İBRAHİM DOĞAN / AKSİYON
Ankara, bu hafta önemli bir buluşmaya sahne oluyor. AK Parti hükûmeti ile Alevi kesimin bütün temsilcileri Bilkent Otel’de bir araya gelip sorunları masaya yatıracak.
Devlet, 3 Haziran’da Alevi kökenli vatandaşların taleplerini ilk defa dinleyecek. 2007 seçimlerinden sonra ‘Alevi açılımı’ yapacağını açıklayan AK Parti hükûmetinin davetine tüm kesimler olumlu cevap verdi. Aleviliğe farklı pencerelerden bakan dernek, federasyon, vakıf yöneticileri ile kanaat önderleri aynı masa etrafında toplanacak. Cem Vakfı, Alevi Bektaşi Federasyonu, Ehl-i Beyt Vakfı, Pir Sultan Derneklerinin 35 temsilcisi, Ankara Bilkent Otel’de sorunları masaya yatıracak.
Eski Devlet Bakanı Sait Yazıcıoğlu döneminde başlayan, Faruk Çelik ile devam eden bu süreçte, Alevi açılımının koordinasyonunu Yard. Doç. Dr. Necdet Subaşı üstlendi. AK Parti Milletvekili Reha Çamuroğlu da destek veriyor. 5 ay önce Yazıcıoğlu’nun davetiyle Muğla Üniversitesi’nden Ankara’ya gelip göreve başlayan Sosyolog Subaşı gündelik hayat ve dinsellik üzerine çalışmalarıyla tanınıyor. “Bu konuda görüşü olan herkesi dinleyeceğiz. Bir yol haritası belirleyeceğiz. Bu işin mimarı hepimiz olacağız.” diyor. Ağustos ayının sonuna kadar 15’er gün arayla 7 çalıştay düzenlenecek. Programlarda akademisyenlerden gazetecilere, siyasetçilere kadar birçok farklı kesim görüş belirtecek. Tüm çalıştayları kapsayan, ortak paydayı yansıtacak nihai rapor, Subaşı tarafından hazırlanıp Devlet Bakanı Faruk Çelik ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın önüne konulacak.
- Bu çalıştaylarda ne hedefleniyor?
Alevi açılımının öncelikli hedefi Alevilere ilişkin devletin ne tür katkılar üreteceği konusunda yol haritası belirlemek. Bu yol haritasının içinde kaçınılmaz bir şey var: Bir dil kurmak, karşılıklı bir güven ilişkisini geliştirmek. Devlet ile Aleviler arasında, Aleviler ile Sünniler arasında adı konulmamış bir gerilim var. Ülkenin birlik ve bütünlüğü, güvenliği için, bunlardan önce herkesin insanca yaşama standartlarını artırmak için bu gerilimleri aşmak zorundayız.
3 Haziran’daki toplantının temel amacı Alevilerin kendilerini yutkunmadan, korkmadan ifade edebilmelerini sağlamak. Sorunlarını tanımlamaları, beklentilerini dile getirmeleri. Bu konudaki bir açılıma ne tür destek vereceklerini anlamak. İyimseriz, şimdiye kadar aldığımız sonuçlar oldukça pozitif. Alevi toplumunun önderleri bu toplantıya katılacaklarını söyledi. Zaten bu çalıştayları elden geldiğince toplumun bütün kesimlerini içine katarak, herkesin katkısını isteyerek çözmek arzusundayız. Bunun için sivil toplum kuruluşlarıyla, bilim adamlarıyla, sorunun taraflarıyla konuyu tartışacağız. 7’nci çalıştayda bu veriler ekseninde bir değerlendirme yapacağız. Sonra oturup kendi aramızda eldeki verileri hesaba katarak, bu gerçekliği göz ardı etmeksizin, Alevi toplumunun duyarlılıklarını koruyarak bir dizi gelişmeye, atılıma öncülük edeceğiz.
- Devlet Aleviliğe bir tanım getirecek mi?
Hayır, öyle bir hakkı da, talebi de yok. Alevilerin kendilerini tanımlamalarını bekliyoruz. Çünkü devlet muhatap olarak Alevilerin kendini nasıl tanımladığını, nasıl formüle ettiğini bilmek arzusundadır. Bunu da medya ya da başka araçlar üzerinden değil doğrudan Alevilerden öğrenmek istiyor. Bu konuda çok çatallanmış görüşler var, çok farklı Alevilikler var. Ama bu detayların içinde sorunu kapatmak istemiyoruz. Bu detayları zenginlik olarak görüyoruz. Standart bir Alevilik beklentimiz yok. Ancak Aleviler kendi aralarında ne kadar belli paydalarda bir araya gelebilirse taleplerinin ağırlığı o kadar artacaktır.
