Alevi nedir ve kimler Alevi'dir?

Alevi kimdir, ya da bir kişiye Alevi demek için hangi kriterler kullanılmalıdır? Bir yazının bilimsel nitelik taşıması için o yazıda geçen kavram ve...

Alevi kimdir, ya da bir kişiye Alevi demek için hangi kriterler kullanılmalıdır? Bir yazının bilimsel nitelik taşıması için o yazıda geçen kavram ve terimlerin giriş bölümünde açıklanması şarttır. Konu Alevilik olunca da aynı durum geçerlidir. Oysa Türkiye’de Alevilik üzerine yazı yazanların neredeyse tümünün herhangi bir tanımlamada bulunmadığı görülmektedir. Bu durum, anlaşılmazlığa, manipülasyona, istismara açık kapı bırakan önemli bir etkendir. Hatta bazı görüş sahipleri “Alevilik tanımlanamaz, yaşanır” gibi bir şehir efsanesi de yaratmıştır. Türkiye’deki Alevilerde gözlenen kafa karışıklığında ve fraksiyonlaşmada bu etkenin büyük payı vardır. Düşünsenize, son yirmi yılda yazılanlarda Aleviliğin, Çin’den Fransa’ya, hatta Kuzey Amerika’ya kadar olan coğrafyadaki inançlarla köken bağlantısı olduğuna dair birçok görüş dile getirildi. Şamanizm, Brahmanizm, Budizm, Yesevilik, Haydarilik, Kalenderilik, Sünnilik, Şiilik, Maniheizm, Zerdüştizm, Paulikienizm, Bogomolizm, Katharizm tezleri havada uçuşuyor. Hatta bunlardan Paulikienizm, Bogomolizm ve Katharizm, doğrudan Alevilik olarak tercüme edilerek Dünya tarihinde görülmemiş bir skandala imza atıldı ve ne yazık ki, Alevilerin bir bölümü bu skandalı farkedemeyerek onun çekiciliğine kapıldı ve kiliselere eğilim duymaya başladı.

Bu durumun baş nedeni, okula giden ve kente göçen ilk kuşağın özgüven eksikliğidir. Oysa çok değil bir kuşak öncesindeki atalarından başlamak üzere Aleviler, tüm dünyaya meydan okurcasına zengin bir edebiyat, müzik ve mizah yaratmış bir topluluktu. Ayrıca, bu topluluk, öteki inançlardan daha fazla yazılı ve sözlü kaynak yaratmıştı. Aleviliğin yazılı kaynağının olmadığı tezinin inandırıcı bir yanı yoktur. Bu tezi üretenler, kendi kafasına göre Alevilik yorumu yapmanın ortamını hazırlama çabasında olanlardır. Bunlar, Alevi deyişlerini sözlü kaynak olarak sunmaktadır ki, kesinlikle yanlıştır. Deyişler, divanlarda ve cönklerde yüzlerce yıl önceden yazılmış ürünlerdir. Nesimi Divanı, Hatayi Divanı gibi. Cönkler de Aşıkların yaşadığı dönemde yazılmış ürünlerdir. Bunların dışında, Buyruk, Kitab-ı Serencam gibi yolun kurallarını ve yapısını anlatan çok önemli kitaplar vardır. Makalatnameler, menakıbnameler, vilayetnameler, erkannameler de işin cabası. Üstelik, Alevilik tarihe karışmış bir yapı değildir. Bulgaristan’dan Basra körfezine kadar geniş bir coğrafyada Alevi topluluklar vardır ve günümüzde bunların büyük bölümü (Türkiye bir istisnadır) Aleviliğin gereklerini yerine getirmektedir.

Bu durumda yapılması gereken şey gayet basittir. Bu geniş coğrafyada yaşayan Alevileri gözlemek, onları sorgulamak, ayrıca yazılı kaynaklara başvurmak. Oysa araştırmacılar bunları yapmak yerine, özgüven eksikliğinin getirdiği kompleksle Aleviliği oradan buradan gelmiş bir yapı gibi sunmaktadır.

Bu yazılı kaynaklara ve günümüzdeki Alevi topluluklara baktığımızda Alevilik kriterleri kendiliğinden ortaya çıkacaktır. İşte benim kullandığım kriterler:

1- Bir dede (ya da pir, şeyh) grubundan olan, ya da bu gruba talip olarak bağlı olan

2-Cem yapan. Buna bağlı olarak yıllık görgü ve sorgudan geçen

3- Ahiret kardeşi (musahip) olan

4-Hızır orucu tutan (üç ya da yedi günlük)

5-Muharrem orucu tutan. (Muharrem orucu yalnızca Alevilerin tuttuğu bir oruçtur. Yaygın kanının tersine Şiiler Muharrem orucu tutmaz, Muharrem yası tutar. 1324 yılında Güneydoğu Anadolu’daki Fırat boylarını gezen bir Arap yazar, buradaki halkın bir bölümünün Muharrem orucu tuttuğunu yazmıştır. Bu halk, Kuran’ın tahrif edildiğine de inanmaktadır. Sözü edilen topluluk Alevilerdir.)

