Aleviliğin yeni tartışma alanı Avrupa üzerinden gerçekleşiyor. Türkiye’de tıkanan tartışma bu sefer uluslararası alanda bir karşılık arıyor. Alevilerin değerleri ve inançsal özgürlükleri ile Avrupa’da tanınmaya başlaması Avusturya’da Aleviliğin İslam adı altında, İslam Şeriat’ı altında görülmesi Aleviler açısından yıllardır başlatılan özgürlük arayışının daha da belirgin olması için açıktan bir kararı gerektiriyor. Almanya’da yıllar önce başlatılan özgürlük arayışı, “dinler”in yasal bir yol ile nasıl sınırlandırılmasından öte bir anlam taşıyor Aleviler açısından. Avusturya’da dinler farklı bir statüye sahip ve bu da “Dine yakın bir seküler” anlayış olarak tanımlanıyor. Dini tümüyle yaşama alanına taşımayı amaçlamasa da dini toplulukların yararlandığı olanaklar bulunmaktadır.
Avusturya Meclisi’nde 25 Şubat 2015’te kabul edilen İslam Yasası’nda, din ve örgütlenme özgürlüğü ile eşitlik haklarının kullanımına yönelik bir takım düzenlemelerle yeni bir sürece girdi. Bu çok yönlü tartışmalara neden oldu ve hala aleviler gibi gruplar üzerinden de devam ediyor.
Bu tartışmalar 100. yılı kutlanan Avusturya İslam Yasası’nın 2012 yılında yeniden ele alınması üzerinden gelişti. Bir anlamda Müslümanların Avusturyadaki konumları ve gelecekleri yeniden düzenlenme ihtiyacı içine girildi. Doğal olarak bu durum AB çerçevesinde emsal bir durum oluşturacaktır.
Yasa bugüne kadar oluşan boşlukları doldurmak ve böylelikle bazı düzenlemelerle Avusturya’yı korumayı ele alıyor. Bu sırada tartışma birçok boyutu ile genişliyor ve 1912 yılından beridir geçerli olana Avusturya İslam Yasası’nda yer alan “Hanefi mezhebine göre” ifadesinin anayasaya aykırı olduğu belirtilerek bu kısmın Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi ve Hanefilik yanında Şafii, Maliki ve Hanbeli isimleriyle tanınan mezheplerin hepsinin de eklenmesi gündeme geliyor. İş burayla da kalmıyor bu mezheplerin içinde olmadığı düşünülen İmamiyye Şiileri, İbadiyye ve Zeydiyye ile mezhep sayısı yediye çıkıyor. Avusturya İslam Toplumu (AİT), Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararla tüzüğünü değiştirerek; AİT Tüzüğünün 1. maddesi “Avusturya Cumhuriyet’inde ikamet eden bütün Müslümanlar topluluğun üyesidirler” ibaresine yer veriliyor.
Bu karar sonrasında kendini zorla Müslüman saydırmaya çalışan Alevi kökenli aklı evvel Müslümanlar çıkıyor sahneye. Kendini İslami geleneklere bağlı sayan ama “Kuran değişmiştir, biz bu Kuran’ı saymıyoruz, (ama bir türlü yerine başka bir Kuranda koymayan), hacca gitmeyiz, namaz kılmayız, zekat vermeyiz, Ramazan orucu bizim değil diyen, İslami ana akımın zındık, sapık dediği, kestiği yenmez, cennete gitmek için katli vaciptir dediği” bir kesim olarak Avusturya İslam-Alevi Toplumu adı altında, Avusturya’da bulunan Alevileri temsilen yetkili olan Avusturya Alevi Birlikleri’nden bağımsız olarak mahkemeye giderler ve kendini din hukuku açısından 16 Aralık 2010 tarihinde “Avusturya İslam-Alevi” olarak tanımlatan ek bir dini topluluk AİT içinde can buluyor ve 2013 tarihinden itibaren ise tüzel kişilik olarak İslami çerçevede “hak ve ödevleri” tanımlanıyor.
Bulur bulmasına da bu yeni bir karmaşanın da kapısını açar. Avusturya’daki Müslümanlar için bir kazanç mı, yeni bir sorun mu ayrı bir tartışma olmakla birlikte, bu tartışma Müslümanların yeni yaptırımlarla karşılaşmasına neden oluyor.
AİT’e kendini yenilemek ve Müslümanları Avusturya’da bir şekle sokmak için yeni yetkiler alıyor. 2011 tarihinde İslam Yasası’nın yenilenmesine ilişkin çalışma başlatıyor ve bunu 2014 yılında nihayetlendiriyor. Başbakanlık Din İşleri Kurulu (Kultusamt) bir yasa taslağı hazırlayarak önemli düzenlemelere gidiyor ve Müslümanların neredeyse hiçbir Avrupa ülkesinde bulunmayan bir yapıya taşınmasına vesile oluyor.
