Nurettin Karsu / Cumhuriyet
Ülkeyi yönetenlerin, özgürlüklerden söz ederek anayasayı gönüllerince değiştirdikleri, türbanı üniversiteden ilkokullara indirme çabasının ufukta göründüğü, tarikatların meydan okuduğu, cüppelilerin televizyonlarda pervasızca boy gösterdiği bugünlerde, Alevilerin baba ocağı Horasan’dan beri inanıp yorumladığı anadan doğma özgün inançlarını Anadolu’da özgürce yaşama haklarının göz ardı edilip savsaklanması, Alevilerin sabrını taşırmaya neden olmuş ve çığlıklar başlamıştır.
“Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” anlayışını içeren Cumhuriyetin temel hak ve özgürlüklerini savunan (tebaa değil!) bireylerin, inandıklarını yorumlamak hakkını, onların inançlarına ters düşen bir iktidarın buyruğundan beklemek zaten hangi ölçütlerle izah edilebilirdi ki...
Alevilerin haklı ve yasal isteklerinin, bu iktidarın Emevi İslam kuralları ile de bağdaşmadığı için, ona buyruk veren Ebu Suud ardılı ulema tarafından kabulü, içe sindirilmesi de olanaksızdır. İktidar da bundan dolayı ancak işi oyalamak ve savsaklamakla yetiniyor.
Caminin, kilisenin, havranın yanında cemevini isteyen Aleviye, “Cemevi ibadet yeri değildir” demek hakkını kim kendinde görebilir?.. Cemevinin hangi inanca uygun olduğunu söylemek hakkı, en önce onun sahibi olan Aleviye aittir. Amaçları-yolları başka olanları hiç ilgilendirmediği gibi, bu konuyu tartışmak da onlara düşmez. İçinde semah gidilen, “Allah-Muhammed-Ya Ali...” diye Yaradan’la bir olunan, insan-doğa sevgisi “yol” bilinen cemevine yasallık tanımamak, bir toplumsal hakkın gaspı değil midir? “Türban için özgürlük” diye çırpınan iktidarın, Emevi İslama uymuyor diye, Ale-vilerin bu hakkını tanımamakta direnmesi, hak ve özgürlüklere aykırı değil midir?..
90 bin cami ve 120 bin imam için ayrılan ve 8 bakanlığın toplam bütçesine denk bütçeye, vergisiyle katkı yapan 20 milyon Alevinin cemevini tanımamak, sürüncemede bırakmak, Alevi çocuklarını zorla Sünnilik derslerine sokarak Sünnileştirmek, insan temel hak ve özgürlüklerine ve anayasanın eşitlik ilkesine ters düşmüyor mu?.. Alevi, inancını-kültürünü özgürce yaşamak hakkını daha da mı bekleyecek?..
Emevilerin, Selçukluların, Osmanlının baskıcı düzeninde ve hatta Cumhuriyet döneminde, özgün inançlarını-kültürünü, bin küsur yıldan beri kelle pahasına terk etmeyip caminin dışında yorumlayan bu Alevileri, köylerine cami yaparak asimile edeceğine inananların, Almanya’da “asimilasyon insanlık suçudur” deyip de asıl asimilasyonu Türkiye’de uygulamaya kalkanların akıllarına şaşmak gerek!..
Batı karanlığına ışık tutan Galileo, dünyanın döndüğünü kanıtladığı halde bunu Engizisyon papazlarının karşısında savunma hakkı bulamadan, 70 yaşında hapsedildiği zindanda gözlerini de kaybettikten sonra, döndürdüğü dünyayı, görme olanağı bulamadan terk etti.
“Din egemen, bilim suskun, hak sorulmaz haldeyiz! Çığlık onun için!..”
Cumhuriyet - 22 Kasım 2010