Alevilerin alevi! ( 1. Bölüm)
Sebahattin Atmaca'nın Haberi / Son Nokta Antalya
Hacı Bektaş Veli Derneği Şube Başkanı Zeynel Can, Alevi-Bektaşi örgütlenmelerini CHP milletvekili olabilmek için payanda yapmakla suçlandı. Can’ın bu eleştirilere yanıtı gecikmedi: “Evet, ben bir CHP’liyim, ama Alevi-Bektaşi örgütlerinin kurumsal bağımsızlıklarını da her zaman savundum”.
[caption id="attachment_25589" align="aligncenter" width="614"]
Tekke Köyü’ndeki derneğin yöneticileri MHP’nin de aralarında bulunduğu sağ partilere çıkar uğruna Abdal Musa’nın kapılarını açmakla itham edildiler. Antalya’daki Alevi aydınların durumunu Zeynel Can şöyle özetliyor: “Zorunlu merhabalar haricinde herhangi bir diyalog ve sohbetimiz yok”.
Tarafların eleştirileri ağır. Bir taraf, “Bu toplum sanki haraç mezat satılıyor. Çok ucuza satılıyor, biz sadece bakıyoruz” derken, diğer taraf onları “Yürek sağırlığı ve vicdan körlüğü sizde kronik bir hal almış” diye yanıtlıyor. Cemden kovulduklarını söyleyenlerin iddiaları da havada uçuşuyor.
Sebahattin Atmaca
Antalyalı Alevi aydınlar arasında Haziran ayında düzenlenen Abdal Musa’yı Anma Etkinlikleri’nden bu yana süren ‘sessiz çelişki’ sonunda yayın organlarına yansımaya başladı. Alevi dergileri ile internet sitelerinde başlayan karşılıklı yaylım ateşi, dipten gelen dalganın boyutlarını gözler önüne seriyor. Tartışmalar Serçeşme dergisinin 31. sayısında Yazı İşleri Müdürü Ahmet Koçak’ın, Antalya Alevilerinin önde gelen isimlerinden Zeynel Can’a yönelik kaleme aldığı “Pir Abdal Musa Sizi Islah Eylesin” başlıklı yazıyla başladı. Bu yazıda, 21-24 Haziran tarihleri arasındaki Abdal Musa etkinliklerinde Serçeşme dergisine çekim izni verilmemesi eleştiriliyordu.
Serçeşme mi, şerçeşme mi?
Ancak yazıdaki eleştirinin dozu yaklaşan fırtınanın da habercisiydi. Tartışmaya bir sayı sonra, Antalya’da yaşayan Alevi kökenli sanatçılardan İlyas Şimşek de katıldı ve Zeynel Can’ı, deyim yerindeyse yerden yere vurdu. Daha sonra ise, yani derginin son sayısında, Hacı Bektaş Veli Kültür ve Tanıtma Derneği (HBVKTD) Antalya Şube Başkanı Zeynel Can bütün bu eleştirileri yanıtlayan bir yazı kaleme alarak Serçeşme dergisini ‘Şerçeşme’ olmakla suçladı. Bu tartışmalar sırasında, Tekke Köyü’ndeki Abdal Musa Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği yöneticileri de ‘birkaç yumruk’ aldı... Alevi aydınlar arasındaki ‘makale savaşları’nda, bu derneğin yöneticileri çıkar uğruna MHP’ye bile kapıları açmakla suçlandılar.
Federasyona yönelik eleştiriler
Tartışmanın fitilini ateşleyen Serçeşme dergisinin 31. sayısında çıkan Ahmet Koçak’ın yazısı oldu. “Pir Abdal Musa, Alevi-Bektaşi inancında önemli şahsiyetlerden birisidir. Pir Abdal Musa’nın türbesi Antalya’nın Elmalı ilçesi sınırları içinde olan Tekke köyündedir. Alevi-Bektaşi toplumu onu anmak için her yıl bu köye gitmektedir. Onun adına düzenlenen etkinlikler de tabii ki ona yakışır olması gerekir” diye başlayan yazıdaki eleştiriden Alevi-Bektaşi Federasyonu’nun (ABF) yöneticileri de nasibini alıyordu. ABF’nin, Alevi-Bektaşi toplumunun demokratik örgütlenmesinin en üst çatısı olduğu hatırlatılan yazıda, “Alevi-Bektaşi toplumunun tamamını kucaklayabilecek bir örgüt haline getirilebilmiş midir?” diye soruluyor ve “Bu soruya evet yanıtını vermek mümkün değildir, çünkü çok sayıda önemli kurum hala ABF çatısı altında değildir” deniyordu.
