Berat ÖZİPEK / Stargazete.com
Hükümetin Alevi Sorununu çözmek için acemice de olsa ilk adımları attığı günlerdi.
Alevi derneklerinden birinin başkanı bir TV’ye telefonla bağlanmıştı. Öfkeliydi. Hükümetin samimiyetsizliğinden beceriksizliğine kadar demediğini bırakmadı. Sonunda da:
“Bu ülkede işsizlik yüzde 13 olmuş, hükümet Alevi Sorunuyla uğraşacağına önce bunu çözsün” deyiverdi.
Düşünün, Alevi Sorununu çözmek için kurulmuş bir sivil toplum örgütünün temsilcisi, iktidarın bu sorunu çözmek yerine başka bir sorunla ilgilenmesini istiyordu.
Onun kızgınlığı çözümün şekline veya yöntemdeki hatalara tepkiden ibaret değildi. Belki de çözüm için irade beyan edene duyduğu tepki, çözüme duyduğu özlemden daha büyüktü.
***
Bugün Alevi Sorunun çözümünün önündeki tek engel devlet veya Sünni mezhepçiliği ve önyargısı değil. Kürt Açılımında olduğu gibi, Alevi açılımında da aşılması gereken bir Alevi mezhepçiliği ve önyargısı var.
Toplum olarak mustarip olduğumuz “yaralı bilinç” halinin Alevilerdeki yansıması bu.
Bu önyargı, hükümetin her çabasını peşin olarak kötü niyetli ilan etmekten, “Alevi İftarı”na katılanları veya son Çalıştay’ın sonuçlarını kabul edenleri “düşkün” ilan etmeye, “öteki”nin din özgürlüğüne yönelik ihlalleri meşrulaştırmak için Türk usulü despotik laikliğe savrulmaya ve devletin zalimce uygulamalarına sahip çıkmaya, hatta Dersim Katliamını bugün için örnek gösteren faşizan iradeyi mazur görmeye kadar uzanıyor.
***
Sosyalist evrenselciliğin gerilemesine ve sekülerleşmeye paralel olarak yükselen milliyetçilik de bu hastalıklı yaklaşımı daha yakıcı hale getiriyor. Liberal Düşünce Topluluğu’nun Alevi Bektaşi Araştırmaları Merkezi Direktörü Şenol Kaluç, Dersim üzerine tartıştığı bir meslektaşının “Bizimle ilgisi yok. Onlar Alevi oldukları için değil Kürt oldukları için böyle oldu” dediğini ifade etmişti.
Tarafgirliğin adaletsizliği Dersim’i unutturabiliyor.
“Onur Bey (Öymen) zaten özür diledi” diyor Taraf’ta Sabahat Akkiraz”, “pire için yorgan yakmaya gerek yok”. Belli ki, “Dersim’de analar ağlamadı mı?” diyen zihniyeti, bir özürle halledilecek kırıcı bir sözden ibaret görüyor ve “pire” için CHP’yi feda etmek istemiyor.
***
Oysa kırk yılın başında bir hükümet -şu veya bu nedenle- bütün cesaretini toplamış, iyi kötü şöyle veya böyle elini uzatıyor, ama “Alevi kanaat önderi” olarak ortadaki birileri hep suçlayıcı bir dille, onun çözüm iradesini kırmaya çalışıyor.
Oluşturulan psikolojik baskı atmosferi o kadar ağır ki, egemen söyleme açıkça karşı çıkmak cesaret istiyor.
Geçmişin hayaletlerine teslim olmayı reddeden ve imajlara değil ne yapıldığına bakan pek çok Alevi de var; ama çok azı Arif Sağ gibi kimin ne diyeceğine aldırmadan cesaretle doğru bildiğini söyleyebiliyor.
***
Önyargının Alevisi Sünnisi olmaz. Mağdur edilmiş olmak da mezhepçiliği veya “nefret söylemi”ni haklılaştırmaz. Alevilerin haklarını savunurken aynı zamanda o kesimdeki önyargı ve barışa zarar veren söylemle mücadele etmek de mümkün.
Ama burada asıl sorumluluk yine hükümete düşüyor.
O da kendi içindeki çözüme engel olabilecek Sünni önyargısını teşhis etmeli ve onun süreci sulandırma çabasına izin vermemeli.
Ve artık kabak tadı vermeden, uzatıp sündürmeden, cemevlerine ibadet yeri statüsü tanımaktan Madımak’ın müze yapılmasına ve zorunlu din dersinin kaldırılmasına kadar Alevilerin bütün haklarını toptan iade etmeli.
Yoksa hiçbirimiz bu baskıcı sistemden ve onun pireli yorganından kurtulamayacağız.
Berat ÖZİPEK
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy35360 = 'berat' + '@';
addy35360 = addy35360 + 'stargazete' + '.' + 'com';
var addy_text35360 = 'berat' + '@' + 'stargazete' + '.' + 'com';
( '' );
35360 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
STAR - 9 Mart 2010