Birçoğumuz yerle gök arasında ilk duyduğu sesi; ya anamızın ya da türkülerimizin sesini anımsar. O türkülerde içine doğduğumuz dünyanın ruhu, çayır çimenin yeşili, suyun güzelliği, dağların ve uzakta olmanın yalnızlığı, acıların yangını, haksızlıkların isyanı, sevinçlerin coşkusu barınır. Bir de alevi müziğinde semahlar, deyişler vardır ki, onlar sadece mistik bir ritüelin ayrıntısından ibaret değil, aynı zamanda binlerce yılın hikâyesini, binlerce yılın sözünü merâmını aktarır.
Öyle bir sözdür ki, bir halkın sâdece duygularını değil, bir arada oluşunu, bir turnanın kanatlanışını, bir efsanenin dansa kalkışını söyler bize. Anadolunun kapılarını; sazla, sözle, dansla açar. Sabırla, inatla, unutmadan, unutturmadan, çoğalarak, tükenmeden anlatır bize 12 perdeden 12 tınıyla. Pir Sultan Abdal’dan damıtılan her türkü bugünün sadece cem törenlerini değil, bir tarihin bir toplumun gecesini, gündüzünü omuzlar; kimi zaman bir sevince bir paylaşıma götürür. Hazreti Ali’den uzanıp, Anadolu insanının dünyasını anlatan ve sazla dile gelen bir kültürün adıdır Alevi müziği.
Alevilikte müzik dini bir ritüel olan cem ayinlerinin önemli bir parçasıdır. Pir ya da Dede gibi din büyüklerinin yönettiği bu ayinlere kadınlar ve erkekler eşit düzeyde katılır. Cemin başlangıcında cemaat içerisindeki sorunlar konuşulur, çözüm aranır. Sonra adına genellikle zakir denen bir bağlamacı Alevilik’de kutsal sayılan 12 İmam için deyişler, ağıtlar okur. Alevi müziğinde deyişlerin özelliğini Berlin Türk Alman Akademisi’nin kurucusu ve müzisyen Adil Arslan şöyle anlatıyor:
“Deyiş formunda olanlar bazan ritmik olmayabiliyorlar ama ritmik de olabiliyorlar. Daha çok bir bölümlüdür. Çok fazla değişkenlik de arzetmez. Deyişler daha çok geçmişi, bazı tarihsel olayları sorgular, analiz ederler.“
Yine Berlin’de yaşayan ve Alevi müziğinin önemli temsilcilerinden olan Taner Akyol ise deyişlerin bir başka özelliğine şu sözlerle dikkat çekiyor:
“Alevi deyişleri çok gösterişli melodiler değildir. Fakat anlatım gücü çok yüksektir.“
Sazla seslendirilen deyişlerden sonra Semah’a geçilir. Semah’da genellikle üç bölümden hatta bazan da 4 bölümden oluşur. Semahın özelliklerine yine Adil Arslan kısaca şöyle değiniyor:
“Semahlar biraz daha farklı. Semahların doğa ile olan ilişkileri, hayvanlarla ilişkileri; mesela bir turna kuşunu baz alarak semahlarda dile getirmeleri ve o turnanın hareketlerini semahlarda işlemeleri… Ritmik yapı böyle sürekli değişir. Ağırlama, yeldirme, krişendo dediğimiz coşkulu bölümleri vardır. Tıpkı senfonilerdeki gibi.“
Semahların önemli bir diğer özelliği ise kadınlar ve erkekler dansla müziğe eşlik ederler.
