Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Genel Başkanı Turgut Öker, AKP’nin “Alevi Açılımı”na ilişkin gazetemizin sorularını yanıtladı.
AKP’nin ‘Alevi Açılımı’nı genel hatlarıyla nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son on yıl içerisinde böyle açılımları çok duydum. Bütün partiler seçimlere doğru hep böyle bir ‘Alevi Açılım’ndan bahsederler, bugüne kadar da hiçbir açılım o anlamda sonuçlanmadı.
Bize göre AKP’yi oluşturan zihniyete, AKP’nin kökenine, AKP’yi oluşturan kadroların geçmişteki misyonlarına bakıldığında bu kadrodan, yöneticilerden Türkiye’nin demokratikleşmesi, laikleştirilmesi Türkiye’de farklı kimlik ve inançların eşit koşullarda birarada yaşamasına katkı beklemek son derece safça bir yaklaşım olur.
Öyleyse bu söylemleri niye?
Bu söylem Alevilerin dayatmasından kaynaklanıyor. Aleviler bugüne kadar örgütsel anlamda ‘biz de varız’ diyememişler. Lokal etkinlikler olmuş ama bir bütün olarak çıkıp, ‘Bu ülkede biz de yaşıyoruz, eşit haklarla yaşamak istiyoruz, vatandaşlık hakkına kavuşmak istiyoruz’ dememişlerdir.
Tüm dünyaya yayılan Alevilerin örgütlenmeleri, sokağa çıkmaları bugüne kadar olduğu gibi Alevilerin yok sayılması biçiminde sonuçlanmıyor artık. En gerici, muhafazakar partiler de Türkiye’de bir Alevi varlığının olduğunu bugün kabul etmek zorunda kalıyorlar.
Dedelere maaş?
Alevi dedeleri bugüne kadar bağımsız bir duruş sergilediler. AKP dedeleri maaşlı hale getirerek, aynı imamlar gibi maaşla hizmet eden insanlar konumuna getirerek, onların özgür, bağımsız düşüncelerini ortadan kaldırmaya çalışıyor. En tehlikelisi de bu zaten. Siz bir toplumun inanç önderlerini devletin memuru haline getirdiğinizde o inancı da devletin yedeğine getiriyorsunuz.
Biz 20 yıldır gerek AABK gerek ABF, Alevilerin Alevi olmaktan kaynaklı sorunlarının çözümünün Türkiye’nin demokratikleşmesine hizmet etmesi gerektiğine hep inandık. Türkiye’de barış ortamının sağlanması gerektiğini söyledik.
AKP bu açıdan devlet inancı haline dönüşen Sünniliğe Aleviler cephesinden de bir destek alarak, devletin Aleviler içerisinde de örgütlenmesini sağlamaya çalışıyor. Bu son derece tehlikeli bir yaklaşım. Alevi dedeleri bu oyuna gelmediler, gelmeleri demek zaten kendi tarihsel misyonlarını reddetmek anlamına gelirdi.
‘Madımak Kültür Merkezi olsun’ önerisine niye karşı çıkıyorsunuz?
Ara aşama itibarıyla, nihai anlamda olumlu olabilecek hedefi de ortadan kaldırmış oluyorsunuz. Bunlar nihai olarak oranın bir müze olmasını engellemek amacıyla böyle bir adımda bulunuyorlar. Olumlu olabilecek bir şey yok. Bu katliam, sadece Aleviler açısından bir acı değil, Türkiye demokrasisi, insanlık açısından bir acı ve oranın et lokantası olması da insanlığın da Türkiye’nin de dünyanın da bir utancı. O açıdan o utancın ortadan kaldırılması ara çözümlerle olmaz. Madımak’ın da müze olması gerekir. Madımak’ın ama’sız, fakat’sız müze olması gerekir.
DEMOKRASİ MÜCADELESİ İÇİNDE YER ALMALIYIZ
Bu ‘açılım’ söylemlerine Alevilerin kanmaması için ne yapacaksınız?
9 Kasım mitinginde Alevi toplumunun gerçekten demokrasi, laiklik, çağdaş değerlerle bütünleşen istemlerin arkasında olduğu gözüktü. O açıdan önümüzdeki dönemde bu potansiyelin, ‘sadece bir miting yaptık amacımıza ulaştık’ anlayışı yerine, Türkiye’nin demokratikleşmesi mücadelesinde daha fazla sorumluluk alması lazım. Emek mücadelesinde, demokratikleşme mücadelesinde, barış mücadelesinde; Türklerin, Kürtlerin, eşit koşullarda kardeşçe yaşaması mücadelesinde, Alevi potansiyelin daha fazla sorumluluk alması lazım. Sıhhiye Meydanı’ndaki ruhun bütün Türkiye’ye yayılması gerekir. Bütün Türkiye’de konferanslar yapılması lazım. Aleviler ne istiyor?.. Artık halka gitmek lazım.
Hazırlayanlar: Sultan Özer - Şerif Karataş / EVRENSEL - 11 Mart 2009