Ali Rıza GÜLER : Cem Vakfı Dedesi ve Edep Dersleri

Ali Rıza GÜLER : Cem Vakfı Dedesi ve Edep DersleriSon dönemde bir edep tartışmasıdır aldı başını yürüdü. Edep tartışmaları...

Ali Rıza GÜLER : Cem Vakfı Dedesi ve Edep Dersleri

Son dönemde bir edep tartışmasıdır aldı başını yürüdü. Edep tartışmaları geçen ayın en çok tartışılan konularından birisi oldu. Konu ilk olarak Seyfettin Dursunoğlu (Huysuz Virjin)’nun Fox TV’de yayınlanan programının sona erdirilmesi ile gündeme geldi. Can DÜNDAR 'Edep Ya Hu' başlıklı yazısında da belirttiği gibi Huysuz Virjin, RTÜK’ün televizyon kanalları üzerindeki gizli baskısıyla işine son verildiğini iddia ediyor. Zaten hazırlanan RTÜK yasasında "yayınların edebe aykırı olamayacağı" ilkesi eklenmiş durumda.

Konunun ikinci gündeme gelmesi ise gazetelere yansıyan 'Edep Ya Hu!' timi işbaşında! başlıklı haber. Haberdeki ayrıntılar şöyle; “İstanbul'un Avcılar semtinde, otobüs duraklarında bulunan bilbordlardaki reklam afişlerinin üstüne "Ahlak Maneviyat Tahribatına Hayır! Edep Ya Hu" logolu kağıtların yapıştırıldığı dikkati çekti. Özellikle ana caddelerdeki durakları hedef alan kimliği belirsiz kişiler, bu kağıtları, içinde kadın bulunan reklamlara yapıştırdılar. Kadın olmayan reklamlara dokunulmadı. Bir billboard'da erkeğin kadını yanağından öptüğü reklam da hedef oldu.”

Siyasal islamın mevzilerini her geçen gün güçlendirdiği, mahalle baskısı kavramının literatüre ve günlük yaşamımıza olanca ağırlığı ile girdiği şu günlerde edep üzerine yürütülen tartışmaları çok manidar buluyorum. Bir kesimin kendi ahlak anlayışını topluma dayatmasının örneklerini gördüğümüz bu tartışmalar, kamusal alanın dinin emrettiği ahlak anlayışına göre şekillendirilmesi tehlikesini de beraberinde getiriyor. Sevgilinizle el ele kol kola tutuşup dolaşmak, eşinize sarılıp bir bankta oturmak ya da bir dostunuzla Üsküdar sahilinde şarap içip dertleşmek artık resmi ya da gayrı resmi edep timleri tarafından 9 kusurlu hareketten birisi olarak görülebilir ve başınıza olmadık işler gelebilir.

Gelelim bu yazıyı yazmamın sebebine. Bir internet sitesinde rastladığım “Edep Ya Hû…” başlıklı bir yazı. Yazının sahibi Alevi Dedesi Sinan BOZTEPE. Okuduğum bu yazı benim küçük bir şok yaşamama neden oldu. Çünkü bir Alevi dedesi yazısında İslamcı sitelerden alıntıladığı paragrafları olduğu gibi, kaynak belirtme ihtiyacı duymadan kendi düşünceleriymiş gibi naklediyor, Said Nursi’ye ÜSTAT diyordu. Yazıyı birkaç kez okudum. Okudukça yazarın kullandığı dilin bir Alevi dedesinin dili olamayacağını gördüm. Çünkü yazıda ki terminolojinin Alevi söylem ve diliyle hiçbir ilgisi yoktu. Sanki Sünni bir fıkıh âliminin makalesini okuyormuşum gibi geldi. Bunun üzerine küçük bir araştırma yapma gereği duydum.

