Kıraç’ta bir lisede öğretmenin çocuklara yaptığı Müslümanlık imtihanı ve İstanbul Esenyurt’ta Alevi olduğu için dövülen, Büyükçekmece’de Muharrem ayında oruçlu olduğu için yine öğretmeni tarafından hastanelik edilen öğrencilerin yaşadıkları...
Kıraç’ta bir lisede öğretmenin çocuklara yaptığı Müslümanlık imtihanı ve İstanbul Esenyurt’ta Alevi olduğu için dövülen, Büyükçekmece’de Muharrem ayında oruçlu olduğu için yine öğretmeni tarafından hastanelik edilen öğrencilerin yaşadıkları... Bu üç olay, AKP’nin Alevi açılımını açıkladığı günlerde İstanbul’da yaşandı.
Alevilikleriyle bu dozu yüksek şiddetlerle tanışan öğrenciler, hayatlarındaki ilk ciddi tepkilerini oluşturmuşlar. Aileler yaşadıklarının ne ilk ne de son olay olacağını düşünürlerken AKP’nin Alevi açılımının samimiyetsiz olduğunu dile getiriyorlar.
Şişli Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Tesisatı Bölümü 11. sınıf öğrencisi B.T, Muharrem ayında oruç tuttuğu gerekçesi ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Mustafa Kurt tarafından tekme tokat dövüldü ve dokuz gün hastanede yatmak zorunda kaldı. B.T, o günü şu cümlelerle anlatıyor: “Hoca ders anlatıyordu. Ben en arkada üç arkadaşımla beraber oturuyordum. Hoca tam karşımızda dersi anlatırken, arkadaşım bana saati sordu. Ben de bakıp tekrar yerine koydum. Hoca bir anda yanımıza geldi. Sert bir şekilde sarıldı, ben de ‘Hocam ne yapıyorsun, oruçluyum’ dedim. O anda birdenbire vurmaya başladı. Ben kendimi kurtarmaya çalışırken, beni boğazımdan yere çekti. Yere düştüğüm anda ise sağ böbreğime attığı tekme ile kötü bir darbe aldım. O anda nefesim kesildi. Zar zor nefes alırken bile vurmaya devam etti. Yerde sürükleyerek kapının dışına attı. Sonra da geçti içeri oturdu. Zaten kısa bir süre sonra zil çaldı ve hoca gitti. O anda arkadaşlarım müdahale ettiler. Müdür muavininin odasına, oradan da hastaneye götürdüler. Okulda olmasına rağmen, müdür olaydan 5 saat sonra haberi olduğunu söyledi. Toplantıdaymış, öyle dedi. Olay bir anda gerçekleştiği için arkadaşlarım da müdahale edemediler.”
Ufak bir refleks delirtmiş!
B.T, yaşadığı olayın kendisine zorluk çıkaracağını düşünerek, önceleri öğretmeninden gördüğü şiddetin nedenini annesine söylemek istememiş. Anne Nazlı T, oğluna yönelik şiddetin gerçek nedenini, dayağı okul müdürüne şikayet edince öğrenmiş. Çünkü öğretmen Mustafa Kurt, okul müdürüne verdiği ifadede şu cümleleri sarf etmiş: “Ufak bir refleks beni delirtti.”
B.T, öğretmenin davranışının hocanın geçmişi ile alakalı olduğunu düşünüyor. Alevi olduğu için dövülmenin yanı sıra bir genç olarak sınıf ortasında arkadaşlarının önünde dövüldüğü için de kendini kötü hisseden B.T, olayın ardından sadece karne almak için gittiği okulda, diğer öğretmenlerinin tavırlarına ilişkin de şunları anlatıyor:
“Karne günü gittim okula, öğretmenler sanki hocayı savunurmuş gibi benimle hiç ilgilenmedi. Dediler ki; ‘Ya Burak bunlar gelip geçici işte. Hoca buradan alınır, başka yere verilir. Ama okulun itibarı gider’. Haksızlık yapıldığından, sınıfın karşısında dövülmemin yanlış bir şey olmasından öte, hep okulun itibarını düşündüler.”
Okulun kariyeri daha önemli
Anne Nazlı T. ilk kez böyle bir olayla karşılaştığından, olayın şokunu üstünden atamamış.
