Türkiye'de çocuğu zorunlu din dersine girmeyen tek veli olan, Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği başkanı Ali Kenanoğlu ile Ali Ersin Kelleci, Renkhaber için bir röportaj gerçekleştirdi. Kenanoğlu, "Bu davayı kazanamayacağımızı düşünüyordum." dedi. Renkhaber'den aktarıyoruz:
Çocuğu din derslerine girmeyen tek kişi konuşuyor:
‘Bu davayı kazanamayacağımızı düşünüyordum…’
“Din dersinin bu içeriğiyle zorunlu tutulmasını hukuka aykırı” bulan Danıştay 8. Dairesi’nin 3 Mart’ta zorunlu din dersleri ile ilgili aldığı tarihi karar geniş yankı yarattı. Hükümet kanadından, muhalefet partilerine; AİHM yetkililerinden çeşitli sivil toplum kuruluşlarına kadar her kesimin görüşünü beyan ettiği söz konusu davayı açan ve Türkiye’de çocuğu din derslerine girmeyen tek kişi olan Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu ile mevzu bahis kararı, dava sürecini ve bu süreçte yaşanılanları konuştuk.
- Danıştay 8. Dairesi zorunlu din derslerine ilişkin açtığınız davada lehinize karar verdi. Nasıl karşıladınız?
Bölge İdare Mahkemesi’nin esas hakkındaki olumlu kararından sonra böyle bir kararı Danıştay’ın onaylamasını bekliyordum. Kendi adıma ve yürütmüş olduğumuz mücadele adına çok mutlu oldum.
- Biraz geriye dönecek olursak, dava açma fikri nasıl doğdu peki?
Kendim bizzat zorunlu din dersi işkencesine maruz kalmış birisiyim. O nedenle kendi çocuğumun da aynı şeyleri yaşamasını istemiyordum. Ayrıca bir Alevi kurum başkanı olarak da Alevi çocuklarının din dersi ile nasıl asimilasyona tabi tutulduklarını da biliyorum. Tüm bu sebeplerden dolayı hukuki mücadele yöntemini seçerek bu yola başvurdum.
- Kazanacağınızı umuyor muydunuz baştan bu yana?
Davayı açtığım zaman ‘kesinlikle kazanamayacağım’ diye düşünüyordum. Çünkü benden önce açılmış ve kaybedilmiş bir dava vardı. -AİHM’ye giden dava bu- Ama bu tür davalar açılarak hukukun zorlanması gerektiğine inandığım için, kazanamayacağım diye düşünsem de dava açtım.
- İstanbul 5. İdare Mahkemesi'nin lehte kararından sonra valilik itiraz etti değil mi? Neler yaşandı bu süreçte?
İstanbul 5.İdare Mahkemesi’nde davayı esastan kazanmama rağmen, valilik ısrarla itiraz etmeye devam etti. Hatta birkaç aşamada itiraz etti. Yürütmeyi durdurma almıştım, ona da itiraz etmişlerdi. Yani ısrarla ‘senin çocuğuna din dersi okutacağız’ yaklaşımını sürdürdüler.
- Çocuğunuz ne zamandan beri din derslerine girmiyor?
İlk önce 2006 yılının başında yürütmeyi durdurma kararı aldık ve çocuğum din dersine girmemeye başladı. Arkasından valiliğin yürütmeyi durdurmaya itirazı kabul edildi. Sonra tekrar din dersi almaya başladı. 2006 yılının sonunda ise davayı esastan kazandım ve çocuğum tekrar din dersine girmemeye başladı. O günden bu yana da girmiyor.
‘Yeni davalar açacağız’
- Kararın emsal teşkil etmesi sebebiyle bundan sonra diğer Alevi ailelerin de sizinle aynı metodu izleyebileceklerini söylemek mümkün mü?
Tabii ki mümkün. Artık süreç o kadar da uzun olmayacak. Çok kısa süreler içerisinde bu davaya dayanarak kararlar alınabilecek.
- Hükümetin bu kararla ilgili tavrı sizce ne olacak?
