Aleviler Dede kılıklı İmamlarımı görecekti?

Dedelerin imam gibi davrandığı bugünleri de mi görecekti Aleviler? Veya böyle bir şey olabilir mi, olması mümkün mü? Evet, maalesef Aleviler için bugün her şey mümkün. Alevi Haber yazarı sayın Hüseyin Demirtaş'ın kaleminden ilgiyle okuyacağınız bir yazı.

Dedelerin imam gibi davrandı bugünleri de mi görecekti Aleviler? Veya böyle bir şey olabilir mi, olması mümkün mü? Evet, maalesef Aleviler için bugün her şey mümkün. Türkiye’nin doğusunda ve batısında imam gibi hareket edip, taliplerine beş vakit namaz kılmayı tavsiye eden, Kuran kursuna gitmeyi ütleyen, cemevinde ilahi söyleten dedeler mi ararsınız; yoksa bayram namazlarında camiye dönştürülen cemevleri mi? Hepsini bulmak çoktandır mümkün. Her mal ve hizmetin bolca ve çeşitli kalitelerde satın alınabildiği günümüzde, Aleviler de serbest piyasa şartlarına uyup, kendi içlerinde Alevilik aleyhine çeşitleniyor. İmam dedelerde belki böyle bir ortamın ürünü.   

İnsanın isyan edesi geliyor bunları duyunca! Fakat ne yapılsa boş, ünk bu tür gelişmeler, hep ezbere tekrarladımız gibi doğrudan devletin asimilasyon politikasıyla da aıklanamaz. Kuşkusuz bu politikaların dolaylı ve dolaysız etkileri hesap edilmeli ama anlatacaımız bu örnek olayda doğrudan Alevi toplumunun kendisi suçlu. Neden mi? ünkü böyle dedeleri başta tutan ve hala onların önünde niyaz edenler, yaptıklarına, “yolumuzda böyle bir şey var mı? Sen atalarının erkâna böyle Sünni unsurlar karştırdını gördün mü?” diye kar ıkmıyorlar. Karı ıkanları da, çoğunluk imam dededen yana olduğundan, “vurun, söyletmeyin!” diye gürleyerek diktatörce bir tavırla susturuyorlar.
           
Olayı somut hale getirirsek, yine her zaman olduğu gibi kendi kimliğine yabancılaşmanın çok ileri boyutlara ulaştı Batı Anadolu Alevilerinden, daha detaya indirirsek Kütahya Alevilerinden bahsediyorum.
           
Bu sene de yıllık iznimi Türkiye’de geçirdim. İzmir, Manisa, Aydın ve Kütahya civarında dolaşma ve oraları başta Alevilik olmak üzere birçok aıdan gözlemleme fırsatı buldum. Her izinde yaptım gibi, tamamı Alevi olan kendi beldem Şeyhler’de de bir hafta geçirdim. Her ne kadar diğer zamanlarda beldede bulunan eşle dostla telefon sohbetleri yapsam da, yine de insanın oradaki her gelişmeden haberi olmayabiliyor. Beldemizde iki cemevimiz var. Şeyhler aslında ikrar, birlik ve görgü cemleri, dardan indirme yanında çok sayıda Alevi ulusunun yatırları adına her yıl düzenlenen hayır törenlerinin yapıldı; özetle otantik Alevi geleneğinin çok canlı bir şekilde yaşatılmaya devam edildiği bir yer. Türkiye’nin birçok yerinde unutulan erkân bizde halen eksiksizce yürütülüyor. Bunlar Alevilik adına sevinç ve gurur duyulması gereken şeyler.
           
Buna karılık Alevilik beldede kan kaybetmeye ve kendinden başka bir şeye dönşmeye tüm hızıyla devam ediyor. Nasıl mı? Kavramların içi boşaltılarak, Aleviliği özünden saptırarak oluyor bunlar. Bu kendine yabancılaşma ve Aleviliği Sünniliğe dönştürme işinin aktörlünü ise çoğumuza tuhaf gelse de dedeler yapıyor.
          
