Türkiye içerikten yoksun bir Anayasa Referandum’u kampanyası yaşıyor. 12 Eylül Anayasası bugüne kadar bir çok kez değiştirilmesine rağmen ruhunu korumaya devam ediyor, yama tutmadı. Kadınlara ve engellilere pozitif ayrımcılık gibi, geçici 15. maddenin kaldırılması gibi, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru gibi değişiklikleri içeren bazı olumlu değişiklikler olsa bile 12 Eylül Anayasası ruhunu korumaya devam edecek.
Çünkü eskisiyle, yenisiyle her iki Anayasa’da tekçi: Anayasa sistemin özüne dokunmuyor, Türkçülük ve Sünnilik üzerine kurgulanıyor.
Her iki Anayasa’da da Aleviler yine yok. Cemevleri inanç merkezi olarak tanınmıyor.
Her iki Anayasa’da inkarcı: Kürtler başta olmak üzere farklı kimlikler yine yok.
Her iki Anayasa’da asimilasyonu savunuyor: Kendine benzemeyeni kendine benzetme çabası devam ediyor. Zorunlu din dersi devam ediyor!
Her iki Anayasa’da Diyanet İşleri Başkanlığı’na dokunmuyor. Tersine Diyanet İşleri Başkanlığı AKP hükümeti eliyle tarihinin en etkili konumuna taşınıyor, personel sayısı 106 bine taşınarak, 6 bakanlıktan daha büyük bir bütçeye sahip oluyor.
Anayasa referandumunu tartışmak ve kamuoyunu etkilemek için söz söyleyenler, karar açıklayanlar içerik tartışmıyor.
Onbinlerce üyeye sahip Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri, siyasette samimiyetin ve değişimin kriteri olarak, laikliklikten ve demokrasiden yana olan partilerden şunları duymak istiyor.
Katılımcı, özgür ve demokratik yeni bir Anayasa sahip bir Türkiye.
Yasama, yürütme ve yargı arasında kuvvetler ayrılığını öne çıkaran bir Türkiye.
Kimliklerin ve kültürlerin kendilerini rahatça ifade ettikleri bir Türkiye.
Cemevlerinin de inanç merkezi olarak kabul edildiği bir Türkiye.
Zorunlu din derslerinin olmadığı bir Türkiye.
Yasalarda, medyada, sokakta ayrımcılığın olmadığı bir Türkiye.
İnanç merkezlerinin asıl sahiplerinin tasarrufuna verildiği bir Türkiye.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın olmadığı bir Türkiye.
Faili meçhul cinayetin olmadığı, bütün siyasi cinayetleirnin faillerinin cezalandııldığı, 12 Eylül darbecilerinin yargılandığı, Madımak Oteli’nin müze yapıldığı bir Türkiye.
Siyasette demokrasi, laiklik, özgürlük vurgusu yapanların, değişimden yana olduğunu söyleyenlerin samimiyetinin ölçüsü bunlardır. Bunlar konuşulmadan ne mevcut Anayasa ile, ne de AKP’nin kendi insiyatifinde gerçekleştirdiği değişikliklerle bir Anayasa Türkiye’nin önünü açmaz…
Öte yandan, Başbakanın miting meydanlarında; “Önemli olan boy değil, soy, soyyy!” diye naralar atması kendisini Türk, İslamcı ırkçı ideoloji temelinde “soylu ve asil” CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu şahsında Alevileri ve Kürtleri “soysuz” ilan etmesidir. Biz Recep Tayyip Erdoğan’ın etnik soyunu tartışmıyoruz, tartışmayı da demokratik saymıyoruz. Ancak RTE’nin siyasal ve inançsal soyunun Muaviye’ye dayandığını, Yezitten süregeldiğini biliyoruz. CHP Genel Başkanının “soy” ve Dersim Katliamı tartışmalarında sessiz kalmasını, Alevi ve Kürt kimliği için eşit yurttaşlık hakkı ve temel insan hakları çerçevesinde tutum almamasını demokratik bulmuyoruz.
Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri, sahte gündemler ve “horoz döğüşü” yerine herkesi laik ve demokratik bir Türkiye’nin yaratılmasına katkı sunmaya davet etmektedir.
Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri, 13 Eylül günü 'Eşit Yurtaşlık Hakkı' için mücadelenin dün olduğu gibi Aleviler için sokağı işaret ettiği inancı ile fiili, meşru ve demokratik mücadelesini kararlı bir şekilde sürdüreceğini ifade ediyor.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği
Genel Yönetim Kurulu
KAYNAK : Alevihaber.com - 20 Ağustos 2010