Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Fevzi Gümüş, Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın "Müslüman çoğunluğun Türkiye'de dini özgürlük sorunu yaşadığı" yönündeki açıklamalarına tepki göstererek, "Bu gelişmeler AKP tipi faşizmin somut bir tezahürüdür. Artık AKP'nin gerçek yüzü dinci boyası dökülmüştür" diye konuştu.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Gümüş yaptığı açıklamada, Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi üyelerine hitaben yaptığı konuşmada, Türkiye'de sadece gayrimüslimlerin değil Müslümanların da dini özgürlüklerini yaşamalarında sorunlar olduğuna ilişkin sözlerini protesto ederek, "AKP'nin çifte standartlı özgürlük anlayışının tipik bir yansıması" değerlendirmesinde bulundu.
Ülke islamileşirken, AKP faşistleşiyor
Türkiye'de 87 bin caminin, sadece Sünniliğin Hanefi ekolüne mensup vatandaşlara hizmet veren yaklaşık 100 bin çalışanı bulunan Diyanet İşleri Başkanlığı'na değinen Gümüş, “Binlerce imamı, resmi ya da gayri resmi açılan Kuran kurslarını unutuyor. Türkiye'de Müslümanların da özgürlük sorunu varsa Ramazan ayında yemekhanelerin, çay ocaklarının kapatılması, TRT'de sadece Sünnilere hitap eden programların yayınlanması, nasıl izah edilecektir?” diye konuştu.
Alevi köylerine cami yapılmasının ve imam yollanmasının “özgürlük” anlayışıyla açıklanamayacağını belirten Gümüş, Babacan'ın "Müslümanların da özgürlük sorunu var" derken aslında devletin ve toplumun İslamileştirilmesini kastettiğini söyledi. Gümüş, "Müslümanlara dini özgürlük talep eden Babacan ve partisinin, Müslümanlığın kamu olanaklarıyla finanse edilmesine hiçbir itirazda bulunmaması gözden kaçmayacak bir çelişkidir" dedi.
Tarikatlar ve cemaatler yok olmadan dini özgürlük hayal
Gümüş, "Bu son gelişme göstermiştir ki AKP Hükümeti demokrasi söylemini kendi faşist ve gerici uygulamalarına kılıf olarak kullanmakta, dikkat çekici düzeyde tutumunu saldırganlaştırmaktadır” diye açıklamada bulunurken, bakanın sarf ettiği sözlerin AKP tipi faşizmin somut bir tezahürü olduğunu vurguladı.
Diğer yandan, Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Profesörü Şahin Filiz de, Babacan’ın sözlerini eleştirirken, siyasetin yarattığı dine özgürlük talebinde bulunmanın, bir partinin yarattığı dine egemenlik sağlamak olduğunu ifade etti.
Filiz, "Kusura bakmasınlar, hiç kimse kendi siyasal çıkarları için yarattıkları dine, Türkiye'de özgürlük talebinde bulunarak laikliğe saldıramaz. Bu laikliğe saldırının dolaylı biçimidir. Laiklikten rahatsızlığın dolaylı biçimidir" dedi. Filiz, öncelikle tarikat ve cemaatlerin baskısından kurtulmak gerektiğini söylerken, tarikatların ve cemaatlerin yaratmış olduğu bir ortamda vatandaşın özgürce dinini yaşamasının zor olduğunu ifade etti.
SOL GÜNLÜK SİYASİ GAZETE - 30 Mayıs 2008, Cuma
Muhalefet ve ilahiyatçılardan, Dışişleri Bakanı Babacan’a sert tepki:
‘Bir bakan ülkesini şikâyet etmez’
Onur Öymen: Türkiye’de hem Müslüman hem de Lozan Antlaşması ile saptanmış diğer azınlıklar dinlerini özgürlük içerisinde yaşıyor. Türkiye’de yasak olan şey dinin kendisi değil, dini siyasete alet etmek. Hükümeti de rahatsız eden bu.
Masum Türker: Dışişleri Bakanlığı görevi Babacan’a yakışmıyor. Bir dışişleri bakanı ülkesini şikâyet etmez. Sayın Babacan, dünyada kendi ülkesini şikâyet eden ilk Dışişleri Bakanı olarak tarihe geçmiştir.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Muhalefet partileri ve ilahiyatçılar “Türkiye’de sadece gayrimüslim azınlıklar değil, Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yaşıyor” diyerek Türkiye’yi AB’ye şikâyet eden Dışişleri Bakanı Ali Babacan’a tepki gösterdi.
