Çok değil, bundan 14 yıl önce, 7 Eylül 1994’te dönemin Refah Partili İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan tarafından verilen talimatla buldozerlerle yıkılmaya çalışılan Üsküdar’daki Karacaahmet Dergahı’ndayız....
Çok değil, bundan 14 yıl önce, 7 Eylül 1994’te dönemin Refah Partili İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan tarafından verilen talimatla buldozerlerle yıkılmaya çalışılan Üsküdar’daki Karacaahmet Dergahı’ndayız. Karacaahmet’i yıkamamanın içinde bir ukde olarak kaldığını söyleyen dünün belediye başkanı, bugünün başbakanı Tayip Erdoğan’ın 14 yıl sonra depreşen Alevi ilgisini, ziyaretçiler, görevliler ve yöneticilerle konuşmak niyetimiz. Dışarıda keskin bir soğuk var. Bu yüzden olacak, normal zamanlarda günün her saatinde sürekli bir ziyaretçi sirkülasyonu yaşayan dergah bugün oldukça tenha.
‘Kötü sözleriniz bütün belgelerde’
12 yıldır dergah kütüphanesinde gönüllü olarak çalışan İbrahim Bağrıyanık’ı, “AKP”, “Alevi açılımı” sözcükleri bile kızdırmaya yetiyor.
Uzun yıllar Gedikpaşa’da yaptığı ayakkabıcılığı ‘95’teki emeklilikle birlikte bırakarak bağını hiç koparmadığı dergahta çalışmaya başlayan Bağrıyanık’ın öfkesi, buldozerler dergah kapısının önüne dün dayanmış gibi taze. “80 yıl yok saydılar. Şimdi ne oldu” diye soruyor hiddetle. Yanıtı yine kendisi veriyor: “Tek mesele iftar vermesi değil. Aleviler öfkelidir, çünkü bir birikim söz konusudur. Yüzyıllardır Alevileri tanımadınız ki. Cumhuriyet’in kuruluşuyla Aleviler bir nebze nefes aldılar başka bir şey değil. Sizin Alevilere faydanız olmadı. Bırak faydayı, zararınız dokunmasın kardeşim. Kötü sözleriniz bütün belgelerde, Osmanlı arşivlerinde var. Ey Tayyip Efendi, senin kimliğin belli, ne yapmak istediğin de belli. Rejimi yok edip İran türü bir şeriat getirmeyi planlıyorsun.”
‘Her yere cemevi istemiyoruz’
Aynı zamanda dede olan 60 yaşındaki Bağrıyanık’a göre AKP, bir şeriat devleti kurmak istiyor ama bu uzun vadeli bir plan. Yakın dönemde ise yerel seçimler ve AKP’nin bütün belediyeleri ele geçirme hedefi var. Bağrıyanık, “Bunun için Alevilerin oyuna ihtiyacı var” diyor ve devam ediyor. Yani Alevileri sevdiklerinden değil. Öyle bir şey yok. Onun için Pir Sultan der ya ‘Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan’... Ne yapsa bizi döndüremeyecek. Gölge etmesinler başka ihsan istemiyoruz.”
Yıllardır yasaklanan cemevlerinin şimdi tanınarak, elektrik su gibi giderlerinin karşılanma vaadini samimi bulmayan Bağrıyanık, her mahalleye bir cemevi açılmasını da istemiyor. “Cami gibi çoğaltıp, kullanmadıktan sonra cemevleri bir işe yaramaz” diyen Bağrıyanık, cemevlerinin sadece ibadet yerleri değil, aynı zamanda birer kültür merkezi olduğunu vurgulayarak şunları söylüyor: “Yıllardır Kürt sorunu vardır bu ülkede. O insan ben Kürdüm diyorsa özgürce yaşat. Bu adamın dili varsa dilini konuşsun. Ana-baba kuzuları ölüyor canımız acıyor. Hepsi bizim çocuğumuz. Kürt arkadaşlar o Meclis’e baksınlar. Hiç ağa marabaya toprak verir mi, ağa marabalığın kalkmasını ister mi? Köyün ağaları şimdi Meclis’te bakanlar. Bunlar ister mi kalksın, tabii ki böyle ana-baba kuzularını birbirine vurduracak. Olay bu. Halklar ne zaman kendi haklarında birleşirlerse o zaman belki başarılı olurlar. Yoksa o benim dinim, o benim mezhebim. Din mezhep nereden gelmiş kardeşim? Böl parçala yönet. Mesele bu.”
Hüseyin Özgöz de dergahın gönüllü çalışanlarından. İki yıldır dergahta verilen müzik kursunun hocalığını yapıyor. AKP’nin Alevi açılımı onu da öfkelendirmiş. Diyanet’ten sorumlu Devlet Bakanı Sait Yazıcıoğlu’nun “Zamanında bu (Alevi) vatandaşlarımıza bir elbise biçmeye çalıştık ama elbise uymadı. Şimdi birlikte, yeni bir elbise dikip onların huzurlu olmasını sağlayacağız” ifadesini anımsatan Özgöz, Alevi toplumuna yeni bir giysi giydirme çabasının bu kez de başarılı olamayacağını ifade ediyor.
‘Güç olabilirsek...’
