Erzurum’un Aşkale İlçesi’nin “düşman işgalinden kurtuluşunun 90. yıldönümü” kutlamalarındaki “temsili katliam” tartışma yarattı. NTVMSNBC, psikolog ve tarihçilere, bu törenlerin özellikle çocuklar açısından etkilerini sordu.
İSTANBUL - “Düşman işgalinden kurtuluş yıldönümü”, hemen her il ve ilçede temsili oyunlarla kutlanıyor. Ama bu yıl, Erzurum’un Aşkale ilçesinde yapılan tören, temsili de olsa bu “nefret” törenlerinin tartışmaya açılmasına vesile oldu. Uzmanlar, bu törenin, izlemek zorunda kalan çocuklar kadar yetişkinler üzerindeki etkiye dikkat çekerken, Hrant Dink ve Rahip Santoro cinayetleri ile Malatya katliamı zanlılarının sözlerini hatırlattılar. Belediye Başkanı’nın “Tarihi öğretmeye çalışıyoruz” savunması da okullardaki tarih eğitimini bir kez daha gündeme getirdi. Yunanistan’la yapılan anlaşma sonucu, karşılıklı olarak tarih kitaplarından “nefret, hamaset ve düşmanlığın ayıklanması” kararı alınmıştı; ancak, “nefret” törenleri, ders kitaplarının değiştirilmesinin yeterli olmadığını ortaya koydu.
“Aşkale’nin Düşman İşgalinden Kurtuluşu” töreni, viski ve bira şişelerine doldurulan çayı “içki” diye içen ‘temsili Ermeni’ çetesinin sarhoş olmasıyla başlıyor. Ermenileri her yıl olduğu gibi, belediye işçileri canlandırıyor. Evleri basıp, bebekleri tek tek süngüden geçiren çete, daha sonra camiyi basıyor; ezan okuyan imamı dışarı çıkarıp, kurulan darağacına asıyor. Temsili ‘idam’ töreni, yaklaşık 5 dakika sürüyor. Tören, Aşkale Lisesi öğrencilerinin canlandırdığı Türk milis kuvvetlerinin ilçeye girmesi ve Ermeni çetecileri kovmasıyla son buluyor.
İzleyiciler, Ermeni çetelere öfkeyle bağırıyor, Türk milisleri alkışlıyor ve tören sona eriyor. Protokolün ve eğitimin gereği olarak izlemek zorunda bırakılan çocuklar ise, şaşkına dönüyor.
ERMENİ ROLÜYLE GÖREVLENDİRİLEN İŞÇİLER DERTLİ
Temsili tören nedeniyle en dertli olanlar ise, Ermeni rolünü oynayan belediye işçileri. Törenden sonra günlerce “Ermeni uşağı” diye çağırıldıklarını söyleyen işçiler, hiç istemedikleri halde, her yıl aynı “rolü” oynamak zorunda kalmaktan dert yanıyorlar. İşçilerden Celal Akar, “Bu rol beni ve çevremdekileri çok etkiliyor. İlk yıllar Ermeni uşakları diye tartaklayanlar oluyordu” dedi. Asılan imamı da, 13 yıldır, ilçenin berberi olan Murat Billur canlandırıyor.
“YENİ NESİL BİLSİN” DİYE HER YIL KATLİAM
Aşkale Belediye Başkanı Ahmet Yaptırmış, Hürriyet gazetesindeki habere göre, kurtuluş törenindeki “temsili katliam”, “temsili idam” için “Çocuklarımız tarihini iyi bilsin diye yapıyoruz” savunması yapıyor. “Ermeniler’in sadece Aşkale İlçesi’nde 5 bin kişiyi şehit ettiğini” hatırlatan Yaptırmış’ın konuşması şöyle: “Bu insanlık dışı vahşette yanık kokuları, 20 kilometre ötedeki köylerde hissedilmiştir. Hamile kadınların karnındaki yavrular çıkarılıp annesinin gözü önünde katledilmiştir. Katliamı, temsili olarak yeni nesillerin görmesi için her yıl tekrarlıyoruz. İnsanlık tarihinde en utanılacak vahşetlerin yaşandığı çağımızda kurtuluş günlerinin önemi daha iyi anlaşılmalı ve daha iyi bilinmelidir. Milli ve manevi heyecanlarımızın canlı tutulması o günlerin yeniden hatırlanması bizlere şerefli bir gelecek için ışık tutacaktır. Bugün ASALA’nın devamı olan Ermeni terör örgütü PKK’nın kökünü kazımak için uyguladıkları politikalardan dolayı Başbakan’a ve göz bebeğimiz olan Türk Silahlı Kuvvetleri’mize şehit torunları adına şükranlarımızı arzediyorum.”
KAYMAKAM BEĞENMEDİ: SENEYE ERMENİ’SİZ KUTLANACAK
Aşkale Kaymakamı Zeyit Şener ise şöyle diyor: “Komisyon başkanı bendim ama törenler belediyenin koordinatörlüğünde yapıldı. Göreve 19 Ekim’de başladım. Komisyonda her yıl düzenlenen bir tören akışının bulunduğunu belirttiler. Tekrarında bir sakınca görmedim. Ama törenleri izlediğimde Ermeni çetecilerinin sergilediği oyunu beğenmedim. Birinin elinde süngü, diğerinin silah, rastgele ateş edip insanları katlediyorlar. Hoş olmayan durumlar. Önümüzdeki yıl Erzurum’da Ermeni’siz kutlanan törenlerin aynısını yapacağız.”
NTVMSNBC devletin temsilcilerinin izniyle sergilenen ‘temsili katliam’ın, çocuklar ve yetişkinler üzerindeki etkilerini psikolog ve tarihçilere sordu. İşte yanıtları:
Psikolog Emre Konuk (Davranış Bilimleri Ens.Baş.):
HRANT DİNK BU YÜZDEN ÖLDÜRÜLDÜ
Burada önemli olan çocuğun bu gelenek içinde, Ermenileri hala daha düşman olarak görmesini ve algılamasını sağlaması; bu açıdan sakıncalı bir durumdur. Şuna benziyor; bizim geleneğimizde kurban kesilir, çocuklar da seyrederler. Ama hayvanı kesilirken görme nedeniyle bizim kültürümüzde çocuklar travmatik bir süreç yaşamaz. Yani sünnet gibi bir şey. Çocuk bu tür olayları izlerken korkar, belki travma da yaşayabilir ama kendi kültürümüz içinde bu yapılageldiği ve kültür bunu kabul ettiği için atlatılır. Kişilik bozukluğu belki yaratır, ama tam da bu noktada söylemek istediğim kişilik yapısını etkilemesinden ziyade çocuğun hala Ermenileri düşman olarak algılamasına neden olmasıdır. Yakın zamanda yaşadığımız Hrant Dink cinayetini düşünün, Dink de aynı nedenden ölmüştür. Tabii ki çocuk gelişimi açısından da bir sıkıntı var, temsil de olsa çocuğun bu tür olayları seyretmemesi gerekiyor. Ama bu işin esas noktası; bir etnik kimliğe sahip insanları düşman olarak algılatıyor ve bu kültürü yaşatıyor olmasıdır.
Prof. Dr. Mete Tuncay (Bilgi Üniversitesi Tarih Bl.Bşk.):
TARİH MEYDANLARDA ANLATILMAZ
Kurtuluş günleri yerine yavaş yavaş şenlikler yapılmalı. Çünkü bu kurtuluş günlerinin bir çoğu anlamını kaybetmiş ve bu örnekte olduğu gibi de çok vahşice şeyler yapılıyor. Bunu doğru bulmuyorum. Barışçı bir dünyaya tabii ki yakışmıyor. Ancak bu tür şeyler hamaseti ayakta tutuyor diye bir takım kurumlar tarafından sürekli teşvik ediliyor. Tarihin böyle anlatılması, geçmişteki bütün acıların tekrarlanmasına çanak tutmak demektir, barışçı bir gelecek için bunlardan vazgeçmeliyiz. Ama şimdi kalkıp, “Başka ülkelerde de, Yunanistan ya da Bulgaristan’da da bu tür şeyler oluyor” diye laflar edilirse, o zaman başkasının kötü örneği, örnek alınmamalı derim, çünkü tarih meydanlarda anlatılmaz.
