- Aleviler toplumsal yapılarını ve inançlarını korumak için İslam Şeriatının egemen olduğu topraklarda yüzyıllarca mücadele etmiş, İslam’ı kabul etmedikleri için katledilmişlerdir. Tarihinin hiçbir döneminde İslam Şeriatı ile yargılanmayı kabul etmeyen bu topluluk kendi toplumsal adaletini sağlayan bir hukuk ve yönetim yapısı kurmuştur.
- Alevi, felsefesi insanı bir bütün olarak eşit sayar; bu amaçla “Yetmiş iki millet birdir nazarımızda”. “Dili, dini, rengi ne olursa olsun iyiler iyidir”. Düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayın”. Aleviliğin yaşama alanı hiçbir dinle doğrudan kesişmez.
- Alevilik mitolojisi, felsefesi ve ritüelleri İslam dahil hiç bir dine benzemez. Yaşamımızı rızalıklar üzerine kurarız ve öyle tamamlamak isteriz. Her şeyin bu dünyada olduğunu biliriz. Bu nedenle “Helal-haram-günah-cennet- cehennem” kavramımız yoktur.
- İnancımızda Hakk (Hızır)’dır. Çalışıp emek harcayanın bereketini veren Hızır’dır. Yoldaşımız ve yarenimizdir.
- İnancımızın bağlı olduğu düstur, “Dört Kapı Kırk Makam”dır. Bu makamlar ancak bir Yol ehli Rehber ile yürünür. Buna bağlı olarak Mürşit-Pir-Rehber ve Talip bir bütündür Musahiplik, üzerinden Yol alınır. İçimizdeki farklılıklarımız bizim güzelliğimiz ve renklerimizdir. Dışımızdaki din ve inançlara, kültür ve felsefelere saygı ile yaklaşırız. Hiçbir inancı, dini inancımızdan üstün ya da aşağı görmeyiz; “Okunacak en büyük kitap insandır” diye düşünürüz. Bu düşünceden yola çıkarak inancımızda, felsefemizde “kadın-erkek” ayrılığı bilmeyiz ve cinsiyetçi, kadını yok sayan, aşağılayan söylemleri hakaret sayarız..
- Bu evrensel değer devletin denetiminde kurulan dernek ve Vakıfların yanı sıra Çakma Dedeler inançımızdaki 12 Hizmeti, Şii 12 İmam‘a adayarak bunlardan keramet beklentisine girmelerinin yanı sıra inanç erkanlarında bunların adınının geçtiği gülbang ve dualarla bağımlılğı ve duygusallığı sürekli yükseltmeleri.
- Bir yandan damat Ali’nin kılıçla yaptığı katliamları kutsayıp tapınılırken, diğer yanda Ulusal kahramanlara bağlılığın gösterilmesi.
Kendileri için savaşıp canlarını feda eden Ulu’larını,Mürşit‘lerini Pirlerini hatırlamayan Aleviler, Şii Arap 12 İmamlara göz yaşı döküp sızlanmaları. 12 gün susuz oruç tutup kendi kendilerine yas ilan etmeleri. Özellikle Hz. Ali’nin camide öldürülmüş masallarıyla kendilerini inandırmaları, Cem de Yezite lanet okumaları…
- Alevi inanç ritüellerinin sazlı sözlü, Cem Sema‘nın, tarihsel olarak nereden geldiğini araştırmamasının yanı sıra doğa tapınmacılığından bi haberdar olmalarından dolayi her toplumun bir dini, peygamberi ve kitabı olduğu duygusuyla ezilmişlik kompleksine kapılıp, Şii 12 İmamları sahiplenerek buradan Hz. Muhammedi de inançlarının içine sokmaları.
- Dominant inançın baskı ve şiddetinin yarattığı korkudan dolayi yaşadıkları bölgedeki suya, ağaça, dağa, dereye, ziyarete, dergâha ve yatırlara Şii 12 İmamları çağrıştıran isimler verdiler.
- İnanç önderleri öğretilerindeki talib, rehber, Pir, Mürşit hıyararşisini hiçe sayarak feodalleşmenin yanı sıra soylarını Şii 12 İmam‘a bağladılar…..
- Her ocakzede kendi çevresini genişletip maddi manevi kariyer peşinde koşarken, Alevilerin birliğini sağlaması için bir çaba sarf etmediler…..
- Alevi kurumları dernekler, federasyonlar, Vakıflar bilimsel temelde Alevi felsefesini, ritüellerini tarihlerini araştırma gibi bir dertleri olmadı. Bilimden yana olan bir inancını geliştirmek yerine, İslam’daki gibi her şeye gülbang okumayla geçiştirmiştır.
- Pir’leri, Mürşit’leri bilimden yana olunduğu sürekli dile getirilmesine rağmen, bilimle ilgili bilgi yerine daha çok duygusal, küçük kariyer ve popüler uğraşların Alevilik hizmeti olarak sunmaları bilgi kirliliğinin yanı sıra asimilasyona çanak tutmadır.
Saygılarımla,
Kazım DURSUN