Her şeyden önce Şeyhler’de bir dede sülalesi yok. O nedenle dedelerimiz beldemizin bağlı olduğu Iık Çakır Oca’nın bulunduğu 25 Km uzaklıktaki Şeyhçakır köyünden geliyor.  Iık Çakır Oca’nın dedesi şu anda Murat Akbulut’tur. İhtiyaç olduğunda gelip cemlerimizi yürütüyor, ikrar ve dardan indirme törenlerine katılıyor. Beldemizde ise dedenin olmadı zamanlarda vekillik yapan Alevi dilinde rehber olarak adlandırılan ama bizim aız alşkanlıyla dede dediğimiz Ramazan Türk (57) halkın isteğiyle bir nevi Murat Dede’nin temsilcisi olarak görev yapıyor. Murat Dede her zaman gelemiyor, zira belirttiğimiz gibi bizde Alevilik çok faal bir şekilde yaşanıyor. Her iki cemevinde de halk Perşembe ve Pazar günleri sürekli toplanıyor. O nedenle Ramazan Dede’ye çok i düyor.
           
Dşarıdan bakınca bütün bunlar güzel de,  detaylara inince işin rengi değişiyor. Ne demişler, “Sen zarfa değil mazrufa bak.” Yani zarftan çok içinde neler var ona bakılmalı. Biz de bunu yapacaız.
           
Önce ocakzade dede Murat Akbulut’u ele alalım. Murat Dede 60ın ortalarında sakin, güngörmş birisi. Avusturya’da çalşmş. Hemen belirtelim ve kalın çizgilerle altını çizelim, bizim ne Murat ne de Ramazan Dede’nin kişiliklerine ve insani yanlarına diyecek bir şeyimiz yok. Derdimiz kişilerle de değil. Yaptımız, “Yol, her şey ve herkesten üstündür” anlayıyla Aleviliğin ve Alevilerin deforme edilmesine, rayından ıkarılmasına karınca kararınca kar ıkmaktır. Alevilerin Sünnileştirilmesi politikalarıyla, bu politikalar yürütenlerle ve de Alevi kökenli de olsalar bu çirkin planlara alet olanlarla amansızca mücadele etmektir. Aleviliğe, Sünnilik karştıranlarla, onu İslamiyet’in en gerici formuyla tamamen eşitlemeye ve benzeştirmeye kalkanlarla en yakın akrabamız hatta anne ve babamız bile olsalar sonuna kadar savaşacaız. Rahat uyku uyutmayacaız onlara. Artık meydan boş değil ve istedikleri gibi at koşturamayacaklar. Bu böyle biline!

*****
           
Bu parantezden sonra konuya dönersek, Şeyhler’in hâlihazırdaki durumu özüne sadık Alevileri derinden yaralıyor. Bu yaranın sorumluları da üzülerek söyleyeyim ki Murat ve Ramazan dedeler. 
        
Önce Murat Dede’den başlayalım. Bu dedenin yaptı çok sayıda ceme hem bizzat katıldım hem de kameraya alınan bir kaını izleme fırsatı buldum. Ayrıca kendisini en az 15 yıldır yakından takip ediyorum. Attı her adımdan haberdarım. Postuna ve mensup olduğu ocağa büyük saygımız olmasına rağmen, Murat Dede erkâna durmadan Sünni unsurları karştırıyor. Cemevini çoktan bir Kuran kursuna ya da camiye döndürdü denilse yeridir. Orada her toplantının aıl artık hep Kuran okunmasıyla başlıyor. Ne zararı var bunun? Şu zararı var: Her ne kadar Aleviler Kuranı kabul etseler de, Kuran emirleri kendileri için bağlayıc değildir. Hem bir de cemevlerinde anadilde yani Türkçe ibadet edilir. Kimsenin tek kelime anlamadı Arapça ile değil! Son dönemde bir virüs gibi yayılan bu uygulama yenidir ve Alevi tarihinde yoktur. Dede bu haliyle yüzlerce yıldır Emevi’nin, Osmanl’nın yapamadını yapıp, Aleviliği tersyüz ederek erkân bozmaktadır ve atalarının yoluna ihanet etmektedir.
           