Araştırmalarım sonucu öğreniyorum ki Sinan BOZTEPE, Diyanet tarafından geçen yıl gri pasaportla Almanya’ya gönderilen dedelerden biri. Radikal Gazetesi’nin 5 Şubat 2007 tarihli “Almanya'ya 'dede' yollayan Diyanet Alevileri kızdırdı” başlıklı haberinde şunlar yer alıyor: “Cem Vakfı Almanya Koordinatörü Alişan Hızlı, bu ülkedeki Alevi topluluğunu 'Muharrem ayı', 'Aşure' ve 'Kerbela' olayları hakkında bilgilendirecek ve birlik beraberlik mesajları verecek 'dedeler' gönderilmesi için Diyanet'e başvurdu. Hızlı'nın talebi olumlu karşılandı. Diyanet, Cem Vakfı'nca belirlenen Ali Rıza Uğurlu, Sinan Boztepe, Davut Ali Savaş, Şükrü Kılıç, Yılmaz Doğan ve Veli Kızıldeli'nin gri pasaportla 19 Ocak'ta Almanya'ya gitmesini sağladı. Dedeler 12 Şubat'a kadar Alevi cemaatini bilgilendirecek.”

Bu kısa araştırmadan sonra konunun daha da vahim bir hal aldığını düşündüm. Çünkü bu yazıyı yazan sıradan bir dede değildi. Cem Vakfı’nda ve vakfın bir örgütlenmesi olan Alevi İslam Din Hizmetleri Başkanlığı’nda üst düzey sorumlulukları olan, ve öğrendiğime göre Cem TV’de program yapan bir isimdi.

Gelin Sinan BOZTEPE’nin yazısını irdeleyelim:

Öncelikle şunu belirteyim ki her alanın kendine özgü bir terminolojisi ve dili vardır. Fizik’ten tutun Coğrafya’ya kadar bütün bilim dallarının kendine has bir dili, bir terminolojisi vardır. Dinlerin, inançların, kültürlerin, milletlerinde kendini ifade ederken kullandığı bir dil bir terminoloji vardır. Alevilerde günlük yaşamda, ibadette, törenlerinde kendine özgü bir dil kullanırlar. Eğer Alevi inancı ile Sünni-Hanefi İslam inancının terminolojisi aynı olsaydı Esat Korkmaz’ın Alevilik ve Bektaşilik Terimleri Sözlüğü gibi kitaplara gerek kalmaz, Alevi-Bektaşi Sözlükleri basılmazdı. Terminolojide ki bu farklılık inançlarında farklılığının bir delilidir.  Örnek vermek gerekirse İslamcı bir yazar yazısını “selam ve dua” ile bitirirken Alevi bir yazar “Aşk-ı Niyaz ederim, Aşkı niyazlarımla” diyerek noktayı koyar. Ya da “Selamun Aleyküm” yerine, “merhaba” “merhaba can”, “merhaba erenler” vb şeklinde hitap eder. Bu açıdan bakıldığında Sinan BOZTEPE’nin yazısı Alevi terminolojisi bakımından sınıfta kalıyor. BOZTEPE yazısında Hz.Muhammed için “Resul-u Ekrem” ifadesini kullanıyor. Bu ifadenin Alevi terminolojisi açısından yanlış bir ifade olduğunu düşünüyorum. Okuduğum Alevilikle ilgili hiçbir kitapta Hz.Muhammed için “Resul-u Ekrem” ifadesinin kullanıldığına rastlamadım. Büyük bir çoğunlukla Sünni-Hanefi inanç mensuplarının kullandığı bir ifade bu. Hatalıysam düzeltin.

Sinan BOZTEPE yazısının başında “yüce yaratıcıdan tüm insanlığa rahmet ve bereket dileyeceğim” diyerek söze başlıyor. Bu giriş kısmı da Alevi terminolojisi ile çelişiyor. Benim kulağıma çok yabancı bir dua şekli. Ben genellikle “Hakk Muhammed Ali yoldaşınız, Hızır yardımcınız olsun.” Şeklinde dilek cümleleri duyarım çevremde. Neyse bu konunun uzmanı olmadığım için fazla bir şeyler yazmak istemiyorum. Gelelim asıl konumuza.