Babacan’ın, Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi’nde Türkiye’de Müslümanların dini özgürlüklerini yaşayamadığını söylemesi, tüm çevrelerce eleştirildi. Toplantıya katılan CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Türkiye’de hem Müslüman hem de Lozan Antlaşması ile saptanmış diğer azınlıkların dinlerini özgürlük içerisinde yaşadığını belirtirken, “Türkiye’de yasak olan şey dinin kendisi değil, dini siyasete alet etmek. Hükümeti de rahatsız eden bu” değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de Dışişleri Bakanı olduğu dönemde aynı şeyi yaptığını anımsatan Öymen, “Adama sormazlar mı, hangi din özgürlüğü yok? Kimin ibadetini yerine getirmekte sıkıntısı var? Hacca mı gidemiyorlar, namaz mı kılamıyorlar? Şimdiye kadar özgürdüler de özgürlükleri yeni mi ortadan kalktı?” dedi.
Öymen, Türkiye’de herkesin ibadetini istediği gibi yaptığını ve bu özgürlüklerin anayasa ve Lozan Antlaşması ile garanti altına alındığını vurguladı.
DSP İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert de, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği önergede şu sorulara yanıt istedi:
“Hükümetlerimizin baskısıyla bizlerin yaşayamadığı dini vecibelerimiz nelerdir? Ülkemizde böyle bir sorun yokken varmış gibi dış ülkelerde anlatmakla ne yapmak istiyorsunuz? Bugüne kadar kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinden hangisi yüce dinimizin emirlerinden olan ‘İslamın şartları’nın yerine getirilmesinde müminlere yasak uygulamıştır? Hacca mı gidemiyoruz? Oruç mu tutamıyoruz? Namaz mı kılamıyoruz? Sizden başka şikâyeti olan var mıdır? Açıklar mısınız?”
DSP Genel Sekreteri Masum Türker, Dışişleri Bakanlığı görevinin Babacan’a yakışmadığını belirterek, “Bir dışişleri bakanı ülkesini şikâyet etmez. Sayın Babacan, dünyada kendi ülkesini şikâyet eden ilk Dışişleri Bakanı olarak tarihe geçmiştir” dedi.
Babacan’ın söylediğinin tersine, Türkiye’de herkesin inançlarının gereğini yerine getirebildiğini, bu konuda herhangi bir baskının da söz konusu olmadığını anlatan Türker, Türkiye’de inanç özgürlüğünün anayasa ile güvence altına alındığını anımsattı. Türker, Babacan’ın istifa etmesini ve Türk halkından özür dilemesini istedi.
İlahiyatçılar tepkili
Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şahin Filiz, Türkiye’de gerek Müslümanların gerekse gayrimüslimlerin dinlerini özgürce yaşayabildiklerini söyleyerek, “Türkiye kadar insanların kendi dinini özgürce yaşayabildiği bir ülke yoktur. Özgürlükten yoksunluk olarak değerlendirmelerde bulunmak yetkili bir ağza yakışmıyor” dedi.
Filiz, “Madem böyle bir baskı var, neden 6 yıldır düzeltmediler? Kendi yarattıkları dinsel, siyasal simgelere mi özgürlük bekliyorlar? Kusura bakmasınlar, hiç kimse kendi siyasal çıkarları için yarattıkları dine, Türkiye’de özgürlük talebinde bulunarak laikliğe saldıramaz. Bu, laikliğe saldırının dolaylı biçimidir” değerlendirmesini yaptı.
Filiz, “Eğer ki Babacan tarikatların ve cemaatlerin Türk halkına olan dinsel baskısından söz ediyorsa, o zaman kendisine katılıyorum. Ancak Atatürk’ün kurmuş olduğu din özgürlüğünde, böyle bir kısıtlama söz konusu olamaz” dedi.
Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz da “Dine müdahale söz konusu değil. Dini özgürlüklerden neyi kastediyor, neler yaşanamıyor onu Sayın Bakan anlatacak” dedi.
Türkiye’nin laik bir devlet olduğunu kaydeden Yılmaz, “Laik devlette Müslümanlar neyi yapabiliyorsa Türkiye’de Müslümanlar onu yapabiliyorlar” diye konuştu.
Cumhuriyet - 30 Mayıs 2008, Cuma