“Bir Rus, Ermeni, Yahudi olsa bile saygı duyması gerekiyor. Çocuğumuz özellikle hatırlatıyor ‘oruçluyum’ diye. Bu refleks hocayı delirtmiş herhalde. Okul yöneticileri de önce okulun kariyerini düşünüyorlar. Gazeteciler gelmeden önce müdür, ‘Mustafa Bey gelip geçici ama bizim okulun kariyeri önemli’ demişti. Ben çocuğumu okutmaya gönderiyorum ama nedense hastanede buluyorum” diyen Anne Nazlı T, çocuğunun öldürmek niyetiyle dövüldüğünü düşünüyor.
B.T’nin olayı ne ilk ne de son
Aile dostları Musa Ürün ise B.T’nin yaşadığı olayın ne ilk ne de son olduğunu vurgulayarak, “Tayyip Erdoğan Aleviler konusunda samimi değil. Samimi olmuş olsa Sivas Katliamı’nın sanıklarını Meclis’e taşımaz, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çalıştırmazdı” diyor. Asıl tartışılması gerekenin Alevi-Sünni olayı değil, Türkiye’nin nereye gittiği meselesi olduğunu söyleyen Ürün, aldığı yüzde 47’lik oyun AKP’ye inanılmaz bir güç verdiğini belirterek, B.T’nin yaşadığı olayın da bu gücün beklenen sonuçlarından olduğunu ifade ediyor.
Bir diğer dayak olayı da Büyükçekmece Ali Kul Çok Programlı Lisesi’nde yaşandı. Edebiyat Öğretmeni Zeki Yılmaz, öğrencisi B.K’yı oruçlu olduğu için dövmüştü. İnsan Hakları Komisyonu’na kadar taşınmasına rağmen bu olayın sonucu da çok farklı değildi. Olayın duyulmasının ardından AKP Mersin Milletvekili Prof. Dr. Zafer Üskül’ün başkanlığındaki TBMM İnsan Hakları Danışma Kurulu’nun hazırladığı rapor sonucunda, Zeki Yılmaz’a, ‘ayrımcılığın’ bedeli olarak yaklaşık 30 YTL’lik para cezası verildi ve civardaki başka bir okula gönderildi. İdari soruşturma bu cezalarla yetinirken, Yılmaz aleyhine adli soruşturma başlatılmadı. Öğretmenin civarda bir okula göreve başlamasına tepki gösteren sivil toplum örgütlerinin çabaları sonucunda ise Yılmaz, daha uzak bir okula gönderildi.
‘Alevi misin; senin benden çekeceğin var’
B.K’nın Babası Ziram K, bugüne kadar bu tür olayların sürekli yaşandığını fakat herkesin sustuğunu dile getirerek, oğlu B.K’nın yaşadığı olayı şöyle anlatıyor:
“Oğlumun ilk senesi idi okulda. Teneffüste öğretmen yemek yiyen bir kıza sormuş; ‘Niye oruç tutmuyorsun, yoksa Alevi misin?’ diye. Kız da demiş ki, ‘Yok hocam ben hastayım Alevi falan da değilim’. Benim çocuk da oradaymış, hoca dönmüş benim çocuğuma ‘Sen Alevi misin, oruç tutuyor musun’ diye sormuş. Oğlum da ‘Yok hocam ben Aleviyim’ demiş. Bu kez ‘Nerelisin’ demiş öğretmen. ‘Amasya Merzifon Yakup köylüyüm’ deyince, ‘Ben de Amasya Merzifonluyum’ demiş hoca. Sonra da hoca ‘Senin benden çekeceğin var’ demiş. Oğlum da demiş ki ‘Ben ne yaptım da siz bana öyle diyorsunuz?’ Hoca ‘Yok yok seninle görüşeceğiz’ diyerek çocuğumu sindirmiş. Bunları bize anlatmamış ve ertesi gün hocadan dayak yemiş. Dayaklar öğretmeni şikayet edene kadar devam etmiş. Hatta şikayet edildiği için de oğlumu dövmüş.”
‘Öğrencimi dini ile tanımam lazım’
“Benim de eşim Sünni. Oğlum, ‘annem babam kavga etmesin’ diyerek bize dayak olayını söylemiyor. Çocuk zaten gönülsüz gidiyordu okula. Hep ‘Bir şey yok baba’ diyordu. 25 Kasım’da veli toplantısına gittim. Hocaya sordum ‘B.K’nin durumu nasıl?’ diye. Sınıf öğretmeni aynı zamanda Edebiyat Öğretmeni Zeki Yılmaz. ‘İyi değil, sen burada başka okul bulamadın mı, buraya getirdin verdin? Burası sürgün yeri. Başka okullara giremeyenler buraya geliyor’ diye söylendi. Ben de ‘Hocam, çocuğun iyi olması öğretmenin elindedir. Okullar sürgün yeri olmaz’ dedim.
