Cem Vakfı tarafından hazırlanan Alevi ders kitabı taslağı, Alevi örgütleri arasında tartışma yarattı. Hükümet ve Cem Vakfı, anlaştıkları Alevi tanımını tüm Alevilere dayatmakla suçlanıyor.
İSTANBUL - Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzettin Doğan'ın bir anlamda Başbakan tarafından ısmarlanan Alevilikle ilgili bilgilerin bakanlığa sunulmaya neredeyse hazır olduğunu açıklaması tartışma yarattı.
Alevi Bektaşı Federasyonu Başkanı Ali Balkız, Cem Vakfı'nın Alevileri temsil etmediğini, hazırlanan taslağın hem içeriğine hem de hazırlanış biçimine itiraz ettiklerini söyledi.
NTV canlı yayınına katılan Balkız, daha önce hükümetin tüm Alevi dernek ve temsilcileriyle görüşme talebine rağmen bir hafta önceye kadar kendi taleplerine yanıt alamadığını söyledi.
Ali Balkız, bir hafta önce 3 Haziran’da yapılacak çalıştaya davet edildiklerini söyledi. Balkız, katılımcıların kimler olacağını ve toplantının işleyişinin konusunda bilgi sahibi olmasalar da Alevi Bektaşi federasyonunun toplantıya katılacağını ifade etti.
BİZİM İÇİN ÖZGÜRLÜK MESELESİ
Ali Balkız, taleplerinin dillendirilmesini, bir demokrasi, insan hakları ve inanç özgürlüğü olarak kabul ettiklerini ve sorunlarının çözüm yerini de meclis olarak gördüklerini belirtti.
Balkız hükümetin Alevilikle ilgili son çalışmaları hakkında şunları söyledi: “Hükümet, Alevi-Bektaşi Federasyonu yerine, bu güçlü sesi karalamaya çalışan ve temsil kabiliyetine haiz olmayan bir vakfı tercih ederek, bizleri görmezden gelerek ve işin kolayına kaçarak kendi anlayışlarına uygun bir kesimle sorunu çözmeye çalışıyorlar. O da bu görüntüyü ortaya koyuyor. Ancak böyle çözüm olamaz.
HÜKÜMETİN KENDİ TANIMI VAR
Aleviliğin ne olduğuna dair bir tartışma var ve olmalıdır. Devlet ve kurumların görevi, bu tartışmanın yapılması için gerekli olan demokratik ortamı yaratmaktır. Ancak “benim inancım bu, Alevileri ben böyle anlıyorum, diğerlerini elimin tersiyle iterim” denilirse bu bir dayatmadır.
Dolmabahçe görüşmelerinden başlayarak, AKP hükümetinin sözcülerinin ve İzzettin Doğan’ın ortaklaştıkları bir Alevi anlayışı ve tanımı var. Devletin bu tanımı yapmak gibi bir hukuku yoktur. Alevilik, inanç mıdır, kültür müdür, İslamiyet’in bir yorumu mudur bunu söylemek hükümetin işi değil. Sayın Doğan’ın da işi değil.
DEVLETİN TANIMIYLA ALEVİLİK OLMAZ
Alevilik bu topraklarda bin yıllardır, ne Selçuklular’da ne Osmanlılar’da ne de Cumhuriyet döneminde mekteplerde ve medreselerde okutulmamıştır. Devletin resmi bakışıyla bir Alevilik öğretisi, tanımlaması söz konusu değildir. Aleviler, Aleviliği kendi dergahında, kendi Cem evlerinde, kendi dedelerinden, ozanlarından öğrene öğrene, yaşaya yaşaya bugüne getirdiler.
SÜNNİLİKLE BAĞDAŞTIRMAK, ZEHİR ZERKETMEKTİR
Aleviliği okul kitaplarına koymak, kurallara bağlamak, Aleviliği canlı bir mekanizma olmaktan çıkaracak, sünnilikle bağdaştırarak, o terminolojiyi, kavramları kullanarak, 'Alevi-İslam Din Hizmetleri' gibi bir kurum, Alevi tarihinde yoktur. Bu sayın Doğan’ın devletle birlikte Alevilik’e zerk etmeye çalıştığı bir zehirdir.”
