Bektaşi Dervişi şehre giderken yolda ata binmiş, palası belinde bir ağaya rastlar.
Atlı Ağa, Dervişin önüne gelince yolunu keser ve:
— Dur bakalım! der.
Bektaşi Dervişi çaresiz durur. Aralarında şu diyalog geçer:
— Durduk ağa, emret!
— Adın ne senin, ne iş yaparsın? Bektaşi:
— Adım Mansur. Hak Erenler kabul buyururlarsa Bektaşi Dervişiyim.
— Dervişler her şeyi bilirlermiş. Sen de bilir misin?
— Kendime göre bazı şeyler bilirim.
— Öyle ise, söyle bakalım
bana, Allah şu anda ne iş yapıyor?
Sorudaki saçmalıktan, ağanın niteliksiz biri olduğunu anlayan Bektaşi Dervişi; ona iyi bir ders vermeyi planlar.
Ağaya dönerek:
— Ağa, öyle yüksek soruya böyle alçaktan cevap verilmez, der.
— Ya nasıl verilir?
— Sen o attan in, ben bineyim, sana cevabı yukardan vereyim.
Ağa tereddüt etmeden attan iner. Bektaşi Dervişi ata biner, güzelce bir kurulur.
— Haydi bakalım, şimdi sorumun cevabını ver?
— Ya sorunun cevabı senin aleyhine olursa.
— Zararı yok. Sen yine de doğruyu söyle. Bektaşi Dervişi bunun üzerine Ağaya şu cevabı verir:
— Cenab-ı Allah şu anda senin altındaki pahalı atı benim gibi fakir bir kuluna ihsan etti.
Bu sözü söyledikten sonra Bektaşi kamçıyı ata vurur, oradan hızla uzaklaşır.
Haddini bilmeyene bildirirler