Meral TAMER
AKP’ye karşı solda bir seçeneğin yaratılamamasından bunalmış, oy verecek parti bulamayan bir sol seçmen olarak, arkadaşımız Devrim Sevimay’ın yazı dizisini ilgiyle okuyorum. Ve daha şimdiden defterime “Aleviler, kadınlar ve yoksullar, sol için çıkış noktası olabilir” diye bir not düştüm.
Pir Sultan Abdal Derneği Başkanı Fevzi Gümüş’ün de altını çizdiği gibi Alevilerle AKP arasında iflah olmaz bir kan uyuşmazlığı var: “AKP için Aleviler, yola getirilmesi gereken bir kesim.”
Hatırlayın daha geçen hafta Keçiören’de bir Alevi esnaf, tekel ürünleri sattığı için AKP’li belediye zabıtaları tarafından saldırıya maruz kaldı. Esenyurt’ta bir öğrenci Alevi olduğunu söyleyince, öğretmeninden dayak yedi. “AKP’den Alevilere yarar gelmeyeceği gibi, ülkeye de demokrasi gelmeyeceğini gayet iyi görebiliyoruz” diyen Gümüş’e göre hâlâ Alevilerin % 90-95’i CHP’ye oy veriyor.
Mecburiyetten CHP’ye
Kürtlerin aksine Alevilerde çözülme olmamasını Gümüş, “Aleviler için 2 kırmızı çizgi var: Cumhuriyet ve laiklik. Aleviler, bunlar olmazsa bu topraklarda yaşayamayacaklarını düşünüyorlar. CHP’nin içine kapanması ayrı bir tartışma; ama AKP eliyle yürütülen bir gericileşme, hayatın dinselleştirilmesi var ki bundan en fazla mağdur olan kesim bizleriz,” diye açıklıyor.
Sol kesimlerin maalesef artık CHP’den tümüyle umudu kestiklerine göre yeni bir çıkış noktası için
Aleviler elde var biiir.
Bana göre AKP ile arasında Aleviler kadar kan uyuşmazlığı bulunan bir diğer kesim de bugüne kadarki yaşam tarzlarına müdahale edilmesini kesinlikle istemeyen kadınlar. Gümüş, “Aleviler CHP’ye memnuniyetten değil, mecburiyetten oy veriyor” diyor. Gözle görülür biçimde muhafazakârlaştırılan toplumumuzda, başı açık kadınların önemli bir bölümü için de aynı argümanlar geçerli.
Demek ki AKP’nin bir diğer yumuşak karnı, 8-10 yıl sonrasının Türkiyesi’nde başı açık dolaşamayacağı endişesi içinde yaşayan kadınlar. (Bu endişeyi hiç de mesnetsiz bulmuyorum.)
Yoksul da vatandaştır
AKP’den mutlaka kurtulmak isteyen bu 2 kesim, aklı başında yeni bir sol hareket için bence çantada keklik. Çok geniş bir kesim daha var, ama onlarla bir bağ kurmak daha uzun soluklu ve dikkat isteyen bir çaba: AKP döneminde keyfi bağışlarla ve yardım paketleriyle yaşayan yoksullar.
Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ayşe Buğra’nın Sevimay’a dediği gibi Türkiye’de yoksullukla mücadele, hiçbir zaman sosyal hak etrafında, hak temelli bir sosyal yardım anlayışıyla yürütülmedi. Bunun sorumlusu AKP değil tabii. Ama AKP, sadaka ilişkisini Müslüman dayanışmasına atıfla ve şeyhlerin gözyaşlarıyla paketleyip oya dönüştürmekte çok mahir!
Buğra, vatandaşlık hakkı temelli yardımları öne çıkartarak, sadaka ekonomisiyle pekâlâ mücadele edilebileceğini düşünüyor. Yeter ki şimdiki sadaka düzeni ile formel sosyal yardım arasındaki fark, halka anlatılabilsin. Vergi gelirleriyle finanse edilen, şeffaf ölçütler temelinde, aşağılayıcı ihtiyaç tespitlerine başvurmadan, salt vatandaşlık hakkı olarak yapılacak düzenli nakdi yardım, yoksul kesim için de bir çıkış noktası olabilir. (Bu yöntem, birçok Avrupa ülkesinde uygulanıyor.)
Meral Tamer
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy19859 = 'mtamer' + '@';
addy19859 = addy19859 + 'milliyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
var addy_text19859 = 'mtamer' + '@' + 'milliyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
( '' );
19859 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
MİLLİYET - 3 Eylül 2008