HER TÜR BASKI ‘ERZURUM’UN GÜZELLİĞİ’ OLMUŞ ARTIK...
BİRGÜN GAZETESİ DİZİ YAZI VE ARAŞTIRMA DOSYALARI / MAHALLE BASKISINDAN DEVLET BASKISINA
Erzurumlu, Erzurum’u tarif ederken; “Erzurum, dindar ve itaatkâr bir şehirdir. Her gelen insanı kendine uydurur. Öğrenci kente saçını uzatmış biri olarak gelir ama bir süre sonra bakarsın ki, kente uymuş, hatta imamlaşmış” diyor...
Öyle ki, CHP’lisi bile “muhafazakâr sosyal demokratım” diyebiliyor Erzurum’da. Sosyal mekânların artık yok olduğu Erzurum’a bakıp da giderek Kentsel Baskı’ya dönen mahalle ve devlet baskısını görmemek mümkün değil...
Çalışma yaptığımız yerler içinde belki de en açık örnek Erzurum. Diğer kentlerde ve dizimizin gelecek bölümlerinde işlediğimiz kentlere göre Erzurum için mahalle ve devlet baskısının artık 'kentsel baskı'ya dönüştüğü çok rahatlıkla söylenebilir.
Erzurum’da en etkin cemaat Nurcular ve Kırkıncı Hoca, kentin en etkin ismi… Etkin olan diğer cemaatler arasında Süleymancılar, Med-Zehra Grubu, Nakşibendiler, Halfeti ve Kadiriler de var. Bir görüşmeci, kentte 1.500’e yakın 'Işık Evi' bulunduğunu aktardı. Esnafın büyük çoğunluğu 'cemaat gazetesi'ne abone. Her sabah gazete işyerinin önüne bırakılıyor. Esnaf, gazeteyi özellikle herkesin görmesi için almıyor ve kapıda bırakıyor. Öyle ki, gazete biri tarafından alınıp götürülünceye kadar bekletiliyor. Kentte ayrıca, Menzilciler, Kadiriler, Rufailer var. Son yıllarda Vuslat Vakfı’nın ciddi bir örgütlenme içinde olduğu, kırtasiye sektörünü ele geçirdiği ifade edildi. Hatta Erzurum’da Gez Mahallesi’nde Menekşe Sokak’taki ev ve işyerlerinin, tek tek satın alınarak ya da kiralanarak kontrol altına alındığı anlatıldı.
Kırtasiye sektöründe cemaat dışı ilişkilere sahip olanların battığı, okullarda velilere liste verildiği, cemaatlere ait kırtasiyecilerin adreslerinden alışveriş yapmalarının istendiği vurgulandı. Erzurum evliyalarından Abdurrahman Gazi adına bir vakıf kurulduğu bilgisi de verildi. Cemaatlerin öğrenci yurtları, cemaat evleri var. Sosyal dayanışma ve yardımlaşma yöntemlerini kullanarak adam çekmeye çalışan cemaat evleri ve yurtlarının özellikle eğitim kurumları aracılığıyla taraftar topladıkları ifade edildi.
NUR CEMAATİ SAHNEDE
Devlet okullarında da başta Nur cemaati olmak üzere cemaatlerin etkin olduğu, başarılı çocukların özellikle bu cemaat dershanelerine kaydettirildiği, yıl sonunda sınavlar yapıldığında, öğrencilerin başarısının cemaatin ve dershanelerinin başarısı gibi takdim edildiği anlatıldı. Özel Aziziye Lisesi Nur Cemaati'ne ait. Şimdilerde Aziziye Vakfı Üniversitesi’nin açılacağı hatta Yavuz Selim Anadolu Öğretmen Lisesi binasının (Eski köy enstitüsü binası) vakıf üniversitesi için devredileceğinin konuşulduğu dile getirildi. İstiklal Eğitim Kurumları’nın ise (anaokulundan liseye kadar eğitim veriyor) radikal İslamcılara ait olduğu anlatıldı. Cemaatlerin, çok cesur davrandıkları hatta ilin emniyet müdürünü bile görevden almayı başardıkları ve emniyet müdürünün ancak mahkeme kararıyla döndüğü ifade edildi.
Cemaatlerin cesaretine ve aleni faaliyetlerine bir başka örnek de geçen yılki üniversite kayıt zamanında bilboardlara asılan bir ilan. Söz konusu ilanda Sadi Mazlumoğlu Erkek Öğrenci Yurdu, Osman Bektaş Erkek Öğrenci Yurdu ve N.A Özdemir Erkek Öğrenci Yurdu, Atatürk Üniversitesi’nin amblemini kullanarak, üniversitenin yurdu olduğu imajını vererek öğrenci çekmeye çalışmış. Bazı yerel gazetelerin olayın üzerine gitmesi üzerine ilanlar derhal kaldırılmış. Cemaatler, kent ekonomisi içinde yer tutmuş durumda. Rekabetin cemaatler arasında yaşandığı ifade edilirken, mağazalara İslami isimlerin konulduğu ancak herhangi bir cemaatin ticari faaliyeti için dinsel çağrışım içermeyen isimleri de tercih edebildiği anlatıldı.
