Başbakan Tayyip Erdoğan, Alevilerle ‘iftar’ sofrası kuracak. Sünni emekçilerden sonra bu kez Alevi emekçileri, yoksulları iftar şovlarıyla kandırmaya çalışacak.
Yemek işin şov kısmı tabi ki; AKP’nin “Alevi açılımı” diye yutturmaya çalıştığı asimilasyon planının şatafatlı yüzü. Toplu ‘iftar’ sofralarına pek alışık olmayan Aleviler, bu tanıdık şovlara ne kadar itibar eder, göreceğiz. Ama bu durumun, “Alevi dedesi, önderi” diye kendini tanıtan bir kısım şahsiyetin, kendilerini siyasal iktidara pazarlamaları ve Alevi inancından halkımızı ve demokratik mücadelesini, Hanefi-Sünni politik İslam partisi AKP’ye meze yapmaları için önemli bir fırsat olduğunu belirtmeliyiz.
Aleviler, bir kez daha tarihsel bir yanılsamanın eşiğinde. 85 yıl önce, ‘Kurtuluş savaşı’ yıllarında Mustafa Kemal tarafından laiklikle kandırılmışlar ve Kemalist rejime payanda yapılmışlardı. Ancak Kemalizmin laikliği, Alevilerin yaşamlarında hiçbir iyileşmeye, özgürleşmeye yol açmamıştı. Kemalist rejimin getirdiği laiklik, Hanefi-Sünniliğin egemenliğini yeni düzeyde ve biçimde kurumsallaştırırken, “tekke ve zaviyelerin kapatılması” adı altında Alevilerin inanç mekanları/merkezleri hedef alınmış ve kapatılmış ve Aleviler yine inançlarını gizli köşelerde yaşamak zorunda bırakılmıştı.
Bu kez de AKP Hükümeti, Alevileri bir tuzağın içine çekme peşinde. Devşirme Milletvekili Reha Çamuroğlu ve satın aldığı bir kısım Alevi dedesi eliyle, 1993’teki Sivas Katliamı’ndan sonra yükselişe geçen Alevi hareketinin kazanımlarını eritme hesapları yapıyor. Kemalist laiklik de, bu konuda AKP’ye bir hayli geniş olanaklar sunuyor.
Nasıl ki Kemalizm, İslami gericiliği denetim altına almak, kontrol etmek ve kullanmak için Diyanet İşlerini kurmuşsa ve devletleştirmişse, AKP de aynı yoldan yürüyor. Aleviliği, Diyanet İşleri’nin bünyesine sokarak ve Başbakanlık bünyesinde kurulması planlanan genel müdürlükle devletleştirmeye, Alevi dedelerini maaşa bağlayarak satın almaya, Alevi Enstitüleri açarak İslamlaştırmaya, resmi Alevilik oluşturmaya çalışıyor. Böylelikle, Hanefi-Sünniliğin egemenliği Alevilerin de rızası alınarak meşrulaştırılmış, pekişmiş olacak. Bütünüyle bir asimilasyon projesi, Aleviliği İslamlaştırma/Sünnileştirme harekatı olan ve birkaç Alevi dedesi de dahil edilerek demokrasi şovu gibi sergilenen bu planın hiçbir demokratik yanı yoktur. Projede, Alevilerin temel talepleri göz ardı edilmiş ve Alevi örgütleri de muhatap alınmamıştır.
AKP’nin bu asimilasyon planına açık destek veren burjuva medya ise, Alevilerin rızasını örgütlemek için uğraşıyor. Garip olan ise bu işin öncülüğüne, Maraş katliamının planlayıcılarından, dünün faşisti bugünün liboşu Taha Akyol'un soyunması. Akyol, AKP’nin siyasi planına, resmi tarihin yalanları ve çarpıtmalarıyla tarihsel, teorik, idolojik çerçeve oluşturuyor. Bütün Batıni inançlarda olduğu gibi kendisini, egemen olan İslam’la çatışma ve ona karşıt temelde oluşturan Aleviliğe bir İslam elbisesi dikmeye çalışıyor. Bunu da “Alevi İslamı” olarak kavramlaştırıyor. Aleviliği, İslamla hiçbir ortak yanı olmayan teolojisini ve inanç sistemini hasır altı ederek, bütün Batıni özünü boşaltarak, bir İslam yorumuna indirgiyor.
Bütünden bakıldığında, bu plan bir “dinsel sömürgeleştirme” projesidir. Bu asimilasyonun inceltilmiş halidir. İnkara dayalı asimilasyonun yerine, ‘eriterek çözme’, kendine benzetme planının geçirilmesidir. Tıpkı Kürt sorununda ısıtılan “Amerikan çözümü” gibi…
Sorunun esası ve bütünlüklü demokratik çözümü, laikliğin gerçek anlamda uygulanmasıyla mümkündür. İnançların devlet güdümünden çıkartılarak özerkleştirilmesi, herkesin inancını özgürce yaşayabilmesi, devletin bütün inançlara eşit mesafede durması temelindeki bir laiklikle sorun kendiliğinden çözülecektir. Bunun için öncelikle, Diyanet İşleri gibi devlet olanaklarının Sünniliğe aktarılmasının aracı olan bir kurum dağıtılmalıdır. Alevilik bir inanç sistemi olarak kabul edilmeli, onu İslamlaştırma projelerinden vazgeçilmeli ve inanç mekanlarını açmaları sağlanmalıdır. Başta Aleviler olmak üzere diğer bütün azınlık inançlar üzerinde psikolojik bir işkence olan zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır.
Bunları kapsamayan bir plan, hiçbir biçimde demokratik bir çözüm olamaz.
ATILIM / GÜNDEM KÖŞESİ / 12 Aralık 2007