Diğer mesele Murat Dede hal, davranş ve görünş itibariyle bir Sünni’den farksızdır. Sakalları tıraşlı bir hacı amcadan en kük bir farkını ben bulamadım. Dede dediğin sakal bırakırsa, artık sakalına bçak vurmaz!

Bunlar hadi şekli şeyler diyelim, ya günde beş vakit namaz kılmak ve Ramazan boyunca oruç tutmakta ne oluyor? Bununla kalsa iyi! Tüm bu ibadetleri ikrar verip yola giren canlara emretmekte ne demek? Bunları kafamızdan uydurmuyoruz. Örnek mi? İki yıl önce baldızım ve bacaınım ikrar vermişti. Baldızım Murat Dede’nin bu emirleri yanında bir de “artık baını örtmek zorundasın” demesinden dolayı şaırmş kalmş durumda. Almanya’da üye olduğu Alevi derneğine gidiyor, kendisi gibi tüm genç kadın ve kızların baı aık. Kimse ne namaz kılıyor ne de oruç tutuyor. İzine gittiğinde her ikrar verenin yaptı gibi dedeyi ziyaret edip, yıllık “yol gösterme” dediğimiz görevini yerine getiriyor. Yine aynı emirler, “cehennemde yanacaksın” tehditleri sıralanıyor önüne. Murat Dede’nin insanları Alevilikte olmayan şeyleri “yapacaksın” diye emrederek doğrusu ne acaba diye bir ikileme sokmaya hakkı var mı? Tabii ki yok. Oysa Murat Dede, taliplere Alevilikte olmayan böyle emirleri vermekten vazgeçmesi ve yolu erkâna uygun yürütmesi gerektiğini anlatan ayrıntılı bir mektup yazıp uyardımız halde bu ısrarını sürdürüyor.

Herhalde bu nedenle olsa gerek, Murat Dede’nin köyü dâhil birçok başka yerdeki taliplerinin hemen tamamı Süleymancı veya diğer tarikatların müridi olmuş durumda. Tarikatlı tarikatsız bütün talipler de artık namaz kılmay Aleviliğin bir gereği gibi görüyor. 
           
Beldemizdeki Rehber Ramazan Dede ise tam evlere şenlik! Böyle bir yazıy kaleme almak istemezdim onun hakkında. Ancak tüm uyarılarımıza rağmen Sünnileştirme yönündeki çalşmalarını ısrarla sürdürdü yetmezmiş gibi, bir de bu satırların yazarına karı belde halkını kşkırttı. Ateist ve dinsiz olduğumu, doğu veya Kürt Alevilerinin namazsız-abdestsiz Alevilik anlayını savunduğumu ortalğa yayarak aleyhimizde propaganda yaptı. Yakınlarıma da susmam ve kendisini rahatsız etmemem için baskı yapmalarını isteyerek beni şikâyet etti. Sanki babası-dedesi doğu Alevilerinden farksızdı. Hâlbuki onlar da bilmiyordu namaz kılmasını. İlk camiye ve hacca gidenler de babası Mehmet amcanın zamanında ortaya ıkmaya başlamştı.

*****
           
Bilinmeli ki, bizim savunduğumuz şuranın veya buranın Aleviliği değil. Bozulmamş, sulandırılmamş ve kökenlerine sadık bir Aleviliktir. Hem Kütahya’da, Balıkesir’de ve Manisa’da çok sayıda hâlâ namaz-oruç bilmeyen Alevi köyü var. Onlarda mı Kürt Alevi’si? Aleviliği siz mi biliyorsunuz sadece? Yüzde 95’i namaz oruç nedir bilmeyen koca Alevi kitle mi haklı, yoksa oranı yüzde 5’i bile bulmayan, Alevilikten döndü halde bunun farkında bile olmayan sizler mi doğrusunuz? Çoğunluk aptal ve cahil, bir tek sizler mi gerçek Aleviliği biliyorsunuz?  Dönekliğinize kılıf uydurmayın lütfen!
           