Hükümet tavrını belli etti zaten. İlk gün Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat açıklama yaptı, “Danıştay haddini aştı” diye. Sonra Hüseyin Çelik ve Cemil Çiçek de açıklama yaptılar. Kararı eleştirdiler. ‘Yanlış karardır’ dediler. ‘Müfredat değişti’ dediler. Kabul etmek istemediler. Kendi işine gelen konularda demokrasi havarisi kesilen hükümet, bizim çocuklarımızın zorla din dersi alması gerektiğini savunmaya devam ediyor. Niyetlerini ve demokrasiden ne anladıklarını çok net bir şekilde bu davaya ilişkin yaptıkları açıklamalarla ortaya koymuşlardır.
- Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu kararla ilgili çeşitli itirazlarda bulundu. Neler söyleyeceksiniz?
Diyanetin amacı Alevileri Sünnileştirmektir. Bu tür davalar ve kararlar bunların işine gelmiyor. Diyanetin Aleviliğe bakışı bellidir. Cemevlerinin ibadethane olamayacağını, Aleviliğin Nakşilik ve Nurculuktan farklı olmadığını iddia ediyorlar. Hatta hükümetin, “Cemevlerini ibadethane statüsüne alacağız” şeklindeki bir açıklamasına Mekke’den fetva vererek karşı çıkmıştı. Bardakoğlu Mekke’den verdiği fetvada, ‘’İbadethanelerin yasalarla belirlenemeyeceğini, Cemevleri diye bir ibadethanenin olmadığını, yasayla da olmasının mümkün olmadığını‘’ söylemişti. Bu fetva üzerine de demokrat hükümetimizin sesi çıkmamıştı. Bizim paralarımızla beslenen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın her bir ferdine kazançlarımızı ve haklarımızı haram ediyoruz. Bu vebal onlara yeter.
- Gündemimizde uzun bir süredir türban konusu var. Türbanın kamusal alanda serbest olmasını isteyen kimi kesimlerin bu kararla ilgili bazı eleştirileri söz konusu. Siz ne diyorsunuz bu duruma?
Türban konusunda demokrat kesilenlerin bu karar karşısında ya sesi çıkmadı ya da aleyhte görüş belirttiler.
Türban konusunu inanç özgürlüğü ve özgürlük savunması adı altında ortaya koyanlar, bizim kazandığımız bu davayı ve bizim çocuklarımıza zorla verilen din derslerini savunmayı ihmal etmediler. Bu çelişkiyi türbana destek açıklaması yapan solcu aydınlarımız da iyi görmelidirler. Biz özgürlüklere bir bütün olarak bakıyoruz. Bu gerek inançsal, gerekse kimlik ve kültürel olarak tümü özgürlükler kapsamındadır. Özgürlükler bir bütündür. Eğer siz yurttaşlarınızın özgür bir yurttaş ve özgür bir toplum olmasını istiyorsanız, yasalarımızdaki tüm özgürlük karşıtı kanunları değiştirmek ve/veya özgürlüklerin önünü açacak tüm düzenlemeleri bir arada ele alırsınız. Bunu, içinden tereyağından kıl çeker gibi sadece türban sorununu alıp onun gereğini yaparsanız, bu tutarsızlık olur. Hele hele türbana özgürlük deyip Alevilerin taleplerine sırtınızı çevirirseniz, kazanılmış bir davaya bile tahammül edemezseniz bu sizin gerçek niyetinizi ortaya koyar.
- CHP Genel Başkanı Deniz Baykal size telefon açtı galiba. Ne konuştunuz?
Evet, bu davayı zaferle sonuçlandırmamız üzerine mutluluğunu belirtti ve tebrik etti. Ben de nezaketi için teşekkür ederek, mücadelemizi meclise de taşımalarını rica ettim.
- Alevi Dernekleri, Federasyonları karardan sonra şimdi nasıl bir yol izleyecekler?
Alevi Kuruluşları bu sürecin takipçisi olmalıdırlar. Hükümetten bir yasal düzenleme gelmediği takdirde bu davalar bir kampanyaya dönüştürülmelidir. Alevi kurumları da artık aktif eylemliliğe geçmelidir.
- Teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.
Ali Ersin Kelleci
www.renkhaber.com
15 Mart 2008