Alevilikte hayatını kaybeden canlar için “Hakka yürüdü” denilir.
Alevilikte hakka yürüyen canı anmak, yad etmek ve hakka yürüme yolunda söylenen dilek ve son sözler şunlar olmalıdır/olabilir:
''Devr-i daim olsun''
''Işık içinde yürüsün''
''Menzili mübarek olsun''
''Devr-i asan olsun''
İslamiyette hayatını kaybeden kişi için söylenen “Allah rahmet eylesin'' veya ''Allah taksiratını affetsin'' gibi temenniler Alevi bir can için kullanılmaz, kullanılmamalıdır.
Alevilik ile Şii/Caferi İslam ile Sünni İslam inancının çok farklı düşündükleri bir diğer alan da ahiret/mead inancıdır.
Şii/Caferi İslam ile Sünni İslam anlayışı bu konuda büyük ölçüde benzeşmektedir. Neredeyse ihtilaf ettikleri tek unsur Cennet’te Allah’ın görülüp görülemeyeceği konusudur. Ayrı düştükleri tek kısım; Ehlisünnet ( Sünnilik ) Allah’ın cennette inananlarca görüleceğini ileri sürerken Şiiler görülemeyeceğini savunurlar.
Alevilikte İslam’daki gibi yani Şii/Caferi İslam ile Sünni İslam mezhebinde olduğu şekliyle bir ahiret inancı yoktur.
Kesin çizgilerle belirlenmiş, kıyamet, cennet, cehennem gibi eskatolojik unsurlar Alevilikte daha ziyade mecazi anlatımlarla yer bulmaktadır.
Bu noktada Alevi inancının büyük ozanı Yunus Emre’nin şu ünlü sözleri gerçekten dikkat çekicidir:
Cennet cennet dedikleri
Üç beş huri üç beş köşk
İsteyene ver onları
Bana seni gerek seni…
Cennet ve cehennem kişinin yaptıklarının karşılığı olması bağlamında ele alınması gereken unsurlardır. Ontolojik olarak ne cennetten ne de cehennemden bahsetmek mümkün değildir.
Cennet, kişinin huzur ve mutluluğunun, cehennem ise kötülüklerinin karşılığında düşeceği ruhsal sıkıntının ifadesidir.
Alevilikdeki ahiret inancı konusunu anlayabilmek için bazı kavramları açmak yerinde olacaktır.
Pek çok dinde ve inançta yer alan reenkarnasyon yada tenasüh unsuru Alevilik’te daha ziyade “devriye inancı” ile karşılık bulmaktadır.
Can Hakka yürüyünce ruh özüyle buluşmak için kalıptan (Bedenden) ayrılır. Işık içinde yürüsün denir. "Ișık içinde uyusun" denmez. Çünkü can (Tin) yürüyüşüne devam ediyor. Yeniden doğuşa geçmesi için “Devr-i Daim olsun” denilir, denmelidir. Doğada ki her hangi bir canlıya değil de bir Masum-i Pak’a geçsin diye de “Menzili Mübarek Olsun” denir.
Hakka yürüdükten sonra kamil insan ise eğer "Devri Daim ve Kaim Olsun " denilir; eğer hakka yürüyen İnsan-ı Kamil değil ise, hala Ham Ervah ise arkasından “Devri Asan olsun” denilir. Yani devr-i kolay olsun derler. Bu söz ve dilekler Alevilikdeki Devriye inancının gereği olarak kullanılır.
Yukarıda ana hatları çizilen kurama Devir, bu kuramı anlatan şiirlere ise Devriye denir.
Tüm anlatılanları perçinlemek adına Yunus Emre ve Gufrani'den örnek iki nefes:
Katre idim Ummanlara karıştım
Kaç bulandım kaç duruldum kimbilir
Devre edip alemleri dolaştım
Bir sanata kaç sarıldım kimbilir
Bulut olup ağdığımı bilirim
Boran ile yağdığımı bilirim
Alt anadan doğduğumu bilirim
Kaç ebeden kaç soruldum kimbilir.
Kaç kez gani oldum kaç kere fakir
Kaç kez altın oldum kaç kere bakir
Bilmem ki kaç katip ismimi okur
Kaç defterde kaç dürüldüm kimbilir
Bazı nebat oldum toprakta sürdüm
Bilmem kaç atanın sulbünde durdum
Kaç defa cenneti alaya girdim
Cehenneme kaç sürüldüm kimbilir
Kaç kez alet oldum elde bakıldım
Semadan kaç kere indim çekildim
Balcık olup kerpiç kerpiç döküldüm
Kaç bozuldum kaç kuruldum kimbilir
Dünyayı dolaştım hep kara batak
Görmedim bir karar bilmedim durak
Üstümü kaç örtü bu kara toprak
Kaç serildim kaç dirildim kimbilir
Gufrani’yim tarikatım bos değil
İyi bil ki kara bağrım tas değil
Felek ile hiç hatırım hoş değil
Kaç barıştım kaç darıldım kimbilir
GUFRANİ BABA
::::::::
Aşağıdaki Yunus Emre nefeside devriye konusunda açık şiirlerden biridir.
TEHİ GÖRMEN SİZ BENİ
Tehi görmen siz beni dost yüzün görüp geldim
Baki devr-i rüzgigar dost ile sürüp geldim
Oldur söyleyen dilde varlık dostundur kulda
Varlığım hep ol ilde ben bunda garip geldim
Bezirganam mataım çok dest-girim ustadım Hak
Ziyanım assıya cümle anda değişip geldim
Yer u gök yaratıldı aşk ile bünyad oldu
Toprağa nazar kıldı aksırdı durup geldim
Gördüm yedi tamusun anda sekiz uçmağın
Korkudan günahımı anda sızdırıp geldim
İsi oldum kudretten bahanem bir avretten
İnayet oldu Hak'tan ölü dirgörüp geldim
Adem olup durmadan nefsin boynun burmadan
Yanıldım buğday yedim uçmaktan sürülüp geldim
Musayla Tur'a çıktım binbir kelime dedim
Bu Hak bizi ne bilsin anda bilinip geldim
Nuh oldum tufan için çok duruştum din için
Duymayanın tagadan suya boğdurup geldim
Yalan değildir sözüm bak yüzüme aç gözün
Dah'örtülmedi izim uş yoldan erip geldim
Çerçiş oldum basıldım Mansur oldum asıldım
Hallac pamuğu gibi bunda atılıp geldim
Eyyüb oldum tenime cefa kıldım canıma
Çağırdım Sübhanıma kurtlar duruyup geldim
Zekerya oldum kaçtım erdim ağaça geçtim
Kanım dört yana saçıp tepem deldirip geldim
Yalınız Sübhan idi peygamberler can idi
Yunus hod pinhan idi suret değişip geldim
Yunus Emre
Faydalandığım kaynaklar:
Ezeli Doğanay. Alevilik ve Reenkarnasyon. Nokta Yayınları 2014. İstanbul
Makale ''Alevilere yönelik Şii-Caferi misyonerliği', M. Cemil Kılıç
Deniz Çamur
7.3.2020