Kütahya Azot Sanayi’den emekli olan Ramazan Dede niye böyle davranıyor? Şimdi Kütahya çok tutucu bir yer. Yaklaık 30 sene orada yaşadı. Eh işte ç-be kitap okumuş. Belde halkı da onu bir şeyler biliyor diye rehber seçti. Okuduklarının tamamının Sünnilik üzerine olduğu kesin. Yoksa başka türl davranırdı. O nedenle bugün eline fırsat geçmişken çoğunluğu masum ve bilgisiz belde halkının Sünni İslam’a uymayan nesi varsa değiştirip her şeyi İslam’a uydurmaya çalıyor. Tam bir Sünni misyoneri gibi çalıyor.  
           
İznim sırasında tanık olduğum kadarıyla çalşmaları da meyvelerini vermeye başlamş bile. Bunlara değineceğim ama önce Ramazan Dede’yi biraz daha tanıtacak bir ayrıntı vereyim ki, eleştirilerimizde ne kadar haklı olduğumuz daha iyi anlaılsın. Geçen yıl ben izine giden bacanaımla Ramazan Dede’ye verilmek üzere Alevilerin Sesi’nde ıkan yazılarımı topladım kitabımla, Alevilik üzerine birkaç kitap daha gönderdim. Aynı şekilde kendi kitabımın birini de okumaya meraklı Ahmet adında bir gence vermesini istedim. Bacanaım Ahmet’i göremeyince, onun kitabını da Ramazan Dede’ye bırakmş. Aradan bir süre geçince Ahmet’i arayıp kitabını alıp almadını sordum. Ne dese iyi? Dede kendisine verilecek kitap dâhil hepsini yakmş. Bir de utanmazca Çok iyi kitaplarmş, güzel soba tutuşturdular” diye dalga geçmiş. Ben de bunun üzerine cep telefonuna bir mesaj gönderip, yaptının değil Müslümanlğa insanlğa bile aykırı bir davranş, emanete hıyanet olduğunu belirttikten sonra, fikirlerimizin onu niye bu kadar telaşlandırdının zaten farkında olduğumuzdan, belde halkın Sünniliğe yakınlaştırmaya devam ettiği müddetçe kendisiyle mücadeleyi sürdüreceğimizi anlatan birkaç cümle ekledim. Ayrıca “Yolu erkâna uygun sürdürdünüz müddetçe mesele yok. Gelir önünüzde niyaz ederiz. Yoksa gözümüz üzerinizdedir ve size rahat yüzü göstermeyiz. Meydan boş değil artık. Aleviler uyand” demeyi de ihmal etmedim.
           
Beldeyi bu seneki ziyaretimde ne görsem iyi? Ramazan Dede, bırakın uyarılarımızı dikkate almayı, Sünnileştirmenin dozunu iyice artırmş. Köpeksiz köyde değneksiz gezerek, sanki bizlerle dalga geçiyor. Bunun üzerine işte “Kalem kılçtan keskindir” deyip bu yazıyı kaleme alarak dede kılına girmiş bu imamları Alevi kamuoyuna deşifre etmek istedim. Yazayım ki, bugün değilse bile gelecek nesiller Kütahya Alevilerinin içimizden ıkan “ağacın kurdu kendinden olur” misali kınalı keklikleri tanısın diye dündüm. Kısaca bu tür faaliyetleri ağa vurarak tarihe bir dipnot dşeyim de kabahat bizden gitsin anlayıyla hareket ettim.

*****
           
Ne marifetli adammş bu Ramazan Dede! Hangisini saysak işlediği cürümlerin? ünkü her biri gerçek Alevilik yürürlükte olsa değil dedeyi sıradan talipleri de dşkün edecek cinsten…
           