“ORUÇ ERZURUM’DA TUTULUR”
Palandöken’deki özel sektöre ait turistik tesiste iki yıl önce mescit açıldığı vurgulandı. Cuma namazı saatinde genellikle işyerlerinin kapandığı, namaz kılmayanın da kendisini namaz kılıyormuş gibi gösterdiği, Ramazan ayında lokantaların, pastanelerin, kafelerin iftara kadar servis yapmadıkları, yapamayacakları, kimsenin sokakta sigara içemeyeceği, simit yiyemeyeceği, ramazanda seyahat acentelerinin Erzurum’u gezi programlarının dışına çıkardığı dile getirildi ve “Çünkü turistlerin yeme-içmesi sorun oluyor. İçki satan büfeler ise tamamen kapanır, dış cepheler gazeteyle kapatılır” denildi. Düzenli alkol alanların bile ramazan ayında (bazılarının üç ayların tümünde) içki içmedikleri, içmek isteyenlerin ise ramazan ayında kent dışına çıkarak ancak alkol alabildiği ifade edildi. Bu durum, bir görüşmeci tarafından baskıdan ziyade “Erzurum’un güzelliği” olarak tanımlandı ve görüşmeci “Oruç Erzurum’da tutulur” dedi.
Erzurum’da türbanlı ve çarşaflı kadın sayısının fazla olduğu ilk bakışta hissediliyor. Ancak başı açık kadınlar da var. Kara çarşaflı kadınların genellikle cemaat mensupları olduğu ifade edildi. Atatürk Üniversitesi’ndeki türbanlı öğrencilerin sayısında bir artış ya da azalma olmadığı vurgulandı. Nedeni ise üniversitelerdeki türban yasağının Atatürk Üniversitesi’nde gevşek uygulanmasından dolayı kız öğrencilerin genellikle Atatürk Üniversitesi’nde öğrenim görmeyi tercih etmeleri şeklinde açıklandı ve “Türbanlı öğrenci sayısı bakımından değişiklik yok” denildi.
GENÇLER POTANSİYEL KÂFİR
Erzurum’da 50 bine yakın üniversite öğrencisi bulunuyor ve kampüs içinde göreceli bir rahatlığa sahip ancak, aynı rahatlık merkezde söz konusu değil. Öğrencilerin şehir ekonomisinin itekleyici gücü olarak görüldüğü belirtilirken, ev kiralarının öğrenciler için ortalamaya göre daha yüksek tutulduğu belirtildi. Gençlerin barınma gereksinimi kamuya ait yurtlarla giderilemediği için gençlerin çoğunun cemaat yurtlarında veya cemaat evlerinde kaldığı, bu durumun da gençlerde cemaatler lehinde değişimi beraberinde getirdiği vurgulandı.
Erzurumlu bir üniversiteli şehir içinde sevgilisiyle dolaşabildiğini ancak esnaf ve halk tarafından 'fişlendiğini' düşündüğünü aktardı. Küfür ve kınama ifadelerini çok duyduğunu belirten genç, en dekolte kıyafetinin sıfır kol bluz olduğunu, bu halde bile bazen “Bu nasıl kıyafet? Üniversite öğrencileri geldi, Erzurum’un dini elden gitti. Cehennemliksin, Allah’ın bütün katlarında reddedilmiş insansın” sözleri duyduğunu anlattı. Üniversitenin içi ve dışının farklı olduğunu ifade eden genç, küpe takan erkek kardeşinin de “Küpe, erkekliğin şanından mıdır?” türündeki eleştirilerden yıldığını anlattı. Kent merkezinde diz hizasında etekler giyerken, üniversitede dizüstü etek giyebildiğini dile getiren genç, bazı mağazaların kıyafeti biraz açık olan öğrencilere farklı fiyat tarifesi uyguladığını bizzat yaşadığını anlattı.
Cemaatlerden davet almadığını ancak cemaat evlerine giden arkadaşları olduğunu anlatan genç kız, “Onlardan aldığım bilgiye göre, parfüm sıkmak günahmış, topuklu ayakkabı erkeğin nefsini çekiyormuş, erkek, parfüm kokusu aldığında o kokuyu süren kadınla aynı yataktaymış gibi oluyormuş. Türban takılmaması halinde kızların cehennemde her saç teliyle ayrı ayrı asılacağı belirtiliyormuş” dedi.
