Alevilik için hiçbir şey yapamadım
Arka plan... Reha Çamuroğlu AKP’den milletvekili olduğunda toplumun bazı kesimlerinde Alevi açılımı konusunda beklentiler oluşmuştu. Zira başbakan da Çamuroğlu’nu parti genel başkanlığı danışmanlığına bu açılımı yapması gayesiyle atadı. Ancak olmadı. İşler beklendiği gibi gitmedi. Alevi açılımının ilk adımı olan muharrem iftarına karşı büyük tepkiler seslendirildi. Ve süreç o iftarda dondu. Çamuroğlu da geçtiğimiz ay danışmanlık görevinden istifa ettiğini açıkladı.
Peki neler olmuştu? Alevi toplumunun önde gelen aydınlarından Çamuroğlu neden görevinden istifa etmiş ama AKP’den ayrılmamıştı? Bu sorularına yanıtları cevap ararken 2 Temmuz geldi, yani Sivas olaylarının yıldönümü. Yürüyüşler yapıldı, anma gösterileri düzenlendi. Ancak bu gösterilerde iktidar partisinden kimse yoktu. Bunun üzerine 3 Temmuz Perşembe günü Çamuroğlu ile Ankara’da bir araya geldik. “Sivas’a gerilim çıkmasın diye gitmedik” diyen Çamuroğlu parti içinden, bürokrasiden ve devletten bazı çevrelerin engellemeleri yüzünden Alevi konusunda hiçbir şey yapamadığını söyledi.
‘Velev ki’nin sebebi muharrem iftarı
Alevi iftarıyla parti içi eleştiri oklarına maruz kalan ve Başbakan Danışmanlığı görevinden kısa bir süren önce istifa eden Reha Çamuroğlu, parti içi bürokrasiyi ve ‘tribünlere oynama’ merakını eleştirdi
AKP’de Alevi açılımını sağlamamız konusunda büyük umutlar vardı. Ancak son duruma bakınca bu umutlar yarım kaldı gibi bir portre çıkıyor ortaya. Öncelikle şunu soralım: 2 Temmuz’da, Sivas’ta hükümetten neden kimse yoktu?
Ben 1 Temmuz günü Meclis Genel Kurulu’nda gündem dışı bir konuşma yaptım. Orada dedim ki “2 Temmuz’da üç gün sonra Erzincan’ın Başbağlar Köyü’nde 33 insanımızın öldürüldüğü başka bir katliam yaşandı. Bu iki katliam birbirini izah eder. Gönül isterdi ki bu iki katliamı birlikte analım.î Maalesef Türkiye’deki kutuplaşma yüzünden ortak acılarımızı bile birlikte anamıyoruz.”
Bunu anlatmak için AKP’nin Sivas’ta olması gerekmez miydi?
Sivas katliamı 93’te oldu. Bugün bize niçin burayı müze yapmıyorsunuz, diye soruyorlar. Peki bizden önceki 9 yılda geçen hükümetlere bu soru niçin sorulmadı? Burada AK Parti’ye ciddi bir haksızlık yapıldığı kanaatindeyim.
Onlara sorulup sorulması ayrı bir konu ama AKP’ye sorulması çok doğal. Özellikle sizin varlığınız dolayısıyla.
Biz bununla ilgili bizzat ilgili bir girişim başlattım. Ama maalesef bürokrasi hızlı ilerlemiyor önümüze bazı engeller çıktı. Mesela otel sahibi 15 milyon YTL istedi. Bu paranın bulunması lazım. Bizim bakanımızdır, ‘Burada kebapçı olmasından iğreniyorum” diyen...
Ama birçok kesim hükümetin oradaki kebapçıdan rahatsızlık duymadığını düşünüyor.
O kebapçı bizimle başlamadı. Aksine biz onu kapatmanın yollarını aradık. Bunların görünmemesi bizde şöyle bir duygu yaratıyor: ağzımızla kuş tutsak hakkımızdaki önyargılarla bizi vurmaya devam edecekler. Oysa Sivas’taki insanların acısını içimizde duymamamız nasıl mümkün?