Oğlumu ön sıradan arka sıraya vermiş. Geldim birkaç arkadaşıma anlattım. ‘Git şikayet et’ dediler. Gittim okul müdürüne. Müdür, ‘Ya Ziram Bey, bu hoca daha önce de böyle şeyler yaptı. Ben kaç sefer uyardım. Adam, ‘Benim öğrencimi ırkıyla, mezhebiyle, diniyle tanımam lazım’ diyor. Ayrıca öğretmen bana da aynen böyle söyledi sonradan. Bırakmıyorlar insanlar inandığı gibi yaşasın.”
‘Eşimle aramız açıldı’
“Müdüre, il, ilçe müdürlüğüne ve bakanlığa dilekçe verdim. Dilekçe verdiğim gün oğlumu yine tekme tokat dövdü. Doktora getirip muayene ettirdik, rapor aldık. Tekrar okula gittim müdüre, ‘Bu öğretmen oğlumdan intikam falan mı alıyor?’ dedim. Eşim zaten sürekli ‘Niye söyledin, ne varmış?’ diye kızdı. Hâlâ sorun yaşanıyor. Dediydi demediydi, desin mi demesin mi, diye sürekli çatışma halindeyiz eşimle. Bugüne kadar eşimle Alevi-Sünni kavgamız olmamıştı.”
Öğretmenin, Alevi öğrencileri dersten bıraktığını da söyleyen K, “Bu tür öğretmenlerin eğitim yuvalarında olmasına taraf değiliz” diyor. AKP’nin Alevi açılımından sonra bu tür sorunların daha da artacağını ifade eden Ziram Bey, Tüm Bel-Sen dışında, başta Alevi dernekleri olmak üzere kitle örgütleri tarafından yalnız bırakıldıklarından yakınıyor.
Olayın ardından oğlunu başka bir okula alan Ziram K, oğlunun gördüğü şiddet nedeniyle asabileştiğini, psikolojisinin bozulduğunu aktararak, “Kendini boşlukta hissediyor. Şimdi yeni gittiği okulda annesi sürekli ‘Kimseye söyleme, bilmesinler ne olduğunu’ demek zorunda kalıyor. Zaten çocuk artık Alevi öğrencileri gördüğü zaman daha rahat hissediyor kendini. Şu an 10 tane zayıf getirdi çocuğum. İkiz kardeşi olan kızımın tepkisi ise ‘Söylemeseydin böyle şeyler başımıza gelmezdi’ oldu” diyor.
Baba Ziram K’nın, yaşanan olayın İnsan Hakları Komisyonu’na taşınmasında çok desteğini gördüklerini söylediği Dr. Yavuz İren, Alevilerin yıllardır yok sayıldıklarını ve taşıdıkları korkudan dolayı Alevi olduklarını saklamak zorunda kaldıklarını söylüyor.
Kendisi de Alevi olan İren, B.K’nın yaşadıklarının oldukça tanıdık olduğunu belirterek, yatılı okulda okurken yaşadığı bir olayı aktarıyor:
“Devlet parasız yatılı okuluna gidiyordum. Okula başladıktan on gün sonra Ramazan orucu geldi. Pansiyondaki öğretmenimiz geldi ‘İçinizde oruç tutmayacak arkadaşınız varsa, ona yemek çıkaralım’ dedi. 200 mevcudumuz var, ben hemen elimi kaldırdım. Hepsi birden dönüp baktı, çok utandım. Ama el kaldırmış oldum bir defa. Hoca da ‘Oğlum sen tek kişi olduğun için sabah peynir ekmek veririz’ dedi. Aradan bir hafta geçtikten sonra 200 kişiden 168 tanesi teker teker bana gelerek ‘Ya Yavuz, biz de oruç tutmak istemiyoruz, biz de yiyebilir miyiz’ dediler. ‘Niye söylemiyorsunuz’ diye sorduğumda ise ‘Korkuyorduk’ dediler ve bunların hepsi Alevi çocuğu idi. Öğretmenime söylediğimde şaşırmıştı.”
AKP’nin din tüccarlığı yaptığı ve bu tavrı ile okullarda yaşanan olayları cesaretlendirdiği yorumunu yapan İren, “AKP, ülkede ekonomiyi zora sokmaya, yani ‘zengini daha zengin, fakiri daha fakir’ hale getirmeye, insanlara bir torba gıda, kömür verip minnet duygusu ile kendilerine yaklaşmasını sağlamaya çalışıyor” diyor.
Sevim KAHRAMAN
EVRENSEL HAYAT - 3 Şubat 2008