Lisede okurken evlerinin hemen karşısında bulunan bir cemaatin Kuran kursuna gittiğini, ancak sadece kursa giderken başını örtmesinden dolayı eleştirildiğini, üç ay kurs gördükten sonra da ayrılmak durumunda kaldığını anlatan bir başka genç kız, kurstaki bazı kızların sakız çiğnedikleri için dövüldüklerini anlattı. Cemaatlerin, anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite öğrencilerinin her biri için ayrı ayrı 'abla' ve 'ağabeyleri'nin bulunduğunu ifade eden genç kız, ailelerin çocuklarını bu abi ve ablalara güven duyarak teslim ettiğini anlattı. Görüştüğümüz bir başka üniversiteli genç de “Erkek arkadaşlarımızla el tokalaşmasını ancak lisenin son yılında yapabildim” dedi.
KADIN DÖRT DUVAR ARASINDA
Erzurum’da kadınlar genellikle kapalı bir yaşam tarzına sahip ve geleneksel aile yapısı içinde ikincil bir rolde gözüküyor. Koca, baba baskısı yoğun. Ekonomik hayatta etkin değiller. İşyerlerinde genellikle erkekler çalışıyor. Sosyal ve ekonomik hayatta olanlar da ağırlıklı olarak kamuda çalışanlar. Orta yaş ve üzeri kadınların çoğu kapalı. Alevi kadınların genellikle geleneksel örtünme biçimini tercih ettiği görülüyor. Park ve benzeri mekânlarda kadınlara pek rastlanmadı. Ancak görüşmeci kadınlar, eşleri olduğu zaman restoranlara, park ve mesire yerlerine rahatça gidebildiklerini, kadın kadına gezmelerin ise saat 21:00’den sonra pek mümkün olmadığını, lokantalarda genellikle aile bölümlerinde oturulduğunu söyledi.
Başı açık bir öğretmen, başı açık olduğu için ayrımcı bir hareketle karşılaşmadığını ancak otobüslerde bazen türbanlı kadınlara öncelik verildiğine tanık olduğunu anlattı. Kentte esnafın muhafazakâr yapısına dikkat çeken kadın, her mahallede İslami sermayeye ait bir market bulunduğunu, alışveriş yaparken cemaatçi esnaftan kaçındığını ancak bazen mecbur kaldığını dile getirdi ve “Sakallı, takkeli esnaftan alışveriş yapmamaya çalışıyorum” dedi. Mevlitlerde kendisine eşarp hediye edildiğini anlatan görüşmeci, nezaketen eşarbı kabul ettiğini anlattı.
Bir başka kadın görüşmeci ise başının açık olmasından dolayı çok eleştiri almış. Nurcular’ın '41 Yasin' gününe zaman zaman katıldığını anlatan görüşmeci, yaşadığı Dadaşkent’te 5 cemaatin faaliyet gösterdiğini söylüyor. Kılık kıyafetine dikkat ettiğini söyleyen görüşmeci, kentteki kadınlarda genellikle etek boyunun uzadığını, pantolonların genişlediğini gözlemlemiş. Görüşülen kadınlar benzerini daha önce de gördüğümüz, davullu zurnalı düğünlerin yerini şimdi defli, ilahili düğünlerin aldığını aktardı.
MUMCU CADDESİ 'KIRMIZI BÖLGE'
Erzurum şehir merkezinde 3 birahane, şehir merkezine uzakta 1 birahane, şehir merkezinde 2 içkili restoran, 3 yıldızlı iki otel, ayrıca Palandöken’de 3 turistik otel bulunuyor. İçki satan büfeler var ancak eskiye oranla sayılarının yarı yarıya azaldığı ifade edildi. İçki satan büfelerin sayısı konusunda 35-50 arasında bir rakam telaffuz edildi. İçkili mekanları, genellikle Karadenizliler işletiyor. Nedeni sorulduğunda, “Erzurum’da Karadeniz kökenlilerin ekonomik yaşam içindeki ağırlıkları” şeklinde izah edildi. Bir görüşmeci, “Erzurum’da ticaretin beşte üçüne Karadenizliler hakim. Şimdilerde Kürtler nüfuz etmeye başladı. İstimlak zengini olan Kürtler, kente geldiklerinde ticarete atılıyor” denildi. İçkili mekânlar için 'Kırmızı Bölge' olarak ifade edilen Mumcu Caddesi belirlenmiş durumda. Söz konusu bölgede 1 meyhane, bir birahane, 2 tekel büfesi ve bir yıldızlı otel bulunuyor.
