Değerli araştırmacı ve AKP milletvekili Reha Çamuroğlu'nun girişimi ve önerileri doğrultusunda hükümetin Alevilerle ilgili esaslı bazı düzenlemelere hazırlandığı anlaşılıyor. Özeti şu: Cemevlerine ibadethane statüsü verilecek, dede ve zakirler için 3 bin kadro açılacak, Alevilik, Diyanet'ten ayrı bir çatı altında kurumsallaşacak... Ankara ve İstanbul'da dergâh büyüklüğünde iki cemevi açılması, hükümetle Alevi toplumu arasındaki ilişkileri yürütmek maksadıyla 40 kişilik bir kurul oluşturulması vs. de var projenin ayrıntısında.
Diyanet'ten ayrı bir dini yapının Türk devlet geleneğine aykırılığını tartışmayı bir tarafa bırakıyorum. Şu kadarını ifade edeyim; Osmanlı ve Türkiye resmiyette ifade edilmiş olsun ya da olmasın, Sünni- Maturidi İslam geleneği üzerine inşa edildi. İmparatorluk asırları boyunca fetva makamına gelen şeyhülislamlar bu çizgidedir; Cumhuriyet'in kuruluşundan günümüze Diyanet İşleri Başkanlığı makamına atamalarda aranan vasıf da bu. Tesadüfi bir durum değil sözünü ettiğim. Atatürk'ün isteği üzerine TBMM rahmetli Elmalılı Hamdi Yazır'ı Kuran meali ve tefsir hazırlamakla görevlendirirken bu büyük din âlimiyle yapılan sözleşmeye yine Atatürk'ün işaretiyle eserin, 'Ehl-i Sünnet vel- Cemaat akaidi, Hanefi mezhebi ve Maturidi itikadına uygun' hazırlanacağı hükmü konulmuştur.
Bunları inanç sahasında köklü bir düzenlemeye gidilirken şu an hangi noktada bulunduğumuza dikkat çekmek için yazdım. Ancak Alevi toplumunun tarihten günümüze taşıdığı ciddi sıkıntıları olduğunu, gerek istismara yol açması bakımından gerekse çağa yakışmayışı dolayısıyla mevcut durumun düzeltilmesi gerektiğini inkâr etmek de mümkün değil.
Umarım Çamuroğlu'nun, Diyanet'ten sorumlu Devlet Bakanı Said Yazıcıoğlu'nun ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'nun sağduyularıyla tarihle çatışmadan Alevi toplumunun sıkıntılarını giderecek makul bir yol bulunur.
Bu vesileyle üzerinde durmak istediğim konu, düzenlemenin diğer tarikatlarla ilgili bir iyileştirmeyi gündeme getirip getirmeyeceği... Cemevlerini 'dini mekân' sayıp Sünni geleneğe bağlı tarikatların dergâh olarak kullandıkları mekânları saymamak bence adaletli olmaz. Hükümet konuyu Aleviler üzerinden çözmek istiyor olabilir. Yani, biz cemevleri, dedeler ve zakirlerle ilgili düzenlemeyi yapalım, Sünni tarikatlar da bu yaklaşımı emsal göstererek önce Türk mahkemelerine, sonuç alamazlar ise AİHM'ye başvurarak uygulamanın teşmilini sağlasınlar, diye düşünebilir.
İnanç alanında bir düzenleme yapılacaksa, bunu tek cemaate dönük düşünmek yanlış olur. Herkesin bildiği gerçek şu: İslam şemsiyesi altındaki tüm meşrep ve yollar günümüzde fiilen serbest ama resmiyette yasak! Bunun inanç alanını istismara açık halde getirdiği herhalde tartışılmaz.
Söylemek istediğim, şayet bir düzenlemeye gidilecekse, bunun Alevilik'le sınırlı kalmasının sıkıntı doğuracağıdır... Bütün tarikatlara dönük bir düzenleme hedeflenirse o zaman yaraya neşter vurulmuş olur. Alevilerin kimin dede kimin zakir olduğunu bilmeye, fiilen mevcut ama hukuken yok sayılan cemevlerinde geleneklerine uygun olarak törenlerini serbestçe icraya ihtiyaç duydukları ve buna hakları olduğu; ama Sünnilerin kimin gerçek şeyh olduğunu bilmeye, fiilen mevcut ama hukuken yok sayılan dergâhlara rahatça girip diledikleri ayini yapmaya haklarının olmadığını söylemek mümkün mü?
Osmanlı çözümünü yeniden keşfetmeye yönelinecek nokta işte budur..
İmparatorlukta Şeyhülislamlık çatısı altında Alevi-Bektaşi inancının İstanbul'daki Mevlevi Postişini tarafından temsil edildiği, diğer yedi tarikat şeyhinin de görev aldığı bir 'Meclis-i Meşayih' (Şeyhler Meclisi) mevcuttu. Bu heyet dergâhlarda görev yapacak kişileri imtihanla belirleme, icazetlerini kontrol etme ve yasadışı bir yola sapıp sapmadıklarını denetleme, gerektiğinde azil yetkisine sahipti. Bu meclisin tüzüğü mevcut. Okuyun bakın. Şayet böyle bir düzenlemeye gidilirse laiklik yara alır ya da mevcut kirli ortam düzelmez derseniz, sözlerimi geri almaya hazırım. 1868'de kurulan bu resmi heyetin ilk başkanının Osman Selahaddin Dede yani Alevi- Bektaşi geleneğine uzak olmayan bir Mevlevi dedesi olduğunu, aynı dönemde kabinede Meclis-i Meşayih Nazırığı yani bakanlığı görevini de Celaleddin Dede'nin yaptığını hatırlatayım...
Avni ÖZGÜREL
RADİKAL - 28.11.2007