Çocukluğumda köyümüzde sık söylenen bir söz vardı. Bilge yaşlılar TOKİ türü işler yapanlarla ilgili olarak: “Muhafazakarın önde gideni yiğitliğini anlatırken anti-laik icraatlarını söyler” derlerdi.
Tam da bu sözü haklı çıkarırcasına Başbakan Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) faaliyetleri ile ilgili olarak bir soru önergesini yanıtlarken “TOKİ’nin kurduğu yeni semtlerde 240 adet yeni cami inşaatını tamamladığını” ifade etti.
Halkın ucuz ve sağlıklı konut ihtiyacını karşılamak amacıyla 2985 sayılı yasa ile kurulan TOKİ, AKP iktidarı ile parlak bir dönem yaşamaya başladı. Ürettiği konuttan öte TOKİ AKP’nin siyasallaşmış dinsel anlayışı doğrultusunda parti yandaşlarına, tarikat-cemaat çevrelerine hükümet eliyle rant aktaran, servet transferi yapan bir kurum olma işlevini üstlendi. AKP milletvekilleri hükümetin ihaleleri elbette kendi muhafazakar yandaşlarına vereceğini söylemekten hiç çekinmediler. TOKİ’nin verdiği ihalelere ve yaptırdığı yapılara ilişkin onlarca şaibe ortalıkta dolaşırken uyguladığı projeleri mimarlar, şehircilik uzmanları gayri insani, beton yığınları, insan siloları olarak değerlendirdiler. TOKİ bunlara hiç aldırış etmedi. Ne gam, amaç rant aktarımı olunca…
TOKİ iktidarın ideolojik tercihlerini somutlayan tipik bir kurum olarak çalışıyor. İhalelerle yandaş sermaye gurupları palazlandırılırken yapılan camiler ile de geniş yoksul halk kesimlerini yazgısına boyun eğdirtmek, yoksulluğu bir kader olarak beyinlerine işletmek yoluna gidiliyor… Bu amaçla TOKİ daha ortada bir tek insan yok iken kuru mahallelere 240 adet cami inşa ediyor. Laik devletin hükümeti 240 adet yalnızca bir dine ait olan maabeti kurup mümin beklemeye başlıyor. Her fırsatta inanç özgürlüğünden, inançların yaşanamadığından, Türkiye’de otoriter bir laiklik uygulaması bulunduğunu ileri süren AKP’ye demokrasi adına iç ve dış yandaşlık yapanlara bu manzara bu TOKİ icraatlarının ne ifade ettiğini sormak gerekmez mi?
Yapılan iş tümüyle hukuk dışıdır. Şöyle ki:
Bir inanç merkezinin, bir caminin planlama ve yapımı İmar Yasasında düzenlenen özel koşullara bağlanmıştır. 2004 yılında AB uyum yasaları çerçevesinde İmar Kanunu da değiştirilmiş, yasada geçen “cami” sözü yerini “ibadet yeri”ne bırakmış, ibadet yerine ihtiyacın bulunup bulunmadığı, ibadet yeri kurulmasına izin verme yetkisi en büyük mülki amire yani kaymakam ve valilere tanınmıştır. Yani bir mahalde ibadethane ihtiyacı bulunduğunu ileri süren insanlar bir araya gelerek mülki idare amirine başvuracak, mülki idare amiri ihtiyacın gerçekçi ve somut olduğu tespitini yapacak ve imar planında ibadet yeri olarak ayrılmış yer için başvuru sahiplerine izin verecektir.
Hükümet TOKİ aracılığıyla ortada hiçbir insan yok iken, inşa edilecek alanlarda oturacak insanların dinsel tercihleri konusunda bilgi sahibi değilken dolayısıyla herhangi bir talep bulunmadan ve mülki idare amirinin bu konuda izninin varlığını aramadan emir vaki anahtar teslimi yaptığı 240 cami ile hem devletin tüm din ve inançlar karşısında eşit mesafede durması, hiçbir inancı finanse etmemesi, hiçbir inanca ayrıcalık tanımaması anlamına gelen laiklik ilkesine aykırı davranmış hem de İmar Yasası’nın emredici hükümlerini açıkça çiğnemiştir.
Ali YILDIRIM
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy74063 = 'aleviyol' + '@';
addy74063 = addy74063 + 'yahoo' + '.' + 'com';
var addy_text74063 = 'aleviyol' + '@' + 'yahoo' + '.' + 'com';
( '' );
74063 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
ALEVİ HABER AJANSI - 15 Mayıs 2008