Ulusal mağaza zincirlerinin bazılarında içki reyonları var. Ancak ramazan ayında içki reyonları kapatılıyor ve satış yapılmıyor. İçkili mekanların ve büfelerin devri halinde ruhsatlar yenilenmiyor, baskılar nedeniyle içkili mekanların sayısında ciddi azalma görüldüğü ifade ediliyor. Belediye, merkez dışında kongre ve sanayi bölgeleri için içkili mekân ruhsatı veriyor. Ancak söz konusu bölgelerde birahane ya da içkili restoran açmanın işletmeci için kârlılığı bulunmadığından, kimsenin ruhsat başvurusu yapmadığı vurgulandı.
'VATANDAŞ' İŞ BAŞINDA
Eğlence anlayışının değiştiği, sosyal mekânların yok olduğu belirtilirken, 1960’lı yıllarda kentte gazinonun bulunduğunu, şimdi ise gazinonun sadece bir bölgenin ismi olarak kaldığı belirtildi. İçki içenler çevrelerinde günah işledikleri gerekçesiyle eleştirildiklerini söyledi. Erzurum içki konusunda 'mahalle baskısı zaptiyeleri'nin yaşadığı bir kent olarak ifade ediliyor: Görüş bildirenlerden biri, “Kent içinde belediye ve emniyet mensubundan önce vatandaşın kendisi bekçilik yapar” dedi. Şehir merkezinde içki içer görünmekten çekinenlerin çoğunun Palandöken yolu ile havaalanı yolunun kenarlarını tercih ettikleri sıkça anlatıldı.
Kentin içkili restoranlarından biri 1928 tarihli ve Erzurum’un ilk içkili restoranı. Restoran şu anda üçüncü kuşağın elinde ve sahibi Karadenizli. Turizm işletme belgesi olan restoran, bu belgeden dolayı diğer içkili restorana göre daha rahat hissediyor kendisini. Ancak sahibinin söyledikleri oldukça ilginç:
“Bir petrol istasyonu şirketi bayilerine iftar yemeği verecekti. ‘İçkili restoranda iftar verilir mi, o tabaklarda yemek yenilir mi?’ dediler. 1990’dan sonra müthiş bir baskı var. Geçenlerde bir müşterim, ‘sizin oraya girip çıkanlar fişleniyor’ dedi.”
***
‘Alevinin kaç kulağı, gözü olur?’
ERZURUM’da Aleviler, Kazım Yurtalan (Sütevler), Dağ Mahallesi, Maksutefendi Mahallesi’nde yoğun olarak yaşıyor. Bir kısmı Sanayi ve Hasanül Basri mahallelerinde bulunurken, farklı yerleşim bölgelerinde oturanlar var. Görüşmenin yapıldığı Maksutevler Mahallesi kent dışında yer alıyor. Maksutevler’de Şafi Kürtler’le iç içe yaşadıklarını belirten Aleviler, zaman zaman “Alevilerin kaç gözü, kaç kulağı var” türünden ifadelere maruz kaldıklarını, kent merkezindeki bazı işyerlerinde Alevilerin çalıştırılmadığını anlattı.
Mahallede komşuluk ilişkileri mesafeli. Aşure verildiğinde, komşuları tarafından döküldüğünü, aşurenin sadece isteyenlere verildiğini, çocuklara okulda Alevi olduklarını söylememeleri konusunda telkinlerde bulunduklarını anlatan Aleviler, en fazla “Niye oruç tutmuyorsunuz, namaz kılmıyorsunuz?” sorularına muhatap olduklarını ifade etti. Alevi çocukları, okulda iseler ramazan ayında bir şey yemiyorlarmış.
Bazı aileler de gece sahura kalkıldığı imajını vermek için ışık yaktığını söyledi. Görüşmeci Alevi kadınlardan biri, çocuğuna okula giderken peynir-ekmek koyduğunu, çocuğun yemeğini yerken öğretmeni tarafından yakalandığını ve öğretmeni tarafından “Ramazan ayında nasıl yemek yiyorsun. Ayıp günah değil mi?” diye tepki gösterildiğini anlattı.
Maksutevler Mahallesi’nde iki cami bulunuyor. Bazı Alevi aileler, cenaze olduğunda Kuran-ı Kerim okunması için çocuklarını camideki Kuran kursuna göndermiş. Ancak çocuklar, “Bunlar Kızılbaş çocukları, camiyi kirletir” türünden laflar duyunca, Kuran Kursu’na gitmekten vazgeçmiş. Mahalledeki Alevi kadınlardan biri, “Çocuğumu camiye gönderdim. Önce başı açık diye camiye alınmadı. Kızımın başına örtü verdim. Bu sefer de, çocuğuma ‘Sen Alevisin, örtünsen bile camiye giremezsin’ denilmiş” dedi.
BİRGÜN - 9 Mart 2009