Din İşleri Kurulu (Kultusamt) AİT’ye yüklediği yeni sorumluluklar arasında, “başta Türkiye olmak üzere yurt dışından gelen imamların engellenmesi, Bakanlar Kurulu’nun cemaatlerin tanıması ve lağvedilmesinde yetkili olması, imam yetiştirilmesinde cemaatlerin yetkisiz bırakılması, İslamı yaymak ya da İslami ihtiyaçlara hizmet etmek amacıyla dernek bünyesindeki camilerin tüzel kişiliğe geçmeye zorlanması, dini etkinliklerin güvenlik gerekçesiyle iptal edilebilmesi ve devletin, cemaatler üzerindeki kontrolünün artırılması, üniversitede kurulacak İslam teoloji bölümünden mezun olanların imam olarak atanabileceği”ne ilişkin maddelerle güçlendiriliyor ve bu da Müslümanlar önemli bir kısmını rahatsız ediyor. Hatta Türkiye Diyanet İşleri Başkanı bu konuya dahil oluyor ve “kontrolün güvenlik gerekçesiyle ve ayrımcılık, negatif ayrımcılık” üzre bir çıkış olarak değerlendiriyor ve Avusturya’da yönettiği, maaşını verdiği 65 Türk cami imamının durumu vs. gündeme taşınıyor. Tabi Avusturya’da işler sadece bununla kalmıyor.
Şimdi de işin Alevilere giydirilen kısmına gelelim. Bir taşla iki kuş vurulma misali, Aleviler “özgün ve diğer tüm dinlerden bağımsız bir inanç” için Avrupa’nın her ülkesinde ve Avusturya’da mücadele ederken, bir bakıyorsunuz ki, acaip bir “zoka yutturma” hikayesi çıkıyor.
Avusturya makamları Anayasa Mahkemesi’nin 2011 yılında Alevi Toplumu’nu da İslami bir topluluk olarak tanımasından dolayı, kendini İslami olarak ifade edecek bütün farklı mezhepsel yaklaşımların oluşturulan ve tüm Müslümanları bir çatı altında değerlendirilebileceği ve her bir mezhep için ayrı bir yasa yapmanın gerekli olmadığını vurgusuyla herşeyi netleştiriyor.
Bir anlamda “biz Müslümanız ancak farklıyız” diyen tüm Avusturyalı Müslümanları kendi kurumsal işleyişi altına alıyor. Yani Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı’nda yıllardır Cem Vakfı ve bileşenlerinin başaramadığını bu İslamcı Aleviler başarmış oluyorlar. Çünkü Avusturya (AİT) diyor ki “yasa ikili bir yapıya” izin vermiyor. İslamsan, islamsın, ben farklı yol izleyeceğim diyemezsin diyor. İşler Alevileri temsiliyete soyunanlar açısından iyice sarpa sarıyor ve Avusturya Aleviler Birliği Federasyonu ve dolayısı ile Avrupa Aleviler Birlikleri Konfederasyonu devreye giriyor. Çünkü bu başvuran kişilerin Alevi örgütlerle ve Alevi düşüncesi ile bir ilgisi bulunmuyor. Birkaç dernek yönetiminde yer alıyor ve dernek üyelerine de durumu anlatmadan kaçak-göçek işlerle Aleviliği kafalarına göre İslamız diye şemalandırıp, rızasız, Alevi hukukuna uymayan, derneklerin tüzüğüne göre alınmamış bir kararla Aleviler durduk yerde zorla Müslüman olup çıkıyorlar.
Bir yanda Anayasal bir kurum olan ve bütün Müslümanları temsil eden ve sorumlulukları arasında camileri organize eden, imam yetiştiren, Kuran’ı Almancaya çeviren Avusturya İslam Toplumu, diğer tarafta çalışmalarını dernekler yasası çerçevesinde organize edip yürüten ve İslam din hayatıyla hiç alakası olmayan, cami önünden geçmeyen, cenazesine imam sokmayan Aleviliği “özgün bir inanç olarak” tescillemeye çalışan Alevi dernekleri.
Görüldüğü gibi oyun küçük değil ve önlem alınmaması, Alevilerin ayrı bir inanç üzerinden hareket etmemesi durumunda uluslararası konumda nasıl bir duruma düşecekleri ve yeni bir zorlanma ile karşı karşıya kalacakları ortadadır. Geçtiğimiz günlerde bu tartışmalarla ilgili olarak şöyle yazmıştım; “Avusturya’da, Aleviliğin Alevi-İslam şemsiyesi altına alınması projesi, Alevilerin Avrupa’da yok edilmesi amaçlıdır. Aleviler Avrupa’da takiye yapmayacaklardır ve Alevi olarak yaşayacaklardır”. Şimdi sormak istiyorum. Başka bir yol var mı?
Hasan Harmancı