Sinan BOZTEPE yazısının ilerleyen bölümünde şöyle diyor : “Âlim olmadan önce edepli olmayı bilmek gerekir. Unutmamak lazımdır ki; edipler edepli olmalı der üstat. Zaten ilim edebide öğretir.” Buraya dikkat “edipler edepli olmalı der üstat” Peki kim bu üstat? Ben söyleyeyim Said Nursi.(1) “Edipler Edepli Olmalı” sözü Said Nursi’ye ait. Sinan BOZTEPE  Said Nursi’ye üstat diyor.

Şaşırdınız mı? Sizi daha da şaşırtmak istemem ama, Sinan BOZTEPE’nin yazısının büyük kısmı, İslamcı sitelerde dolaşan ve Hatice DURAK’a ait “Edep yahu!” başlıklı bir yazıdan alınmış desem.(2) Tesadüfe bakın ki yazının başlığı bile aynı. Aşağıdaki iki alıntıyı lütfen karşılaştırın.

***

Olmazsa edep, inan olmuşsun merkep.
Haberin yok çabuk bağır ve deki illa edep illa edep!

Âlim olmadan önce edepli olmayı bilmek gerekir. Unutmamak lazımdır ki; edipler edepli olmalı der üstat. Zaten ilim edebide öğretir. İlim En başta yaratılana karşı olan adabı anlatır. (Sinan BOZTEPE)


Olmazsa edep, inan olmuşsun merkep.
Haberin yok, çabuk bağır ve de ki illâ edep, illâ edep!

Âlim olmadan önce edepli olmayı bil! Unutma edipler edepli olmalı, der Üstad. Zaten ilim edebi de öğretir. İlim en başta Allah’a karşı olan adabı anlatır. (İlkadım dergisi)” (Hatice DURAK)

***

Arada ne fark var? Biri Fettullahçı bir sitede (Hatta Yeni Asya Gazetesi’nde) yayınlanmış bir yazı, diğeri alevi dedesi Sinan BOZTEPE’ye ait (!) bir yazı.

İkinci bir alıntıya ne dersiniz?

***

Hz. Mevlana buyurur: “Kalbim, ‘İman nedir?’ diye aklıma sordu. Aklım da, kalbimin kulağına, ‘İman, edepten ibarettir.’ diye fısıldadı. Onun için edepsiz kimseler, yalnız kendisine kötülük etmiş olmaz. O belki edepsizliği yüzünden bütün dünyayı ateşe vermiş olur.” (Sinan BOZTEPE)


Hz. Mevlânâ ne güzel demiş: “Kalbim, ‘İman nedir?’ diye aklıma sordu. Aklım da, kalbimin kulağına, ‘İman, edepten ibarettir.’ diye fısıldadı. Onun için edepsiz kimseler, yalnız kendisine kötülük etmiş olmaz. O belki edepsizliği yüzünden bütün dünyayı ateşe vermiş olur.” (Hatice DURAK)

***

Bir alıntıya daha ne dersiniz? Bu sefer ki alıntı Zaman Gazetesi’nin muhafazakâr köşe yazarı İskender Pala’nın “İkidirhem Bir Çekirdek” adlı kitabından;

***

“Edebi edepsizden öğren” atalar sözü, ibret alma desturunun telkininden ibarettir. “Eline, beline, diline” düsturu ise hakikat yolcusunun kendine ait olmayan bir şeyi almaması, uygunsuz kelâm söylememesi ve kimsenin namusuna halel getirmemesi demektir. Zaten edep kelimesi de e (eline), de (diline) ve b (beline) harflerinden müteşekkildir ve tam manasıyla insanın uyması gereken düsturların ana başlıklarıdır. (Sinan BOZTEPE)