Sulandırılmamş bir Alevilik anlayının devamını istediğimiz beldemizin her iki cemevi de artık ilahilerle inliyormuş. Ramazan Dede, Alevi tarihinin hiçbir evresinde bulunmayan bir uygulamaya imza atarak cemevinde peygamberin doğumu nedeniyle Kutlu Doğum Haftası etkinliği düzenlemiş. Her toplanıldında nefesler yerine ilahiler söylenmeye başlanmş. Daha bu ne? Yine bir sohbet sırasında, Alevilerin Ebu Bekir, Ömer ve Osman’a niye saygı ifadesi olan “hazreti” dememelerini anlayamadını belirterek, bundan böyle Hz. Ömer, Hz. Osman diyelim şeklinde bir öneri getirmiş. Bir dededen her şey beklenirdi de bu malum halifelere hazreti denilmesini istemesi ancak rezalet diye nitelenebilir. Diyeceksiniz ki, hiç itiraz eden ıkmıyor mu bunlara? Esefle belirtmek gerekirse, pek itiraz eden yok. Sadece hazreti denilmesine okumuş-yazmş bir aileden gelen Şefika adında ihtiyar bir kadın karı ıkmş. Yazık ki çok yazık Yakında bu gibiler, Muaviye ve Yezit’i de aziz ilan edip, “Hz. Hüseyin haksızdı, Yezit’e biat edecekti” derlerse hiç şaırmayın! Tek umudum hâlâ sağduyusuna inandım belde halkımızın bu yazı yayınlandıktan sonra yaşanan bunca şeye, “artık yeter, bu kadarı da fazla!” diyerek, Ramazan Dede’yi daha fazla o makamda tutmamasıdır.
           
Ramazan Dede’nin vukuatları bunlarla sınırlı değil. Geçen kın da aşa mahalle camiinin imamı Aziz Tuğcu (AKP Kütahya Milletvekili Hüseyin Tuğcu’nun yeğeni) ile işbirliği yaparak, 20–25 genç kadın ve kıza Kuran okumasını ve namaz kılmasını öğreten bir kurs düzenlemiş. İmamın eşinin verdiği bu kursa devam eden kadınlardan bir kaıyla konuştum. Her biri baımıza imam kesilmiş, ukalaca Alevilerin Hz. Ali’nin yolundan gittiklerini iddia ediyorlarsa namaz kılmalar gerektiği yolunda bana Alevilik ğretmeye kalktılar. Hepsi de aynen Ramazan Dede gibi birer misyoner haline gelmiş ve önüne gelen herkese namaz-oruç propagandas yapmaya başlamşlar. Oysa benim beldemizde hakiki Alevilik adına tek güvencem kadınlardı. ünkü bugüne kadar ömrü boyunca belde dına ıkmamş hiçbir kadın ne namaz kılmasını bilir ne de Ramazan orucu tutardı. Ancak umutsuzluğa gerek yok. Yine de ihtiyar ve orta yaş kuşaı kadınlarımız hâlâ çoğunlukta ve ne mutlu ki Alevi inancında bulunmayan bu ibadetleri bilmiyor ve yerine getirmiyorlar. 

*****
           
Komediye bakın, imam ve eşi de Emet’e bağlı Alevi köyü Bahatlar’dan, yani Alevi kökenli! Beldemiz kadınlarını Sünnileştirmeye çalşan bu çifti daha kimse bir kez olsun cemevine sokamamş. Ey imam ve eşi, madem kendinizin Alevi, Alevilerin de Müslüman olduğunu iddia ediyorsunuz, o halde cemevine niye girmiyorsunuz?

Belde halkımızın neden bu kadar düncesiz, kör ve bir sürü gibi davrandına bir türlü inanamıyorum. Adamlar sizi ve cemevini kabul etmiyorlar. Aleviyiz diye kandırarak, sizleri tamamen cami yönüne çevirip, zamanla cemevinden uzaklaştırmaya çalıyorlar. Görün bunu artık. Uyanın ve Aleviliği atalarınız nasıl yaşadıysa tekrar öyle yaşamaya başlayın. Yoksa bu gidişle çok geçmez iki cemevimizin de kapısına yakında kilit vurursunuz
           
Bu arada Ramazan Dede, bütün bu kirli faaliyetlerini akamete uğratacaın bildiğinden cemevinde toplanmş halka, özellikle Yol TV ve Su TV’yi izlememelerini tavsiye ederek, kendisinin Cem TV hariç diğer Alevi kanalların uydu alıcısından sildiğini ve taliplerin de böyle davranmasını istemiş. Ne kadar da işgüzar davranıyor değil mi?