- Aslında ilk defa devlet Alevilerin hepsini bir arada dinlemiş oluyor değil mi?
Kuşkusuz. Şimdiye kadar devlet Alevileri vatandaş olarak ikinci sınıf muameleye maruz bırakmış değil. Aleviler kendi kimliklerinin farkına vardıkça, kendi öznelliklerinin altını çizdikçe doğal olarak devlet içinde yeniden yapılanmaya, bu grubu da dikkate alan bir inşaya ihtiyaç olduğu ortaya çıkıyor. Devlet bu konuda gecikmiş olabilir ama asla ihmal söz konusu değil. Tamamen olgunlukla alakalı. Süreç meselesi. Şu anda o sürecin içindeyiz. Devlet Alevileri görüyor, artık onlarla konuşmak istiyor. Bu bir gözlemek değil, izlemek değil. Tam tersine kendi vatandaşlarına eşit yurttaşlık hakkı sağlama konusunda girişimlerin bir parçası.
- Devlet, eksikliğinin farkına mı vardı?
Devlette süreklilik esastır, bir geleneğin içinden geliyoruz. Herhangi bir geleneği birdenbire sıfırlayıp yeni bir şey yapıyor değiliz. Devletin birikimi bugün bu noktaya ulaşmış bulunuyor. Devlet kendi deneyimleri içerisinde artık Alevi toplumunu göz ardı etmenin anlamı olmadığına, bunlara doğrudan kulak vermenin gerekliliğine inanmaktadır. Bu bir iltimas, bahşiş değil. Bu Alevilerin doğal hakkıdır. Devletten bir yurttaş olarak taleplerde bulunma hakkı tartışma konusu yapılamaz. Bu konularda gecikmeler olduğunu belirtiyorum, bugün onun zamanıdır, onu kullanmaya çalışıyoruz.
- Alevilerin sorunları kronik bir hâl mi almış?
Aslında toplum da bizim gibi konuşmaya, kendi aralarındaki gerginlikleri, dargınlıkları aşmaya yönelik bir gelişme gösteriyor. Toplum da artık bu darlığı kaldıracak durumda değil. Artık yavaş yavaş herkes herkesle empati yapmaya, herkes herkesi keşfetmeye, anlamaya çalışıyor. Birbirimizi anlamakla bu toprakların dar gelmeyeceğini anlıyoruz. Sadece bir güvenlik sorunu değil, daha genel belki ahlaki bir sorun, belki siyasetin de bir parçası olarak anlamak istiyoruz. Anlama çabasına devlet aracı oluyor. Bu toplumun bir arada yaşama konusundaki sistemleri geliştirebilmesi için devlet bir anlamda ön açıyor.
- Aleviliğe farklı pencerelerden bakanlar var. Hepsi aynı masada buluşuyor. Bu noktada bir kriz olur mu?
Herhangi bir Alevi grubuyla doğrudan hısım değiliz. Hepimiz bu ülkenin eşit yurttaşlarıyız. Birine, öbürüne göre daha yakın durmak gibi siyaset geliştirmiyoruz. Herkesi dinleyeceğiz. Anlayışlı, akılcı, çözümden yana, çözüme katkı sağlayıcı her grupla doğrudan iletişime geçmeye hazırız. Ancak bu konularda mümkündür ki kamuoyunda böyle beklentiler de var. Ayak direyenler ya da tehditkâr davrananlar da olabilir. Onları da anlamaya çalışırız. Bu konudaki ilgisizliklerini, kayıtsız kalışlarını, hatta tavır alışlarını biz de anlamak zorundayız. Anlamak ve o sorunu da aşmak istiyoruz. Ama biz bütün bir tarihin yorgunluğunu ve ağırlığını bir anda aşmanın imkânsız olduğunu biliyoruz. Bu konuda yolu genişletmek, rahatlatmak istiyoruz. Hepimizin rahatı komşumuzun, arkadaşımızın, diğerinin rahatına bağlı. Hep birlikte rahat etmek istiyoruz, buna hakkımız var.
- Alevi açılımı, siyasetin rant ağına takılmadı sanki…
Bu konuda Başbakan’ın yerel seçimler öncesinde koyduğu rasyonel bir çerçeve var. Alevi sorunu siyasetin bir parçası, pazarlık konusu yapmamak için seçim döneminde bu konu hiçbir şekilde siyasete yansımadı. Çünkü maalesef üzerinde yeterince yol alamadığımız konular her zaman siyasetin bir istismar aracı olabiliyor. Ya da konu kendiliğinden mayınlı bir alana dönebiliyor. Dolayısıyla bir şekilde hassas ilan ettiğimiz bu alanlarda her türlü provokasyonun, planın parçası olabiliyor. Bunları da yok etmek istiyoruz. Alevilik herhangi bir üst projenin parçası olamaz. Alevilik Türkiye toplumunun bir gerçeğidir. Aleviler, Sünniler ve diğer topluluklar, hep birlikte eşit vatandaşlık temelinde yaşamak istiyoruz.