"Edebi edepsizden öğren" atalar sözü, ibret alma hasleti­nin telkininden ibarettir. "Eline, beline, diline" düsturu ise hakikat yolcusunun kendine ait olmayan bir şeyi almaması, uy­gunsuz kelâm söylememesi ve kimsenin namusuna halel getir­memesi demektir. Zaten edep kelimesi de e (eline), de (diline) ve b (beline) harflerinden müteşekkildir ve tam manasıyla in­sanın uyması gereken düsturların remzidir. ( 3) (İskender PALA)

***

Alıntılar çoğaltılabilir. Ama sizi daha fazla sıkmamak için bu kadar alıntının yeterli olduğunu düşünüyorum. Dileyen verdiğim linklere girip diğer alıntıları da kontrol edebilir.

Birde Sinan BOZTEPE’nin yazısında şu cümlesine fena halde takıldım; Ahlakı olan bireyin zaten dini de vardır, imanı da. Ne demek şimdi bu? Yani dini ve imanı olanlar ahlaklıdır, dini ve imanı olmayanlar ahlaksız mıdır? Bu yazı neresinden tutsanız dökülüyor. Yazı tipik bir intihal (4) vakası olması yanında Said Nursi’ye Üstat diyen bir Alevi dedesini ilk kez görme bahtsızlığını yaşatması açısından da üzücü. Hele de edep dersleri verilen bir yazıda.

Son olarak Sinan BOZTEPE ve diğer Cem Vakfı dedelerini Avrupa’da ağırlayan Cem Vakfı Almanya Koordinatörü Alişan Hızlı’nın bir açıklamasını buraya aktarmak istiyorum. Fettullah Gülen’in “mum söndü iftirası ve Aleviler” ile ilgili açıklamaları üzerine görüşü sorulan Alişan Hızlı bakın neler diyor: "Sayın Fethullah Gülen'i yürekten kutluyorum. Çok birleştirici ve yapıcı bir açıklama. Keşke Hocaefendi´nin yaptığı gibi diğer kuruluşlar da bu iftira ve benzeri konularda insanların ufkunu açacak yaklaşımlarda bulunsaydı. Ümit ediyorum, hükümet toplumun arasına atılmış nifak tohumlarını ortadan kaldırmaya yönelik bu samimi ifadelere şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da aynı hassasiyetle kulak verir." dedi. Alevilerin Sünnileştirildiği iddialarına da kesinlikle katılmadığını söyleyen Hızlı "İnançla ilgili kendine has farklılıklarla birlik ve beraberlik içinde yaşamaya devam edeceğiz." şeklinde konuştu. Hızlı, Aleviliği İslam'dan ayırmak isteyen, bundan çıkar elde etmeye çalışan insanların, bu tür açıklamalarla engellenebileceğini ifade etti. (5)

Bütün bunları üst üste koyunca endişelenmeden edemedim. Biri Fettullahçı sitelerden, gazetelerden alıntı yapıyor, öteki Fettullah’a övgüler diziyor.

Varın siz karar verin.

Hızır Yardımcınız olsun. Bu düğümü çözene aşk olsun.

Ali Rıza GÜLER

KAYNAKLAR:

1- http://tr.fgulen.com/content/view/12083/3/
2- http://www.yeniasya.com.tr/2006/08/09/genclik/default.htm
3- http://www.ibret.net/Konu.asp?ID=1162  
4- http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ntihal
5- http://tr.fgulen.com/content/view/14885/11/

Diğer Haberler

Onarılamayan yara Maraş Katliamı 46. Yılında
Honaz Alevi Köyleri
AABF’ye karşı ‘hakkını arayan’ Beyhan İpek’ten çağrı!
Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Kerbela: Gerçek mi mitoloji mi?
Muharrem Orucu ve Yas-ı Matem Takiyyesi
Alevilik ve İslam farklıdır, Alevilik nedir?
12 imamlar bizden değildir
Minaresiz Camiye benzeyen Cemevleri
Metin Karataş: 'Alevilerin ibadethanesi dört duvar arası değildir!'