Ali Balkız, asıl taleplerinin din dersinin kaldırılması olduğunu ve hükümete düşen görevin 12 Eylül Anayasası’nı değiştirmek ve Anayasa’da yer alan 24. maddeyi kaldırmak olduğunu da sözlerine ekledi.
PROF. DOĞAN: SİYASET YAPIYORLAR
Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan ise eleştirilere karşı çıkıyor. Doğan'a göre, eleştirenlerin amacı Aleviliği savunmak değil, siyaset yapmak... Doğan şöyle konuştu: "Biz Alevilerin sorunları olduğuna inanıyoruz ve Alevilik diye bir sorun olduğuna inanıyoruz. Bunların barış içinde çözüme kavuşmasını istiyoruz. Bu Alevilerin hakkıdır ama benim kendimin de bir Alevi yurttaş olarak hakkımdır, ben onu savunuyorum.
Başka arkadaşlar 'Alevilik bu değildir' diyor. O da onların Aleviliği, ona halk karar verecektir kimin ne olduğuna. Siyasi amaçlarla ortaya çıkıp ortalığı bulandırmanın, barışı kösteklemenin hiç bir manası yoktur. Bu arkadaşların yaptığı o. Çünkü tamamen boş havaya sıkıyorlar henüz ortada açıklanmış bir tasarı yok.
Amaç nedir? Çok net çıkıyor ortaya... Bizim ortaya çıkardığımız, büyük emeklerle ve çabalarla yıllardır üzerinde çalışılan bir konunun artık yazılı hale dökülmesini, Türkiye Cumhuriyeti'nin yurttaşlarının müfredat programı olarak buna itibar etmelerini önlemeye çalışıyorlar.
'ALEVİLİK FASA FİSODUR DESİNLER'
'Peki yerine ne koyacaksınız' diye sorduğunuz zaman hiçbirinin bir tek kelime cevabı dahi yoktur. Ama cesur olsunlar, çıksınlar desinler ki "Biz tanrıya filan inanmıyoruz, Alevilik denilen şey fasa fisodur desinler. Çünkü kendi aralarında öyle konuşuyorlar. Her kafasından çıkan 'Ben filan derneğin başkanıyım, bana göre Alevilik şöyledir.' Hayır, diyemez...Haddine değildir kimsenin.
Aleviliğin bilgisini, o bilginin sahibi olan insanlara soracaksınız. Bu demek değildir ki sadece bunlar bilir, diğer insanların bilme imkanı yoktur. Keşke bilgileri olsa da söyleseler... Biz ona da açığız. Ama bu arkadaşlarımız genelde siyaset yapıyorlar. Aleviliği siyaset aracı olarak kullanmak istiyorlar. Yani aramızdaki itilaf genelde budur. Biz siyasetin inanca karışmasından yana değiliz."
AKP'Lİ YİĞİT: 3 HAZİRAN'DA HEPSİNİ DAVET ETTİK
Alevi ders kitabı konusunda görüşlerini açıklayan AK Parti Miletvekili İbrahim Yiğit ise, 3 Haziran'daki düzenlenecek toplantıya tüm Alevi temsilcilerinin çağrıldığını, herkesin görüşünün alınacağını söyledi. Yiğit "Ben ikisini de dinledim. 12 Eylül'ün getirdiği vesayet altında bir anayasa var. Bizim geçen sene hazırladığımız bir anayasa taslağı var. Eleştiriler yüzünden görüşülemedi, bekliyor. Zorunlu din derslerinin getirilmesine 12 Eylül anayasası neden olmuştur. Bu değiştiği zaman zorunlu din dersi de değişecektir.
Aleviliğin tanımının doğru yapılması lazımdır. Hem inanç özelliği vardır hem de kültürel boyutu vardır.
3 Haziran'da toplantı yapılacak Alevileri temsil eden federasyon başkanlarının hepsi çağrıldı. Herkesin görüşü alınacak. Alevilik uzlaşmayla kitaplarda yerini almalı.
Yalnız bu bilgileri sadece Alevilerin öğrenmesi de bir şey ifade etmiyor. Sünni taraf da öğrenmeli Aleviliğin ne olduğunu...."
NTV - 14 Mayıs 2009 Perşembe