Bu kriterlerin yanında:

6-Evliliğin şart olduğu, tek eşliliğin esas olduğu, çok özel durumlar dışında boşanmanın yasak olduğu

7- Kurbanlı ibadetin temel olduğu, (tavşan yemenin yasak olduğu)

8-Turna, güvercin gibi kuşların, nergis gibi çiçeklerin kutsal olduğu

9-Kirvelik kurumunun çok önemli olduğu

10-İçki yasağının olmadığı, tam tersine 12 Hizmetten birinin dem olduğu

11-Erkeklerin özel bıyığı

12-Dede ile talibin evlenmesinin yasak olduğu

13-Kadının sosyal konumunun öteki inançlara göre çok yüksek olduğu

gibi kriterleri sayabiliriz.

Bu kriterlere kuşkusuz birkaç kriter daha ekleyebilirim. Ben bir topluluğu Alevi olarak yazıyorsam, bu kriterleri kullanarak yazıyorum. (Bazı kriterler farklı formlar gösterebilir. Örneğin, Arapça konuşan, daha doğrusu Arap olan Alevilerdeki din amcalığı kurumu tam anlamıyla bir musahiplik olduğu halde form farklılığı vardır.)

Bu durumda Aleviliğin Maniheizm, Zerdüştizm, Şamanizm, Kalenderilik, Budizm, Paulikienizm, Bogomolizm, Katharizm vb. inançlardan geldiğini iddia edenler kendi kriterlerlerini koyarak konuyu anlatmalıdır. Aksi halde, kendi fantezilerini anlatmış olacaklardır. Ortaya koydukları iddiaların da gerçeklik değeri olmayacaktır.

Benim sıraladığım kritelere göre bu yapılarla Alevilik arasında bir bağlantı yoktur. Alevilerde et yememe, içki içmeme, evlenmeme gibi kurallar yoktur. Bunlar Maniheizm, Bogomolizm, Katharizm, Kalenderilik gibi yapılarda vardır. Örnek olarak bunlardan Kalenderiler, asosyal kişiler olup görgü ve sorgudan geçemeyecek olan insanlardır. Bunların Alevi olmasına imkan yoktur. Oysa bazı yazarlar, (örneğin Fuad Köprülü, A. Yaşar Ocak gibi) sokakta serseriyane gezen bu kişileri neredeyse Alevi dedeleri ile özdeşleştirmektedir.

Şamanizm, Zerdüştizm, Budizm gibi yapılar günümüzde varlığını sürdürmektedir. Örneğin, Alevilik ile Zerdüştizm arasında bağlantı kuranlar, İran’a gidip Tahran’daki Zerdüşt tapınağındaki ayinleri incelemeli, onların kutsal kitabı olan Avesta’yı da inceleyerek somut örnekler sunmalıdır. Ayrıca, Ankara’da dahi bulunan bir şamanı çağırarak onun gösterisini izlemeli ve ona göre iddia geliştirmelidir. Bunlar yapılmayıp da eften püften bazı benzerlikler yakalayarak Aleviliği bu yapılara bağlamak, ciddiyetten uzaktır ve özgüven eksikliğinin ya da ideolojik yamamanın bir sonucudur.

Yukarıda sunulan kriterler kullanıldığında Aleviliğe an yakın yapının Yezidilik olduğu apaçık ortadadır. Ahiret kardeşliği (musahiplik), kirvelik, Hızır orucu, pir-talip ilişkisi, tavşan yemezlik gibi birçok öge her iki yapıda ortaktır. Kadının konumu da her iki yapıda aynıdır. Alevilik ve Yezidilik arasındaki bu büyük benzerlik gayet doğaldır. Çünkü her iki yapı Mezopotamya’da ortaya çıkmıştır. Alevi topluluklar İran, Irak, Azerbaycan, Suriye, Lübnan, Ürdün, İsrail, Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan’a Mezopotamya’dan dağılmıştır, Aleviliğin temel kurumu olan dede ocakları da bu coğrafyada ortaya çıkmıştır. Bugün bu toplulukların ve dede ocaklarının Mezopotamya’daki yerlerini nokta nokta sunma olanağımız vardır.

Sonuç olarak, Aleviliği ve Aleviliğin kökenini bir başka inanca bağlayanlar, kriterlerini ortaya koyarak iddialarını savunmalıdır. Aksi halde bu iddialar, fantezilerden ve ideolojiye malzeme hazırlamaktan öteye gidemeyecektir.

Hamza Aksüt

Alevi Kültürü Haberleri

Muharrem Orucu ve Yas-ı Matem Takiyyesi
Alevilik ve İslam farklıdır, Alevilik nedir?
12 imamlar bizden değildir
Binali İpek Alevilerin cennet marağını değerlendirdi
İmam Hüseyin Mazlum mu? Zalim mi?