Yalçın BAYER
9 Kasım’daki Alevi Dernekler Federasyonu’nun düzenlediği mitingde dile getirilen düşüncelere hükümet kanadından gelen (Prof. Dr. Said Yazıcıoğlu) cevabı dinledikten sonra bir Sünni vatandaş olarak şu görüşlerimi belirtmekten kendimi alamadım.
1. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Türkçesi, Din İşleri Başkanlığı’dır. Sünni Müslüman İşleri Başkanlığı olmadığına göre İslam’ın dört mezhebine (Hanefi, Maliki, Şafii, Hanbeli) dahil Aleviler de bu başkanlık içinde yerini almalıdır. Ya da Anayasa’da değişiklik yapılıp başkanlığın adı, görevleri yeniden belirlenmeli, Alevilere de başka bir ülke gösterilmelidir. Tabii içine sindiren olursa. Cemevlerini ibadethane kabul edip başka bir teşkilata bağlama, dini ayrımcılıktan başka bir şey olmaz ve asıl o zaman mezhep çatışması çıkar.
2. Nüfusları çeşitli kaynaklara göre 10-20 milyon arasında değişen Aleviler milletimizin içinde, en az 1/7 ile en çok 1/4 yoğunluğu oluşturmaktadır. Gelin görün ki; parlamento, hükümet, TSK komuta heyeti, yüksek yargı ve bürokraside 1/25, 1/40 düzeyinde ancak yer almaktadırlar. İşe alınırken kimseye mezhebi sorulmuyor ama yükselirken bu husus soruşturuluyor. Asıl sorun budur. Alevilerin; bakan, parlamenter, komutan, vali, yargıç, yüksek bürokrat hatta işadamı temsilcileri yoktur. Kürtlere karşı ayrımcılık yapılmazken ne yazık ki Alevilerin her kademede yolları kesilmektedir. Bu yüzden de seslerini, taleplerini cılız şekilde ifade etmekte, AB’den medet ummaktadırlar. Haklarını isterken silaha, şiddete başvurmayı hiçbir zaman düşünmemişlerdir.
3. Biz Alevilere, anadilimiz Türkçeyi, halk müziğimizin, áşık ve tekke edebiyatımızın önemli bir bölümünü ve Orta Asya gerçek Türk kültürünü yaşattıklarından dolayı şükran borçluyuz. İlk Meclis’te Gazi’nin sağında ve solunda başkanvekili olarak Alevi ve Mevlevi cemaat liderleri oturmaktaydı. Hiç olmazsa bunu unutmayalım.
4. Dünya üzerinde Türkiye’deki Aleviler kadar haksızlığa uğramış, inançları dolayısıyla horlanmış başka bir toplum yoktur. Bu tutum, türbanda dile getirilen ’inancını yaşamak’ isteğine ne kadar da ters düşüyor. Nail TAN-ANKARA
HÜRRİYET - 14 Kasım 2008