllı davranır da Alevi örgütleri, entelektüelleri ve akademisyenleri ile yürüyüp konuyu yasal sonuçlara bağlarsa; CHP'nin işi çok çok zorlaşacaktır. Çünkü; CHP Lideri Baykal; Alevilerin isteklerini çözüme kavuşturmayı, 'Biz iktidara geldiğimizde hallederiz!' diyerek olmayacak bir tarihe ertelemektedir. Bunu hem de Alevilerin gözünün içine baka baka Ocak ayında İstanbul'da söylemiştir. AKP hükümeti; Alevi açılımını siyasi/yasal sonuçlara ulaştırırsa, gerçekten de çok önemli bir demokratik adım atmanın başarısını yaşamış olacaktır.
Biraz daha umutlanarak beklemekteyiz.
GÜNEŞ - 17 Temmuz 2009