Alevi müziği aslında Anadolu’da çoğu zaman baskı alında tutulan ya da gizlenmek zorunda kalan bir müzik olarak da biliniyor. Dolayısıyla da Alevi müziğinin özellikleri konusunda çok şey söyleniyor, çok şey yazılıyor. Ama her zaman en doğru kaynak yine bu müziğin içinden gelenler oluyor. Örneğin Taner Akyol, Alevi müziğini belirleyen özellikleri şöyle aktarıyor:
“Alevi türkülerinde, hatta diğer Anadolu türkülerinde de müzik o kadar önemli değildir. Orada önemli olan sözü söylemektir. Müzik ya da enstrüman sözü söyleyebilmek, aktarabilmek için bir araçtır. O yüzden de klasik Batı müziğindeki ya da diğer bir çok müzikte olduğu gibi kendini teorik olarak geliştirememiştir. Böylesi bir gelişme daha yeni yeni, yaşadığımız yüzyılda gerçekleşiyor. Notalara daha yeni yeni yazıllıyor, daha yeni yeni teknikler deneniyor, araştırmalar yapılıyor.“
Ama tabii akla gelen bir başka soru ise; peki Alevilik de müzik neden bu kadar önemli? İslamiyetin müzik ile olan çelişkisi, hatta kimi zaman çatışması neden Alevilik’de yaşanmıyor? Bunu etno-müzikolog, müzik araştırmacısı ve “Almanya’da Hayali Türkiye’nin Müziği“ kitabının yazarı Martin Greve şöyle yanıtlıyor:
“Alevilikte müzik çok çok önemli. Aslında bu yönüyle biraz Hristiyanlığa benziyor. Cem esnasında bir zâkir yani bağlama çalan biri bir deyiş söylüyor. Yani bütün bir dini bilgiyi deyişler kendi içinde barındırıyor. Yani bir anlamda Kur’an bile o kadar büyük önem taşımıyor Alevilikte. Deyişler daha büyük bir işleve sahip. Böylelikle Alevi gençler müzikle yetişiyorlar. Müziğin Alevilikte dinsel bir rolü olduğu için Sunnilikteki gibi müziğe karşı herhangi bir tartışma yok. Tam aksine Alevilikte müzik kutsal bir öğe.“
Alevilikte müzik ne kadar önemliyse saz da bir o kadar önemlidir. Kimi yerde saz “konuşan Kur’an“ olarak anılırken; sazın gövdesi Hazreti Ali’ye, sapı ise Hazreti Ali’nin kılıcı Zülfikâra benzetilir. Sazın neden bu kadar önemli bir yere sahip olduğunu ise Adil Arslan şöyle aktarıyor:
“Yazılı kaynak geleneği Alevilikte pek gelişmemiştir. Hep sözlü edebiyatla aktarmışlardır. Tabii bu sözlü edebiyatı bir yerde güncel tutabilmek için de ne yapmak gerekiyor? Mutlaka müziğe ihtiyaç var. Peki bu müziğin başlıca enstrümanı nedir? O da bağlamadır. O yüzden kimi yerde bağlamaya 'Telli Kuran' diyorlar. Çünkü kendi kültürlerini bugünlere onun sayesinde taşıyıp getirmişlerdir.“
Aleviliğin ve Alevi müziğin en temel unsurlarından biri muhalif oluşu, bir diğeri ise doğayı müziğinin ve kültürünün her yanına taşımasıdır. Muhalif oluşu sürekli Osmanlı devletinin baskısı altında olmasından kaynaklanıyor. Doğa ile yoğun içiçeliğini ise Adil Arslan şöyle yorumluyor:
“Alevilik bir anlamda birçok din kültürün sentezi olarak da tanımlanabilir. Çünkü Anadolu bir medeniyetler beşiğidir. Her gelen oraya bir şey bırakmış. Anadolu Aleviliği Şamanizm’den, Budizm’den, İslamiyet’ten, Yahudilik’ten, bir çok dinden, kültürden güzel yanlarını alarak sentezlemiş ve bugüne gelmiştir. Mesela Şamanizm’de doğa; ateş, güneş, su gibi doğal unsurlar kutsaldır. Bunlar Alevilikte’de böyledir.“
Güneşin, taşın, Kuşların, dağların, çiçeklerin kutsal sayıldığı bir kültürün Almanya’ya yansıması ise Türkiye’dekinden mutlaka daha farklı olmuştur. Ve işte müzik aslında Almanya’daki Alevi kültürünün kendini geliştirmesinde de önemli bir birleştirici sayılır. Bu noktada en Almanya’da Alevi müziğinin gelişmesini en çok etkileyen unsuru ise yine etno-müzikolog Martin Greve şöyle değerlendiriyor:
“Burada halk müziğine devletin herhangi bir desteği sözkonusu değil. O yüzden dernekler o kadar önemli ki, bu işlevi onlar yerine getiriyorlar. Almanya’da varolan bütün Alevi derneklerinde saz dersleri ve saz çalanlar var. Halk oyunları ve tabii ki dinsel müzik var. Yani deyiş ve semah var.“
Aslında uçsuz bucaksız bir kültürün, binlerce yıldır akagelen bir müziğin burada her yönüyle anlatılması doğaldırki mümkün değil. Ancak küçük bir damla kadar yer tutan bu sürede divane gönüllere dağlardan yakın türküler getirmek istedik. Oldu mu bilemiyoruz ama bugünkü Hanende ve Sazende’yi Aleviliğin önemli bir sözü ile bitiriyoruz:
“Yarin gül yanağından gayrı her yerde, hep beraber“
Ufuk Danışman,
Kaynaklar:
Martin Greve; Almanya’da “Hayali Türkiye“nin Müziği, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2003 İstanbul.
Şah Turna; Şakıyan Turna Ozan Şah Turna, Can Yayınları, İstanbul 1998
Mehmet Aydoğmuş; Semahlarımız, Kervan Yayıncılık, 1998