Abdullah Yıldırım ve eşi Nacar Yıldırım, Karacaahmet’i sıklıkla ziyaret ediyorlar. Erdoğan’ın Alevi açılımı sonrasında bu ziyaretlerini daha da sıklaştırmışlar. Aynı zamanda Sivas İmranlı Çandır Köy Derneği Başkanlığı’nı da yürüten Abdullah Yıldırım, Erdoğan’ın oy avcılığı yaptığı düşüncesinde.
80 yıl boyunca iktidar olan hiçbir partinin Aleviler için bir şey yapmadığını vurgulayan Yıldırım, gözaltında dövülerek katledilen gazetemizin muhabiri Metin Göktepe’yi de hatırlatarak, “Aleviler ve solcu insanlar sürekli baskı altına alındı, cezaevine kondu, işkence edildi, öldürüldü. Metin Göktepe’nin nesi vardı? Gencecik bir delikanlıyı döve döve öldürdüler. Uğur Mumcu apayrı bir beyindi. Bugün onların karşısına dikilecek bir güç yok. Erdoğan’ın söyledikleri bizim için samimi değil, inanmıyoruz onlara” diyor.
Abdullah Yıldırım, “Karşılarına dikilecek bir güç yok” dese de, o gücü yeniden oluşturma konusunda umutsuz değil. Güç olmanın ancak örgütlenmekle sağlanabileceğine vurgu yapan Yıldırım, Alevi örgütlerinin AKP açılımı karşısında oluşturdukları birlikten memnun.
Acaba imana mı geldiler?
Ev hanımı Nacar Yıldırım için Karacaahmet, huzur bulduğu bir mekan. Çocuklarını da sıklıkla getirdiğini söyleyen Nacar Yıldırım, içinde hiç kaybolmayan “Sivas’ı yeniden yaşama” korkusunun, son günlerde yeniden yükseldiğini paylaşıyor. “Biz Sivas’ı, Çorum’u hiç unutmadık. Allah bir daha göstermesin ama ileride çocuklarımızın başına gelmesi tehlikesi halen de var” diyen Yıldırım, AKP’nin Alevi açılımında samimi olduğuna inanmak istiyor. Ama... “Bugüne kadar hep kandırdılar. Belli ki milleti yine kandırıyorlar. Nasıl kandırıyorlar, nasıl kendilerine çekmek istiyorlar komşularla onu konuşuyor, düşünüyoruz. Yoksa imana mı geldiler. O da var” diyor ve bir de dilekte bulunuyor: “Karacaahmet Sultan Alevilere yardımcı olsun!”
Laik devletlerde din hizmeti olmaz!
Muharrem Ercan (Karacaahmet Sultan Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı):
Diyanet aracılığı ile Alevileri asimile etme politikası güden, Aleviliği, satanistlik ile bir tutan siyasi anlayışın, bu denli değişmesinin samimi olduğunu düşünmek mümkün değildir. AKP’nin inanç grupları üzerindeki oyunları çok olumsuz sonuçlar doğuracaktır.
Milli görüş gömleğini topluma giydirmek için her vesileyi öne atıp, bununla toplumu uyutup arkadan kendi planlarını hayata geçiriyorlar. Amerika, Büyük Ortadoğu Projesi’nin yayılması için AKP’yi de kullanıyor. Laik devletlerde din hizmeti olmaz. Ama Diyanet’in 130 bin kadrosu var. Görünürde 100 bin cami, binlerce Kuran kursu, imam hatipler var. Son günlerde evlerin altında açılan mescitler çoğaldı.
Halkın yüzde 90’ı sefilleri oynuyor. Bunları kamufle etmek için AKP karşımıza türbanı, Türklüğü, Kürtlüğü, Aleviliği çıkarıyor.
Gavur diye beğenmedikleri adamlar neler yapıyorlar, biz nelerle uğraşıyoruz! Ondan sonra ‘Biz müreffeh Türkiye’yiz, çağ atlıyoruz’. Bu kafayla daha çok çağ atlarız. Ama emperyalizmin işine bu geliyor. Rahat hareket etmesi için bunlar gerekiyor.
Aleviler olarak ilk talebimiz, Alevilik kimliğinin tanınmasıdır. Cemevlerimiz yasal hale kavuşturulsun, zorunlu din dersleri kaldırılsın. Diyanet ya lağvedilsin ya da adam gibi bir Diyanet olsun. Vergisini ben ödüyorum, maaşlarını ben ödüyorum ama Diyanet’te bir tane adamım yok. Ben bir tek hizmetten yararlanamıyorum.
Karacaahmet’i yıkamamak başbakan’ın içinde ukde kaldı
Üskadar’daki Karacaahamet Sultan Dergahı ve Cemevi, Alevi toplumu için önemli mekanlardan biri.
Anadolu’nun önemli erenlerinden biri olarak kabul edilen, doğum ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmeyen Karacaahmet Sultan’ın anıt mezarının da bulunduğu dergah, yaklaşık 700 yıldır Anadolu’nun dört bir yanındaki Aleviler tarafından ziyaret ediliyor.
Şifa arayanlardan adak adayanlara, cenaze kaldıranlardan lokma dağıtanlara bugün yılda 2 milyon kişinin ziyaret ettiği Karacaahmet, AKP’nin Alevi açılımının ardından ziyaretçi sayısını artırdı.
Serpil İLGÜN
EVRENSEL HAYAT - 3 Şubat 2008