YUSUF AYDIN
Hz. Hüseyin Arap ve İslam dünyasında ilk devrimci ateşi yakan en büyük devrimcidir.
Hz. Hüseyin’i Küfeliler çağırmıştı, Küfeliler ancak sana biat ederiz, bizim liderimiz sen ol, bizi sen yönet demişlerdi. Hz. Hüseyin bu çağrı üzerine Küfe’ye gidiyordu. Ne savaşa, ne de birilerine saldırmaya.
Ama Yezit ve Muaviye herkesin kendisine biat etmesini istiyordu. Hüseyin buna şiddetle karşı çıkıyordu. Hüseyin öleceğini bile bile Küfe’nin yolunu tutmuştu. Hüseyin’in abisi, Hz. Hasan kan dökülmesin diye Muaviye’ye biat etti. Muaviye yine de Hasan’ı zehirleterek öldürttü. Hüseyin, abisine; "sen babamın ve dedemin kemiklerini sızlattın bu bize ihanettir" diye yoluna devam etti. Hüseyin "benim kellemi kesecekler ama ben vasiyet ediyorum ki benim kellemi yatık gömmeyin dik gömün. Herkes bilsin ki Hüseyin kellesini verdi ama eğilmedi, bükülmedi, Muaviye’ye Yezit’e biat etmedi. Zalimin zulmüne baş eğmedi."
Devrimci tavrın, bildiği yoldan ne olursa olsun, sonunda kesin ölüm de olsa, eğilmeden, bükülmeden yürümek olduğunu, Hüseyin kellesini vererek âlemi cihana gösterdi.
Hüseyin’in yol izleyicileri, bu tarihsel olguyu kendilerine, mücadele biçimi olarak algılayıp bu yoldan hiç sapmadılar… Pir Sultan, "sizde şah diyeni öldürürlerse, bizde bu yayladan şaha gidelim" diye şahın yollarını tuttu… Mahsuni, "Pir Sultanlar gibi darağacını bilmem boylasam mı boylamasam mı" diye kendi kendini sorguladı. Aleviliğin en önemli yanı da budur.
Bu tavır ve duruş, Hüseyin’den Alevilere kalan devrimci mirastır.
Bu gün ABF’yi oluşturan Alevi dernekleri, [Pir Sultan] doğru tarihsel değerler üzerinde Hüseyin’in yolunda yürümeye çalışıyor. CEM Vakfı, Çamuroğlu gibilerse Muaviye’nin Yezit’in elini öpüp biat ediyor, birçok Alevi dedesi, yazarı, kanaat önderleri de aynı yolda ilerliyor. Biz bunları Hz. Hüseyin’den beri görüyoruz, tarih bilinci olanlar hemen hatırlıyorlar; "biz bu filmi[oyunu] daha önce de gördük" diye.
Tarihte Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet Türkiyesi’nde Aleviler içinden Muaviye ve Yezit yandaşları çok çıkmıştır. Bugün de İzzettin Doğan, Çamuroğlu gibileri çıkacaklardır. Ama Aleviler bunları gönüllerinde, bilinçlerinde ve vicdanlarında yargılayacaklardır.
Aslında Alevilerin en büyük çıkmazı CHP’dir. % 85 oyu Alevilerden alan bu parti Alevilere adeta kapılarını kapatmıştır. Seçilenlerin yüzde %1 bile Alevilerden seçilmemiştir. Ne Alevilerin sorunlarını kendi parti sorunu gibi görür, ne de Alevilerin istediği gibi yaklaşır. Aleviler yok sayılır, sadece seçimden seçime hatırlanırlar. Son tüzük kurultayında CHP Aleviler de diyanette temsil edilsin diye madde koymuş. Bu Alevi örgütlerinin reddettiği bir istek. Bunu Cem vakfı, aslında AKP istiyor. CHP laikliği savunduğunu iddia eden bir parti ama nasıl bir laiklik ki bu devlet dinlerin finansmanını üstlensin. Bu; laikliğin inkârı ve yok edilmesidir. Baykal, TRT Şeş [6] için "70 milyonun parası sadece bir etnik gruba harcanamaz" diyor, ama aynı eleştiriyi Diyanet’e yapamıyor. Ve bu eleştirisi de sol bir politika değil ırkçı bir politika. CHP genel başkanı Baykal 93’ten bu yana Madımak önüne gelmemiştir. Ama CEM vakfının toplantılarına AKPli bakan ve vekillerle devleti temsilen gidip AKP ile aynı istikamette hareket etmektedir. Bu yol Muaviye ve Yezit’in yoludur.
