Tarhan ERDEM / Radikal
Anadolu Ajansı dün, ‘Alevi Raporu Başbakana Sunuldu’ başlıklı bir haber yayımladı.
Raporu kimin, kim adına yazıp; kimin imzaladığı açıklanmamıştı. Her ne kadar Raporu ‘Çalıştay Başkanı’nın Başbakanına sunduğu belliyse de, 400 katılımcının ‘birlikteliği’de, ‘ayrılığı’da belirtilemediği ve yazılanlara da ‘anlaşılan hususlar’ denilemediği için olacak, hiçbir imza da konulmamıştı.
Yayımlanan Rapor’un ‘Mutabakat Beyanı’ olmadığı açık olduğu gibi, raporun yazarı, aidiyeti ve sahipliği de belli değildir.
Bütün bu belirsiz görünen hususlar, -aidiyet belirsizliği, sahipsizlik, kimleri bağladığı belli olmaması- rapora genellik kazandırmaktadır. Bu özellik bence, toplumun ihtiyacı olan uzlaşma yöntemi bakımından çok değerlidir.
Halk bir kesimin veya bir kişinin sözü üzerinde birliktelik kurmaya davet ediliyor değildir; bu Rapor’la toplum, değişik çevrelerden insanların ileri sürdükleri düşünceleri görüşmeye, istediklerini kabul edip etmemeye çağrılmaktadır.
Çağrı aslında, raporun sunulduğu Bakanlar Kurulu’na yapılmaktadır. Bakanlar Kurulu, yedi ayda yedi kez düzenlenen toplantılara katılan değişik insanların düşüncelerinden derlenmiş bazı görüşler üzerine belki tamamen farklı kararlar verecektir. Aldığı kararlar ve görmezden gelinen hususlar ile rapor arasındaki farklar veya çelişkiler açıkça görülecek, bilinecektir.
Yayımlanan rapor, asırlardır görüşülen, bazen çekişmeler içinde tartışılan bir inanç konusunu sadeleştiren tarihi bir belgedir. Hiçbir hukuksal sonuç vermese de değerini koruyacaktır.
Bu genel değerlendirmeden sonra, raporun içerdiği bazı düşüncelerle ilgili görüşümü yazmak istiyorum:
Siyasal ve devlet kurumlarının inançla ilgili düzenlemeye girişmesi, ya da bu sonuca varacak öneriler geliştirmesi
sonuçta düzeni olumsuz yönde etkiler. Dedeliğin ve cem evlerinin işlevlerinin düzenlenmesi benzeri yaklaşımlar bana yakın gelmedi. İnanç, ‘düzenlenecek’ değil, ‘düzeni korunacak’ ve ‘dokunulmayacak’ bir alandır.
Sivas Madımak Oteli’nin müzeye dönüştürülmesinin, ‘tehlike ürettiği’ fikrinin kaynağını çözemedim, mevcut binaya ‘otel’ yerine ve o olay nedeniyle vereceğiniz işlev ne olursa olsun sonuç değişmez. Park, otel, okul veya anıtın ‘üreteceği’, yüzleşme ve olayı hatırlamadır. Yüzleşmeden korkmuyorsanız, yaptığınızdan da çekinmemelisiniz.
Anayasanın 24 ve 124’üncü maddeleri, inanç özgürlüğü ve laikliğin yerleştirilmesinin engeli sayılmamalıdır. Bana göre bu iki madde de laikliğe karşıdır.
“Alevi bilgi ve külliyatının derlenmesi ve korunması amacıyla geniş ölçekli bir araştırma merkezinin kurulması” önerisinin kime yapıldığı anlaşılmıyor. İnanç özgürlüğünün geleceği bakımından bu merkezin devletin yardımıyla sivil toplum kuruluşlarınca kurulması ve yaşatılması doğru olacaktır.
‘Dinler, mezhepler ve inançlar üstü din öğretimi’ raporda altı çizilen kavramlardan biridir. Bu kavram, bugünkü din eğitiminin sakıncalarına vurgu yapıyor; doğrusu umutlanmak istiyorum; acaba haklı mıyım?
Alevi Raporu’nun toplum hayatımızda başarılı işlevi olacağını sanıyorum.
Radikal - 08 Şubat 2010