Sevgili hemşehrilerim, özüne sadık ve tersyüz edilmemiş bir Alevilik size çokta uzak değil. Sadece unutkan olmayın ve 70’li yılları hatırlayın yeter! Biliyorsunuz o zamanlar camide imam namazını çoğu zaman yalnız kılıyordu. Ramazanda da oruç tutan sadece 2–3 kişi ya var ya yoktu. Halkımızın tamama yakını daha düne kadar Yunus Emre’nin deyişiyle, “Namaz, oruç, gusül hicaptır ıklara” anlayıyla hareket ediyordu. Sünni propagandanın etkisiyle bütün bunları hemen ne çabuk unuttunuz?

*****
           
Burada büyük bir Alevi yerleşiminin dede-imam işbirliğiyle nasıl da adım adım Alevilikten uzaklaştırıldını göstermeye çalştım. Öyleyse özüm nedir? özümün yollarından birisi ve belki de en önemlisi, Alevi kamuoyu ve örgütlerinin tüm bu olumsuz gelişmelere derhal müdahil olmasıdır. Özellikle Türkiye ve Avrupa’daki Alevi örgütlerinin gerek devletten gerekse Aleviler içinden ıkan kınalı kekliklerden kaynaklanan bu tür ihlalleri, ğretide yapılan saptırma girişimlerini takibe alması artık bir zorunluluktur. Alevi aydınlanmasının tekrar gerçekleşmesi ve yöre halkının özüne dönerek uyanmas için Kütahya hemen pilot bölge ilan edilmelidir.

Bilhassa ABF ve AABK liderleri, Kütahya belde ve köylerinde her yıl düzenlenen birlik cemlerine ve yatırların hayır törenlerine katılarak, halka moral, cesaret ve özgüven kazandıracak konuşmalar yapıp, beraberlerinde getirdikleri sanatılara konserler verdirmek suretiyle kalabalık bir katılım sağlayabilirler. Elbette bunlar çok zor ve büyük masraf gerektiren şeyler değil. Yeter ki istensin. 

Daha başka aydınlatıcı ve asimilasyonu önleyici çalşmalar da gerçekleştirilebilir. Alevi kanalları da gidip belgeseller çekmeli, doğrudan buraya yönelik Aleviliği anlatan programlar yapmalı; cemleri ve dönülen otantik semahları görüntülemeli ki, henüz tam dönmemiş sayısı 35’i bulan Alevi yerleşimi kurtarılabilsin.

Ayrıca Kütahya ve Batı Anadolu Alevilerindeki bu yoğun kimlik kaymas esasında aırı ilgisizlikten kaynaklanıyor gibi görünüyor. Çoğunluğu oluşturan Doğu ve Orta Anadolu Alevileri yüzlerini batıdaki kardeşlerine döndürürlerse, eminim bu makûs talih yenilebilir.  Aksi takdirde Şeyhler örneğinde görüldü gibi, Batı Anadolu Alevileri bir 10 seneye kalmaz, bugün tamamı Sünnileşen yüzlerce köyün akıbetine uğramaktan kurtulamaz.

Doğulusu, batılısı; Türk, Kürt, Arap ve Arnavut bütün Alevileri vakit çok geç olmadan kimliklerine duyarlı olmaya, kimden gelirse gelsin kendilerine ve kimliklerine yönelik kültürel soykırım politika ve uygulamalarına karı derhal harekete geçmeye çaırıyorum. Yara çok derin ünkü. Duyun artık feryadımı ve “atı alan Üsküdarı geçmeden” uyanın!

Hüseyin DEMİRTAŞ

Alevi Kültürü Haberleri

Muharrem Orucu ve Yas-ı Matem Takiyyesi
Alevilik ve İslam farklıdır, Alevilik nedir?
12 imamlar bizden değildir
Binali İpek Alevilerin cennet marağını değerlendirdi
İmam Hüseyin Mazlum mu? Zalim mi?