Cumhuriyet tarihi boyunca Aleviler; laikliği ve Cumhuriyeti savunan bir topluluk olarak gösterildiler ama onların inanç ve ibadet özgürlüğü konularında onlara hak tanımak kimsenin aklına gelmedi.
Cumhuriyet tarihi boyunca Aleviler; laikliği ve Cumhuriyeti savunan bir topluluk olarak gösterildiler ama onların inanç ve ibadet özgürlüğü konularında onlara hak tanımak kimsenin aklına gelmedi. Onlar da 1960’lı yılların sonlarına kadar kendileri için bir hak talebi girişiminde bulunmadılar; devlet tarafından taciz edilmemeyi, oruç ve namaz gibi ibadetlere zorlanmamış olmayı kâr saydılar.
ALEVİ HAKLARI GÖRMEZDEN GELİNDİ
Sadece CHP değil, çeşitli siyasi çevreler de Aleviler içindeki faaliyetlerinde Alevilerin hakları konusunu görmezden geldiler ve ufak tefek şikayetlerin de sosyalizmle zaten ortadan kalkacağını öne sürerek, Alevilerin inanç özgürlüğü taleplerini görmezden geldiler.
Ezilen bir mezhebin mensupları olmaları yanı sıra ekonomik bakımdan da kırsal kesimin en yoksul kesimini oluşturan Alevilerin sosyalizm fikrine, eşitlik ve kardeşlik fikrine yakın durmasının, çeşitli “sosyalist” çevrelerin Aleviler içinde daha çok faaliyet göstermesine yol açtığı bir gerçektir. Egemen güç odaklarının da propagandasıyla, Alevilerdeki bu eğilim, onların “anadan doğma solcular” olarak görülmesine kadar vardı. Ve pek çok siyasi çevre, dönemi İslamda sosyalizm keşfetme eğilimlerine paralel olarak(*) belki bütün dinlerde, ararsanız bulunacak ilkel sosyalist ögeler öne çıkararak, “Alevilikle sosyalizmin ayniliğini” ortaya koymaya yöneldiler. Alevilerin üstündeki baskının kaldırılması ve laisizmin gerçek temellerine oturtulması mücadelesi değil de Aleviliğin içeriğinin tartışılıp yüceltilmesi; Aleviliğin sosyalizme yaklaştırılması için kimi ritüel ve Alevilik kurumlarının eleştirilerek reddedilmesi, geniş Alevi kitlelerle sosyalizm rüzgarından yararlanan Alevi gençler arasında çelişkilere yol açtı. Bu eğilim bir yanıyla, özellikle Alevi gençler arasında, önce “dedelik kurumu” ve ona bağlı törenlerin reddedilmesi, sonra da Aleviliğin de reddedilmesine kadar vardıysa da, bu sınıfsal temele dayanmayan, Aleviliğin konumunu yanlış da değerlendiren üsten retçilik, 12 Eylül yıllarında tersine dönerek, Alevilerin inanç özgürlüğü mücadelesini değil “Aleviciliği” güçlendiren gelişmelere dayanak olmuştur. 12 Eylül cuntası da bu durumdan yaralanarak, Alevi köylerine cami yaptırmaya, Alevilerle Sünnilerin farkı olmadığı demagojisi üstünden Aleviler üstündeki baskıyı artırmaya yöneldi.
ALEVİLİĞE “SOLCU” YAKLAŞIM
Bugün de çeşitli biçimde süren Aleviliğe “solcu” yaklaşımın hastalıklı sonuçları görülmektedir. Alevilerin taleplerini,Türkiye’nin demokratikleşmesinin, laisizmi gerçek bir laisizme dönüştürme mücadelesinin bir dayanağı olarak görmeyen, Alevileri de demokrasi mücadelesinin bir gücü değil de “sosyalizmin doğal gücü” olarak gören (tıpkı CHP’nin Alevileri CHP’nin doğal gücü olarak görmeleri gibi) yaklaşım, Aleviler içinde bir zamanlar yoğun mücadeleler sürdürmüş siyasi çevrelerin buralardaki varlıklarının gelip geçici olmasına temel teşkil etmiştir.
‘60’ların sonunda bir grup dede tarafından kurulan ve sonradan soysal demokrat bir çizgiyle evrilen Birlik Partisi’ni saymazsak, Aleviler, herhangi bir siyasal örgütlenmeye de girişmediler. Alevi toplulukları, kendi aralarında anlaşmazlığa düşse de son yıllara kadar CHP’nin doğal ve en sadık kitlesi olarak kaldılar.
Ancak, 12 Eylül cuntasının Alevi köylerine cami yapmaya girişmesi, Alevilere zorla Sünni inanç ibadet biçimlerinin dayatılması ve Kürt ulusal hareketinin gelişmesine de bağlı olarak, Aleviler içinde hak talepleri gelişmeye başladı. Ancak Alevilik içi geleneksel bölünmeler ve kimi çıkar odaklarının girişimiyle, bu gelişmeler de parçalı bir karakter gösterdi.
(*) Mısır, Irak, Libya, Cezayir gibi Arap-İslam ülkelerinde ulusal başkaldırılar kendilerine iki dayanaktan ilham alıyorlardı. İslam’ın batı-Hıristiyan düşmanlığı ve sosyalizmin dünya ölçüsünde başarıları ile emperyalizm karşıtlığından. Bu yüzden de 1960’larda en önemli uluslararası akımlarda birisi “İslam sosyalizmi” akımıydı. Bu, bir yanıyla da emperyalizmin “yeşil kuşak” kuşatmasını da yarma stratejisiyle de birleşiyordu. İslam ülkelerinde Nasırcılık, Kaddaficilik, Binbellacılık olarak gelişen akım; Alevilikte sosyalizmin köklerini arayışlarını güçlendiren bir atmosfer yaratmıştı.
AKP’nin yaklaşımı Alevileri daha çok sokağa döker
AKP’nin “Alevi Açılımı”nı gazetemize değerlendiren Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel (PSAKD) Başkanı Fevzi Gümüş, AKP’nin “Alevi Açılımı”nın, “Alevilerin toplumsal tazyikinin boşa düşürülmesi çabası” olduğunu değerlendirerek, “AKP Alevilerin taleplerini boşa düşürme, anlamsızlaştırma, kendi siyasileşmiş dinsel ideolojisi ile yaklaşma eğiliminde olursa gerekirse Aleviler daha çok sokağa dökülürler” diye konuştu.
TALEPLERİ ALEVİLER SAHİPLENDİ
9 Kasım’da Aleviler’in çok büyük bir miting yaparak, yıllardır talep ifade ettikleri taleplerini, görüşlerini toplumla buluşturduklarını ve toplumun sahiplendiğini kaydeden Gümüş, bu sahiplenmenin 9 Kasım’la had safhaya ulaştığını söyledi.
“Alevilerin sorunlarının tartışılması, kamuoyunun gündemine gelmesi önemlidir ama bunun toplumsal tazyiki boşa düşürmeye yönelik bir hamleye çevrilmesi de o kadar tehlikelidir” diyen Gümüş, dedelere maaş ve Aleviliğin Kültür Bakanlığı’nda bir genel müdürlüğe bağlanması gibi AKP’nin açılımında yer alan önerilerin, bugüne kadar Alevi toplumu tarafından hiç ifade edilmediğinin altını çizdi. Kendilerinin tartışmadığı, gündemlerine bile almadıkları konuların AKP aracılığıyla devreye sokulmasının da AKP’nin samimiyetini gösterdiğini kaydeden Gümüş, “Alevi toplumu esasen bütün taleplerini vicdani ve laiklik ekseninde gündeme getiriyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılmasını isterken aslında devletin dinsel alandan elini çekmesini, devletin dinsizleşmesini ve gerçek anlamda laikliği istiyorlar” diye konuştu.
AKP’nin ise, kamuoyuna yansıyan görüş ve düşüncelerine bakıldığında, “Aleviliği de devletleştirmek, devlete bağlamak, tıpkı Sünnilik gibi bir konuma çekmek” istediğini dile getiren Gümüş, “Bunlar Alevi toplumunun, Alevilerin kabul edeceği yaklaşımlar değildir” dedi.
TALEPLERİMİZ NET
“9 Kasım’da yüz binleri topladık ve taleplerimizi çok net ifade ettik” diyen ve bugün de bu taleplerin arkasında olduklarının altını çizen Gümüş, “AKP’nin bu talepleri boşa düşürme, anlamsızlaştırma, kendi siyasileşmiş dinsel ideolojisi ile yaklaşma eğiliminde olması halinde, gerekirse Alevilerin daha çok sokağa döküleceklerini, daha çok 9 Kasım’lar yaşanacağını” dile getirdi.
Gümüş, “Alevilerin talepleri elbette Türkiye’nin bir bütün olarak demokratikleşmesinden, özgürleşmesinden bağımsız değil. Biz bu genişlikte, esneklik ve ciddiyetle meseleye yaklaşıyoruz. Siyasilerin her hamlesini çok dikkatli izliyoruz. Bunların saptırılmasına, sulandırılmasına, anlamsızlaştırılmasına yönelik her türlü yaklaşımı da boşa düşürecek bir örgütsel, ideolojik yapımız vardır” uyarısında bulundu.
YARIN: Aleviler ve Alevilik tartışması
Hazırlayanlar: Sultan Özer - Şerif Karataş / EVRENSEL - 10 Mart 2009