O zaman tekrar sorayım: Acıyı içinizde duyuyorsanız dün Sivas’ta neden yoktunuz?
Aslında çok basit. Sivasíta dün toplanan kalabalığı yönlendirenler bunu hükümetimize karşı bir gösteriye çevirme potansiyeli taşıyabilirlerdi. Orada bir gerginlik yaşanabilirdi. Yeni bir gerginlik istemedik. Gönül orada olmak isterdi ama iki vatandaşımızın bile burnu kanasa bunu izah edemezdik.
Yerel seçimler yaklaşıyor. Acaba AKP Alevi oylarından vaz mı geçti?
AK Parti büyük bir kitle partisi. Partinin hiçbir vatandaşın oyundan vazgeçme lüksü yok. Ama Alevi meselesini gündeme getirmemizde oy kaygısı yoktu. Alevilerin bir problemi var ve bunu çözmek istiyoruz.
Ben Alevi meselesi için hiç bir şey yapamadım
Tayyip Erdoğan’ın danışmanlığından neden istifa ettiniz? Çözüm konusunda umudunuzu mu yitirdiniz?
Ben 1400 yıldır süren bir meselenin 6 ayda neden çözülmediğini sayın Başbakanía sorarak istifa etmedim. Karşılaştığım engelleri biliyorum. Ve bu noktada tepkimi Sayın Başbakan’a bir tavırla ifade etmek yoluna gittim. Çünkü ben bu konudaki danışmanıydım ve bana üç gün sonra ëne yaptıní diye sorabilirdi. Hiçbir şey yapamadım.
Bu durum parti çizgisiyle bağlantılı mı?
Alevilikle ilgili açılımda adımlar atılamaması AK Parti içinde belli kesimlerin etkisine uğramıştır ama buna bağlanamaz. Bürokratik yapı bütün değişimlerden korkuyor. Buna din bürokrasimiz de dahil.
Süreç neden ocak ayındaki muharrem iftarında takıldı?
11 Ocak’ta iftarımız oldu, 14 Ocak’ta Başba kan’ın İspanya’daki açıklaması geldi. Arada sadece üç gün var. Niçin bu kadar kısa süre var?
Neden sizce?
Sayın Başbakan’ın iftara katılmaması yönünde baskıya maruz kaldığı biliyorum. Maalesef sanki Alevilerin haklarını kazanmasın Sünnilerin haklarında bir azalmaya yol açacak gibi bir anlayış var. Bir takım kişiler başbakana “ìbaşörtüsü meselesi 5 yıldır duruyor, siz Alevi iftarına gidiyorsunuz’ dedi. Başbakan da unutmadığını göstermek için İspanya’daki açıklamayı yapmış olabilir.
Kim bu bir takım kişiler?
Çok fazla baskı çevresi var. Türkiye bir dükalıklar ülkesine dönüştü. Hükümet içinde de, bürokraside de, devlette de var.
Alevi meselesinde parti içinde yapacak başka bir şeyiniz kalmadı mı?
Şimdilik hayır ama kapatma davasının sonuçlanmasından sonra (tabii kapatılmazsa) bu meselenin çözümü için konjonktör yakalanacağını düşünüyorum.
Bu varsayım doğru çıkarsa danışmanlık görevine geri mi dönersiniz?
Ben istifamı verdim. Başbakan ise “bu mektubu almamış olayım” dedi. Ama benim sorunun çözümü için bir sıfata ya da koltuğa ihtiyacım yok.
Neden danışmalıktan istifa etmekle yetindiniz de partiden istifa etmediniz?
İşte bu çok güzel bir soru. Partiden neden istifa etmem bekleniyordu, onu anlayamadım.
İstediklerinizi yapmadığınız platformdan çekilmenizi beklemek normal değil mi?