Aleviliğin kimyası bozuluyor
İşte bu noktadan sonra eleştirinin dozu giderek artıyordu: “Hal böyle olunca, doğru örgütlenme modeli de maalesef kişisel egolara, hırslara kurban edilmektedir. Bu kısa değerlendirmemiz sadece Alevilerin üst örgütü ABF için değil, diğer demokratik örgütlenmeleri için de geçerlidir. Bu örgütlerde yönetime kim geçerse geçsin ‘kelle kesen’ konumuna düşmekte, yetkilerini benmerkezci olarak kullanmaktadırlar. Oysa yönetiminde bulundukları kurumlar, adı üstünde; ‘demokratik kitle örgütü’dür. Demokrasiyi özümsemeyen kişi Aleviliğe ve de onun kurumlarına bulaşmamalıdır. Bulaştığında onun kimyasını bozmaktadır. Nedir Aleviliğin kimyası? İnsan sevgisi-insancılıktır, canlı-cansız doğa sevgisidir, ortaklaşa-paylaşılarak sürdürülen yaşamdır, benlikten uzak-özü türap olmadır”.
‘İsmi cismi bilinmeyen şahıs’
Ahmet Koçak, Abdal Musa’yı Anma Etkinlikleri için 21 Haziran’da Tekke Köyü’ne geldiğinde “Sima olarak yabancı olmayan, fakat ismini ve cismini bilmediği bir şahsın” yanına yaklaştığını ve “Ahmet Bey, sizi televizyonda izledim. Konuşmalarınızı beğendim. Lakin siz yanlış kişilerle geziyorsunuz. Bunu sizinle konuşmak isterim” diyerek uzaklaştığını belirterek, ‘nahoş bir tavır’ dediği bu olaydan sonraki gelişmeleri şöyle özetledi:
“Bu şahsın Hacı Bektaş Veli Derneği Antalya Şube Başkanı Zeynel Can olduğunu kısa bir süre sonra öğrendim. Zeynel Can ile aramızda geçen bu diyalog canımı sıkmıştı. Yanımdaki arkadaşa, ‘Kim olduğunu bilseydim, ona gerekli yanıtı verirdim’ diyerek üzüntümü dile getirdim. Bir daha görüşme şansım olmayan Zeynel Can ve onun zihniyetinde olanlara yeri gelmişken şunları soralım. Ne demek, ‘Siz yanlış kişilerle geziyorsunuz’? Sizin, hizmet ettiğiniz toplumun içindeki doğru ve ‘yanlış’ kişileri gerçekten hakça ayırabildiğiniz nereden malum? Benim doğru bildiğim bir kişinin ‘yanlış kişi’ olduğuna siz nasıl karar veriyorsunuz? Hangi sıfatla insanları böyle değerlendirebiliyorsunuz? Dahası, nasıl oluyor da bunu bana söylemeye hakkınız olduğunu düşünüyorsunuz? Hiç merak etmeyin, kimin doğru, kimin yanlış kişi olduğuna karar verecek; kiminle görüşüp, kiminle görüşmemek gerektiğini belirleyecek yetenek ve irade bende mevcuttur”.
Birlik ceminde çekim yasağı
Ahmet Koçak, Zeynel Can’ın bu sözlerle, Antalya’daki Abdal Musa Derneği yöneticilerini kastettiğini hatırlatıyor. Etkinlikler sırasında düzenlenen birlik ceminde çekim yapmalarının Zeynel Can tarafından engellendiğini iddia eden Koçak, “Bu arkadaşların yol dilini ve erkanını bilmedikleri her hallerinden belli. İnançla, felsefeyle, kültürle uzaktan yakından akrabalıkları kalmamış. Yoksa böyle bir davranış sergilemezlerdi. Dedenin huzurunda, etkinliğin parasını karşılayan taraf da olsan irade, dedenin kılavuzluğundadır. Dedenin, hele hele mürşit vekilinin bulunduğu yerde cemin gidişatına müdahale ederek, en hafif deyimiyle yolun kurallarını, inancın erkanını hiçe sayıyorlar. Bu olay karşısında dededen demokratik örgütlerin kamuya açık bir etkinlikte geçerli olan iç disiplini uygulamasını talep etmek de bana uygun gelmedi. Bu canların yapmaya gönüllü oldukları bir kışkırtmaya çanak tutan taraf olmamak için kamerayı toplayıp cemin bitmesini bekledim” diye yazdı.
