“Alevi örgütlerinin tümü dinsel örgüte döndü, yeniden birer siyasal örgüte dönmeyi başarmalı, yeniden siyaset yapmalı.
Bu örgütlerin görevi siyaset yapmamak değil, tam tersine siyaset yapmaktır”, bunu daha önce de ifade ettiğimde epey Alevi çevre beni taşa tutmuştu. Ama hiçbiri bu gelişmenin anlamını, yaratacağı sonuçları ve ağır yıkımı tartışma gündemine almadı. İnatla söylenen tek bir şey vardi: “Bizi siyaset mahvetti.” Oysa tersi doğru.
Alevileri mahveden siyasetsizlik ya da siyaseti devletin eline teslim etmiş olmaları –dinleri hilafına. Bu örgütler siyaset yaparken hareket ayaktaydı, diriydi ve Alevilerin sesi ciddiye alınıyordu. Daha da önemlisi, bu örgütler siyaset yaparken tam da kendi dinlerini savunuyorlardı. Cem Vakfı ise sözüm ona kendi dinini savunuyormuş gibi yaparak dini siyasete ve devlete teslim etmişti. Şimdi bu örgütler de kendi dinlerine ve cemaatlerine kapanarak tam da dinlerini terk etmiş oldular bence. Ne yazık ki bu eğilim sürüyor.
Alevilerin sokaktaki varlığından rahatsız her kesim, özellikle milliyetçi, ırkçı, giderek faşistleşen her mahfil, Aleviler içinde siyaset düşmanlığını körüklüyor ve yükselen alevler Alevilerin dinini diriltmek şöyle dursun, yalayıp yutuyor, küle döndürüyor.
Sonuç olarak, şu anda bir bütün olarak Alevi hareketi, hatta Aleviler siyasete sırtlarını dönerken dinlerinin canlandığını sandılar, oysa tam tersine dinlerini tümüyle siyasetin fırtınalı okyanusunun dalgalarına terk etmiş durumdalar. Din adını verdikleri siyaset ummanından çıkıp halihazırda düşmanlık ettikleri ve esasen dinlerinden gayrı olmayan siyasal mücadelelerine geri dönemedikleri sürece, ne yazık ki böyle sürüp gidecek.
(Ayhan Yalçınkaya)