- Mayınlı alanlar: Diyanet içinde temsil, dedelere maaş verilmesi. Sizin bir yaklaşımınız var mı?
Onları bu toplantılarda öğreneceğiz. Bu konularda şu anda hiçbir öngörümüz yok. Muhtemelen Alevi toplumu veya toplulukları bu konudaki eğilimlerini doğrudan bizimle paylaşacak, kendi aralarında da paylaşmış olacaklar. Müzakere etmiş olacağız. Dolayısıyla bizim bir paketimiz yok, başka planlarımız da. Biz de Aleviler de konuşmaya geliyoruz. Ama biz fazlasıyla dinlemeye geliyoruz.
- Devlet artık eski mantığından uzaklaşıyor.
Devlet bu sorunu siyaset dünyasının limitlerinin üzerinden tartışmak istemiyor. Vatandaşlık, insan hakları temelinde konuşmak ve tartışmak istiyor. Bu konuda biz devlete sağlam, gerçekliği olduğu gibi yansıtan bir harita sunabilirsek kendi görevimizi tamamlamış sayacağız.
- Farklı kesimlerin yaklaşımı nasıl?
O gün göreceğiz. Ulaştığımız bütün liderler, aktörler, önde gelen isimler katılacaklarını beyan etti. Bu nezaketleri bizim gecikmişliğimizi daha fazla ortaya çıkarttı.
- Devletten haber bekliyorlarmış yani.
Evet, ben de aynı kanaatteyim. Olumlu sonuç alacağımızdan emindim; ama bir gelişme olduğu da açık. Benimsenen üslup Alevi toplumunda karşılık buldu.
Alevi açılımının 7 aşaması
Ağustos sonuna kadar gerçekleşecek 7 çalıştayda Alevilerin sorunlarını tartışacak gruplar şöyle:
1- Alevi önderler, dernek başkanları, dedeler
2- Bilim adamları
3- Medyadaki entelektüeller
4- Sivil toplum kuruluşları
5- İlahiyatçılar
6- Siyasetçiler
7- Nihai rapor
Prof. İzzetin Doğan: Müzakere edilmesi olumlu
Hükûmet bu konuda çözüm getirmek istiyor mu istemiyor mu göreceğiz. Tavırlarına bakacağız. Takdir biçimini, meseleye bakışını gördükten sonra bir kanaat beyan etme imkânı olur. Peşin bir yargıyla, iyi kötü demek yanlış olur. Hükûmetin yurttaşlarıyla, sorunlarını müzakere etmesi olumlu bir gelişmedir. Bugüne kadar yapılmamış olması büyük bir yanlışlıktır. Bu yanlışlıktan çıkılıyor ama nasıl? Kamuoyunun ateşini almak için mi yoksa meseleyi çözmek için mi? Önemli olan bundan sonraki açıklamalar, hükûmetin tavrıdır. Cem Vakfı’nı dışında tutma politikası bugüne kadar uygulandı. Olumlu uygulamalar değildi. Hükûmet de aynı politikalara devam ederse kavga büyür. Halk yutmaz. Reaksiyonu sert olur. Hükûmetin takdiri çok önemli.
Ercan Geçmez (Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı): Diyalog kurmak önemli
Ben çalıştaya katılıyorum, herkesi dinleyeceğiz. Onlar da bizi dinleyecek. Diyalog kurmak çok önemli bir şey. Bu davranışı, insanlarla diyalog kurulmasını doğru buluyorum. Şimdiye kadar kurulmaması kötü. Bu ülkenin yurttaşlarının sorunlarını hükûmetlerin dinlemesi, ilgililerin duyması önemli. Ne getirecek belli değil. Herkesin samimiyetine bağlı. Ortak paydada buluşulması herkesin samimiyetine bağlı. Aleviliği tarif ederlerse samimi değiller. Aleviliği yaşayanların sorunlarını gözeterek bir şey yapılırsa daha samimi olunur. Eğer devlet Aleviliği tarif etmeye kalkarsa bu, Alevilerin Sünniliği tarif etmesine benzer. Bizim haddimizi aşmamız olur. İnsanların Türkiye’de bunu kavraması lazım. Biz bir çalışmayla gideceğiz o toplantıya. Bulduğumuz eksiklikleri ileteceğiz. Türkiye’nin böyle sorunlarla uğraşmaması lazım.
AKSİYON Sayı: 756 - 1 Haziran 2009 Salı