Prof. Dr. Ayhan Aktar (Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi):
TEPE SERSEMİ EDİLEN NESİL HER GAZA GELİR
Bu yanlış değil, tam bir rezalet. Ben dünyada bu kadar kötüsüne hiç rastlamadım. Türkiye’deki tarih eğitiminin ve de genel olarak eğitimin bir hedefi var. “Ey Türk gençleri, aman dikkatli olun. Bundan 100 sene önce yaşanmış olaylar muhakkak yine yaşanacaktır, ülkemiz bölünmek üzere ve tehdit altında, etrafımız düşmanlarla çevrili. Bir sabah İstanbul’da uyanıp Boğaz’da 61 parça ihtilaf devletleri donanmasını görebilirsiniz. Aşkale için Ermeni çeteciler yine gelip gırtlağınızı kesebilirler” diye korku üzerine yükselen bir tarih eğitimi var. 8 yaşındaki çocukların içine bu korkuyu saldığınız zaman, bunlar 25 yaşına gelince, “Aaa şeriat hortluyor, irtica hortluyor ya da ırkçı şiddet saldırıları oluyor” diyoruz. Bu şekilde tepe sersemi edilmiş bir nesil, sokak deyimiyle her türlü gaza gelir, yani ilk fırsatta bayraklarını alır sokaklara dökülür. Sürekli bir güvensizlik ve tehdit algısı içinde yaşar. Bu ülkeyi korkular yönetiyor, burada bir korku iktidarı var ki, bu da çocukluktan beri verilen bir şey. Bu hayatımızın her boyutunda işlenen bir şey. Tarih bu şekilde anlatılamaz, bunun tarihle falan alakası yoktur, bu bir korku üretme mekanizmasıdır ve iktidarların işini kolaylaştırır. Yani küçük yaştan korkutarak, hayatın diğer kısımlarında da korku verilerek bu ülkeyi idare edersiniz, olur biter.
Orhan Koloğlu (Tarihçi):
FARKLI BİR GÖRÜŞ: ÖBÜR TARAF DA YAPIYOR!
Benim büyük babamın çektiği resimler vardır, Ermeniler camilere adamları doldurup yakmışlardır. Yani bu olaylara başka türlü bakmak lazım, tek taraflı bakmamak lazım. Daha 1890 yılında Ermeniler bu olaylara başlarken taktik açıklarlar ve “Biz Yunanlıların ve Bulgarların taktiğini kullanacağız” derler. Bu taktik de ani baskın yapıp, bir ay içinde 30 bin kişiyi öldürme taktiğidir. Ermeniler yapınca iyi güzel de bizimkiler yapınca kötü mü? Bence ikisi de kötü. Şimdi çocuklara bu tür temsiller göstermek, sürekli ölümden bahsetmek iyi bir şey değil, buna katılmıyorum. Ama karşı taraf niçin aynı şeyi yapmıyor? Burada bir acayiplik var. Tarihte bu olaylar yaşanmıştır. Bu tür kurtuluş törenlerinde bu tür temsiller de yapılabilir. Bizimkilerin yaptığı öldürme tezini tabii ki savunmuyorum, ama karşı taraf aynı şeyi devam ettiriyor ve bütün dünya bu yalana inanıyor. Onun için bizimkiler de bir bunalım içinde, karşı duyguyla, “Sadece biz öldürmedik, onlar da öldürdü” düşüncesini kafalara yerleştirmeye çalışıyorlar. Yani maalesef bu bayramlarda ya da kurtuluş günlerinde de yapılan budur, bu tarihi gerçekliği ortaya koymanın bir yoludur. Bütün dünya yalnız bizi kötülüyor. Biz de haklılığımızı bu şekilde ortaya koyuyoruz. Orhan Pamuk gibi çıkıp da, “Hepsini biz öldürdük” diyip bitirelim mi? Peki öldürülen Türkleri nasıl anlatacaksınız? Bütün dünya, “Yalnız Türkler öldürdü” diye bağırıyor. Biz de vatandaşımıza, “Evet hep biz öldürdük” mü diyeceğiz?
TÜLAY SAĞLAM
NTV-MSNBC - 04 Mart 2008 Salı