Eğer Aleviler ve Alevileri temsil eden örgütler [ABF] CHP’ye; bizim taleplerimizi hiç eğip bükmeden, sulandırmadan aynen, parti programına koymaz iseniz bunu her yerde savunmaz iseniz, çarşaflılara, gericilere verdiğiniz değeri bize de vermezseniz biz de sizi AKP ve Muaviye gibi görüp size karşı tavrımızı alırız, hiçbir aşk karşılıksız değildir. Bu konuda Aleviler Hz. Hüseyin’i hatırlayıp dik durmalılar yoksa hiçbir değerleri olmaz yok sayılır Hz. Hasan gibi zehirlenerek öldürülürler.
Bu Alevilerin sırat köprüsüdür, CHP’ ye karşı verecekleri sınavdan başları dik geçerlerse her zaman kazanırlar. 9 Kasım’daki doğru eylem ve 21 Aralık’taki 30 yıldır unutulmuş Maraş katliamı mitingleri ile ABF ve Pir Sultan örgütü, bütün kamuoyu ve Alevi toplumu tarafından desteklenmiş, olur almıştır. Aynı tavır CHP’ye doğru bir şekilde konulmaz ise bütün emekler boşa gidebilir.
Devrimci olmak, devrimciyim demekle, sadece görüntü vermekle iki laf etmekle olmaz devrimcilik öncelikle tabuları, kalıpları kırmak ve bütün korkulardan kurtulmakla olur. İnsanın geçmişi önemlidir, ne olduğu da, ama esas önemlisi şimdi nerede duruyor, içinde bulunduğu ortam, politik duruşu, savunduğu ilkeler ve bu ilkelere uyup uymadığı çok önemlidir. Çamuroğlu da geçmişte Marksist’miş bu gün ise Marksistleri jurnalliyor. Veliyiddin Ulusoy’u Marksist diye suçluyor. Alevi Marksist olmazmış. Olsa olsa, İzzettin Doğan gibi,12 Eylül’ü savunan 12 Eylül’ün partisinde kurucu olan, Alevilere MHP’ye oy verin diyen Aleviliğin felsefesine ters hamuruna uymayan sağcı biri olur. Böyle olursa devlet, millet tarafından muteber biri olur diyor. Bu anlayışa göre ilke, doğruluk, tarihsel perspektif, gerçekçilik önemli değil. Onlar için, bugünkü iktidar ve devlet yapısında nasıl kabul görür işler yapmaktır.
CHP’nin içinde politika yapan Aleviler de doğru bildiklerini, Alevilerin taleplerini, sol ilkeleri sonuna kadar savunmalılar. Baykal’ı partiyi eleştirmeliler, CHP’nin anti demokratik yapısını, genel başkanlık sultasını eleştirmeliler. Bunun sonunda ne olursa olsun. Her türlü gericiliğe karşı sol politikalar geliştirmeliler, alternatif politikalar üretmelidirler. Böyle yaparlarsa Alevilerden soldan olur alırlar. Yoksa sadece Alevilerin üzerine basarak, Aleviliği kullanarak bir yerlere gelmek isterlerse ilk önce Alevilerden tokat yerler. Ne Aleviler, ne de partileri onlara değer vermez. Herkes kendi mücadelesinin sonucunda bir yerlere gelir. Genel başkana iyi gözükmek için, oraya buraya çatan, yalakalık yapanlar ise kendilerini bitirirler.
YUSUF AYDIN
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Adana Şubesi
Denetleme Kurulu Üyesi
KAYNAK : Alevihaber.com - 8 Ocak 2009