Alevilik’ten değilim. Türkiye’nin tarihi ve ekonomisi üzerine de fikirlerim var.
Yani geçici olarak Alevilik şapkanızı mı çıkardınız?
Parti ve bürokrasideki arkadaşları protesto tavrıyla duyarlılığa çağırdım.
Alevilik meselesi neden önümüzdeki günlerde gündeme gelsin?
Partimiz bu süreçten öğrendikleriyle, kapatılmazsa çok daha olgun bir demokrasiye doğru gidecek.
AKP biraz kendine demokrat mı oldu? Örneğin Zafer Üskül eşcinsel haklarını savundu diye eleştirildi.
Parti de olgunlaşacaktır. Zafer Hoca’nın o süreçte ne kadar yıprandığını ben gördüm. Benim ne kadar yıprandığımı kamuoyu gördü. Parti homojen değil.
Yine de akıllara “acaba parti bünyesi sonradan gelenleri kabul etmiyor mu?” sorusu geliyor.
Demokrasi sancıları her yerde var. Önemli ola dengeyi tutan lider kadrosu. Ben liderde böyle bir tavır olduğunu düşünmüyorum.
YAZICIOĞLU İLE YENİ DÖNEM
Sait Yazıcıoğlu ile bugün (3 Temmuz) bir araya geldik ve dava sürecinin arkasından, yeni dönemde Alevi konusunda neler yapabileceğimiz üzerine konuştuk. Hangi noktadan başlayacağımıza kafa yorduk. Muharrem iftarıyla çok önemli bir adım attık. Bunun devamı gelecek.
BAŞÖRTÜSÜ MESELESİ BÜYÜK YOL KAZASI
AKP herkesin partisi olduğu iddiasındaydı. Hâlâ bu iddianın arkasında durduğunu söyleyebilir misiniz?
En azından niyeti budur. Ama daha Türkiye’deki değişimi idrak edememiş arkadaşlarımız var.
22 Temmuz öncesi bugünkü resmi görseniz yine de partinin içinde yer almak ister miydiniz?
Tabii. Parti homojen görüşlerden oluşmaz. Mesela başörtüsünün bir sorun olduğunu ama anayasal bir sorun olmadığını ben hep söyledim.
Görüşünüz neden dikkate alınmadı?
Koalisyonlar, dengeler var.
ALEVİLİĞİN TÜM YÜKÜ OMUZLARIMA BİNDİ
22 Temmuz’dan sonra bir anda Alevilikíle ilgili bütün sorunların yükünü omuzlarınızda mı hissettiniz?
Evet, bu korkunç bir yük. Şahsi sorunlardan başlayarak binlerce Alevi mecliste bana gelmeye başladı. Aile ilişkilerime kadar mercek altına alındım.
Bu yükü biraz hafifletmek için mi istifa ettiniz?
Bu yükü taşımaktan gurur duyuyorum, taşımaya devam da edeceğim. Ama ben böyle bir yükün altına girip de hükümette atılan hiçbir adım olmadığını görünce isyan ettim. Sonuçta ben de insanım. Taşıyabileceğimin sınırı var.
ANNEM CUMHURİYET MİTİNGLERİNE KATILDI
Baştan beri parti içinde olan biri olsanız sözünüz daha çok mu dinlenirdi ?
Sözümün kaale alınmadığını düşünmüyorum ama dengeler bir tuhaf oluştu. Her şey aceleye getirildi.
Neden?
Bu, siyasetin en zayıf meselesi. Tribünlere oynanınca çok büyük yol kazaları olabiliyor.
Tribünlerin tek tip olduğu mu varsayıldı
Tabii, hayali bir millet yaratılır bazen. Örneğin annem cumhuriyet mitinglerine katıldı ama AK Parti’ye oy verdi. Bütün laik cumhuriyetçiler gibi o da genel geçer kaygılara sahipti ama partiye girmemle daha insani bir boyutunu gördü siyasetin.
Nagehan ALÇI / AKŞAM - 07.07.2008