Alevilerin 'destina'sı

Alevilerin 'destina'sıMine G. Kırıkkanat / VATANAlevilik üzerine, son romanım Destina’yı (Literatür, 2008) yazarken düşünmeye...

Alevilerin 'destina'sı

Mine G. Kırıkkanat / VATAN

Alevilik üzerine, son romanım Destina’yı (Literatür, 2008) yazarken düşünmeye başladım. Destina, kader demektir. Bu romanla Türklerin kendi elleriyle yazdıkları ve Türk kimliğini yok olmaya mahkûm ederken, Türkiye’yi de haritadan silinmeye hazırladıkları ‘makus kaderi’ ihbar etmeyi amaçlıyordum. Doğrular sıralandığında, çıkarsama kaçınılmazdı: Toplumsal kimliği oluşturan kültürün iki ayağı vardır, din ve dil. Oysa İslamiyet dinini Arapça yaşayan Türklerin tek özgünlüğü Türkçe kalmış, o da İslamcı siyasal akımla Batı hayranlığı arasında ’’ortak alan’ olmaktan çıkmak üzereydi.

‘Günaydın’ yerine ‘selamünaleyküm’ diyenlerin sayısını, yeni doğan çocuklara verilen Sümeyye’den İmadettin’e Arapça isimleri ve Araplaşma yerine Batılılaşmayı yeğleyenlerin seçtikleri Tuvana, Elisa gibi örnekleri düşünürseniz...

Artık sokak ve caddelerimizde, varoşlarda Arapça, kent merkezlerinde İngilizce değilse İngiltürk tınılı iş yerleri dışında tek bir Türkçe tabelaya rastlamanın zorluğunu fark ederseniz, dilimizi de, bizi bir arada tutan toplumsal kimliğimizi de kemiren yabancılaşmanın boyutunu kavramamak olanaksızdır.

Bu tabloya, Türklerin ‘İslamiyet öncesi geçmişini’ hatırlatan Orta Asya sembollerinin de kara cahil ve koyu dinci faşistlerin tekeline terk edilerek ‘tu kaka’ edildiğini eklerseniz, üstüne bir de Türk tarihinin en temel efsanesi Ergenekon’un günümüzde hangi ‘temizlik’ için kullanıldığını koyarsanız, Türk kimliğini Araplıktan ayıran kök tarihin nasıl bir komploya kurban edildiğini anlarsınız.

***

Oysa (Hristiyanlık öncesi) Roma uygarlığının kurucusu Etrüskler ile (İslamiyet öncesi) Türklerin baştanrıçası, aynı beyaz dişi kurt sembolüdür. Ne gariptir ki bugün Etrüsk Kurdu’nu sadece müzelerinde değil, hem kiliselerinde sergileyen, hem de Etrüsklerin kurduğu eski kentlerin ‘sembolü’ olarak yücelten İtalyanları ‘faşist’ diye nitelemek kimsenin aklına gelmezken, Türkiye’de aynı dişi kurt sadece ‘ırkçılık’ sembolü olarak kullanılmakta, üstelik bilmediğini uyduran miliyetçi cehalet sayesinde dişi kurt Akana, Şaman dininde kutsal dağ keçisi Asena adıyla anılmaktadır. Başka bir deyişle Türk’ün ırkçısı da aslını bilmez olup, dağ keçisini, bozkurt sanmaktadır!

Herkesin gözü önünde olup biten bu ’’yozlaşma’yı vurguladığım Destina’yı yazdıktan sonra, romanda saptamakla yetindiğim yabancılaşmaya bir direnç, bir dayanak aramaya başladım.

Türk kimliği ve dili, nasıl olup da bugüne kadar direnebilmişti? Türkçeyi hakir görüp saray dilini Arapça Farsça karışımı bir çorbaya çeviren, modernleşmek gerektiğinde de üstüne Fransızca tuz serpen ve Türklüğe beslediği kin ve nefreti, belli bir tarihten sonra yalnız ‘yabancı analardan doğan’ sultanları tahta çıkarmaya kadar vardıran Osmanlı’ya rağmen Anadolu’daki varlığını nasıl, hangi kaynaktan aldığı güçle sürdürebilmişti?

Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı için aradığı Türkçeyi, Türk kültürünü, geleneklerini, göreneklerini hangi ‘ocak’ta bulup diriltebilmişti?

Ve kızlarına kızanlarına Suudi isimleri takan Abdullahhamitlere, Tayyipreceprezzaklara, İmadettinşerafettinlere, cumhuriyetin sadece yarım yüzyıl açık tutabildiği Türk parantezini kapatmak için uğraşan ucube Arap habibiliğine rağmen, nasıl olup da hâlâ ölmemişti, öldürülememişti Türklüğümüz ve Türkçemiz?

***

Araplık yerine Batıcılığı yeğleyen bir avuçluk İngiltürk nüfusu ya da cumhuriyetçi laik aydın azınlığı, toplum tabanındaki bu direncin ne kaynağı, zaten ne de açıklaması olabilirdi.

Toplum tabanını oluşturan büyük bir kök, Alevilerdi bu direncin ocağı ve odağı. Türkçe ibadet etmekten, Türk gelenek ve göreneklerini sürdürmekten bin yıldır alıkoyulamayan gerçek Türkler, Türkmen Aleviler. Hem de 1508’den beri süregelen, hiç bitmeyen bir mezalime rağmen...

Bu noktada karşıma Alevi Kürt ‘sorunu’ çıktı.

Anadolu’da Türk kültürünü bin yıldır yaşatan Aleviler Türkmense, Alevi Kürtler kimlerdi ve nasıl hem Türkmen, hem de Kürt oluyorlardı?

Acaba Türkmenler dışında bir Alevilik mi vardı?

AKP hükümetinin ‘Alevi Açılımı’ yapmaya hazırlandığı bugünlerde, tarihin özenle karartılan sayfalarına ışık tutmakta yarar var. Devamı yarına.

Mine G. Kırıkkanat 

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy47455 = 'mine.gokce' + '@';

addy47455 = addy47455 + 'wanadoo' + '.' + 'fr';

var addy_text47455 = 'mine.gokce' + '@' + 'wanadoo' + '.' + 'fr';

( '' );

47455 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


VATAN – 25 Kasım 2008

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku