ANKARA (20.08.2009)- Hükümet, Alevi sorununu Sünni ilahiyatçılara havale etti. Orta oyununa dönen “Alevi Çalıştayı”nda ilahiyatçı profesörler ve Diyanet İşleri Başkanlığı temsilcilerinden oluşan ulemadan medet umuyor. Çalıştayın 3. toplantısı dün Ankara Rixos Otel’de yapıldı.
Kürt sorunu, azınlıklar sorunu gibi demokratik çözüm bekleyen temel sorunları "kırmızı çizgi"ler içinde çözmeye uğraşan AKP, Alevi sorununu da sünni ilahiyatçılara havale etti. Adı, "içeriği belirsiz açılımlar" partisine dönüşen AKP, bir orta oyununa dönen “Alevi Çalıştayı”nda ilahiyatçı profesörler ve Diyanet İşleri Başkanlığı temsilcilerinden oluşan ulemadan medet umuyor.
Ankara Rixos Otel’de düzenlenen "3. Alevi Çalıştayı"na 42 fakülteden ilahiyatçılar katılırken, Diyanet İşleri Başkanlığı'nı Başkan Yardımcısı İzzet Er temsil etti. Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Hamza Aktan, Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu Başkanı Saim Yeprem ile Tunceli Müftüsü Arslan Türk de katılımcılar arasında bulunuyor. Devleti temsilen ise Diyanet İşlerinden Sorumlu Bakan Faruk Çelik katıldı.
Talepler belli, açılım belirsiz
Çalıştayın açılışını yapan Bakan Çelik, geride kalan iki çalıştaya akademisyenler ile Alevi Bektaşi kanaat önderlerinin katıldığını hatırlattı. Çalıştayda olabildiğince geniş bir temsil ortamı sağlandığını ve karşılıklı güven çerçevesinde herkes için verimli bir buluşma gerçekleştirildiğini ileri sürdü. Çelik, “İlk kez devlet ile Aleviler arasında doğrudan bir iletişim ve buna bağlı bir diyalog zemini oluşturuldu. Aleviler, sorunlarını tam bir açık yüreklilikle dile getirdiler. Hak ve taleplerini, devlete atfettikleri sorumlulukları, devletten bekledikleri görevleri ısrarla vurguladılar" diye konuştu.
Çelik, Çalıştaylarda kayda değer ilerleme sağlandığını iddia etti. Demokratik Alevi Hareketi'nin diyanet İşleri Başkanlığının lağvedilmesi, zorunlu din derslerinin kaldırılması, Cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması, Alevi köylerine zorla cami yapılmasından vazgeçilmesi gibi temel taleplerinin karşılamadığını göz ardı etti.
Cemevleri alternatif mi tartışması yapıldı
Kapalı oturumda konuşan Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Prof. Dr. Aktan’ın, Diyanet’in Alevi talepleriyle ilgili hiçbir olumsuz tavrının olmadığını söylediği öğrenildi. Alevilerin, “Eşit yurttaşlık hakkı” talebinin karşılanması gerektiğini belirtti. Cemevlerinin ibadethane olması konusunu ise bu kapsamda değerlendirmedi. Aktan şöyle konuştu: “Ancak Cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi konusunda tereddütlerimiz var. ‘Müslümanım’ diyen bir kişinin ibadet yeri camidir. Eğer biz Cemevlerini caminin alternatifi gibi görürsek, o zaman İslam dışında başka bir şeyin mi tartışması gündeme getiriliyor gibi endişe taşıyoruz” dediği belirtildi.
Diyanette temsil sorunu
Alevilerin Diyanet İşleri Başkanlığı'nda temsil talebi olmamasına rağmen konu Çalıştayın gündemindeydi. Alevilerin Diyanet’te temsili ilahiyatçıları üçe böldü. İlahiyatçıların bir kısmı temsili savunurken, bir kısmı bunun için yasal düzenleme yapılması gerektiğini söyledi. Başını Diyanet’in çektiği bazı ilahiyatçılar ise, Alevilerin Diyanet’te temsil edilmesinin mümkün olmadığını belirtti. “Diyanet İşleri Başkanlığı, tüm Türkiye’nin din ihtiyacını giderecek şekilde yapılanmıştır” dedi.
Profesörlerden özeleştirel yaklaşım
Çalıştaya katılan bazı ilahiyat profesörleri özeleştirel değerlendirmelerde bulundu. “Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı talebinin karşılanması gerekir” dedi. Dicle Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ahmet Taşgın, “Türk ilahiyat camiası geleneksel bir dindarlığa sahiptir. Bugünkü modern dünyada bu kendi başına bela oluyor.” diye konuştu.
Ankara Üniversitesi'nden Prof. Dr. İlhami Güler, “Aleviler ne istiyorlarsa devletin onları karşılaması gerekir. Din derslerinde Aleviliğin okutulması, cemevlerinin tanınması gibi... Aleviler cemevlerini mabet olarak görüyorlarsa kabul edilmesi, cami gibi eşit davranılması gerekir. Eşit vatandaşlık için bu gereklidir. Bu insan haklarının gereğidir” dedi.
Çalıştayda özeleştiri yaptıklarını belirten Osman Gazi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ejder Okumuş ise “Ön yargılar var ama geldiğimiz noktada çok iyi noktadayız. Aleviler kendilerini nasıl tanımlıyorsa, bana düşen onu öyle kabul etmektir. Yani, anlamak...” görüşünü savundu.
ATILIM HABER - 20 Ağustos 2009