Parayı veren mi konuşuyor?
“Kaderin cilvesine bakın ki buna benzer bir olay 2005 yılında yapılan Abdal Musa’yı anma etkinliğinde bugünkü ABF yöneticilerinin başına gelmişti” diyen Koçak, HBVD ve ABF yöneticilerinin o zaman, “Tekke Köyü muhtarı törenlerde bu güne kadar görülmemiş bir uygulamaya imza attı. MHP milletvekilini ve gerici şahsiyetleri törenlerde konuşturdu. Alevi-Bektaşi kuruluşları ile önceden yapılan protokollere uymadı. ‘Parayı kim verirse onu konuştururum’ şeklindeki yaklaşımı ile de Alevi düşünce ve inancı ile alakalı olmadığını, Alevi inancını/kültürünü önemsemediğini, kendisi için önemli olanın ‘para’ olduğunu ortaya koydu” diye açıklamalarda bulunduklarını hatırlattı.
Örgütün sırtından milletvekilliği
“Bu ne ilginç benzerliktir!” diyen Ahmet Koçak, yazısına şöyle devam etti: “Aynı alakayı HBVD Antalya Şube Başkanı Zeynel Can, genel başkanları Tekin Özdil’in emriyle bu yıl bize göstermiştir. Tekin Bey, iki yıl öncesinden dersini gayet iyi almış. Dün Tekin Bey, ‘Burası bizim pirimizin mekanıdır. Pirimizin mekanından kimse bizi kovamaz’ diyorken haklıydı. Bugün de aynı şeyi biz söylüyoruz, biz haklıyız. Pirin mekanında sen hangi hakla bir kurum başkanına, ‘Sen bu ceme giremezsin!’ diyorsun? Hangi hakla bir basın kuruluşunun görev yapmasını engelliyorsun? Yanıt hazır tabii, parasını siz ödediniz, değil mi? Parasını ödediğiniz için semah ekibi gülbank okurken ses tesisatını kapattınız, değil mi? Şimdi söyler misiniz sizin dün eleştirdiklerinizden ne farkınız var?”
“Sizi Abdal Musa ıslah eylesin”
Zeynel Can’ın, Abdal Musa Derneği semah ekibi sahnede gösterisini tamamlamak üzereyken ses tesisatını kapattırması ve dua okunurken mikrofonun sesini kestirmesinin inanca karşı yapılan çok büyük bir hakaret ve saygısızlık olduğu ifade edilen yazı şöyle sona erdi: “Biz örgütleri savunuyoruz, siz ise kendi dar grupçu çıkarlarınızı savunuyorsunuz. Biz açıklıktan yanayız, her şey Alevi-Bektaşi kamuoyu önünde olsun istiyoruz; siz ise yaptıklarınızı gizlemek, söylediklerinizi saklamak, dedikodu ile ‘çalışma’ yapmak zorundasınız. Sizin gönlünüzde örgütün sırtına basıp bir CHP milletvekilliği kapma sevdası yatıyordu, bizim gönlümüzde demokratik Alevi-Bektaşi hareketini kişisel çıkarlara alet ettirmemek, ayaklar altında çiğnetmemek yatıyor. Biz doğruyu konuşuyoruz, haklıyız; siz ise haksız olduğunuzu bildiğiniz için iftira ve yalandan medet umuyorsunuz. Örgütsel olanaklardan yararlanarak Alevi-Bektaşi kamuoyunu daha uzun süre kandıramazsınız. Kandırmamanız için de biz elimizden geleni yapacağız. Ne diyelim, sizi Pir Abdal Musa Sultan ıslah eylesin”.
13.10.2007
ALEVİ HABER ÖZEL HABER